Bilim adamlığı gradosu Amerika çapında tescil edilmiş Türklerden biri de Daron Acemoğlu’dur. Daron Acemoğlu MIT Üniversitesi’nde kıdemli bir iktisat profesörüdür. Mesleğe matematiksel iktisatla başlamışsa da şimdi tam bir sosyal bilimci olmuştur. Daron Hoca, Türkiye ile yakınen ilgilidir. Zaten yurt dışında hayatını sürdüren Türklerin çoğu aynı anda iki mekanda  yaşar. 14 Mayıs 2023 seçimleri sonuçlanır sonuçlanmaz Prof. Acemoğlu bir “durum değerlemesi” yapmış ve bunu 11 madde halinde özetlemiş. Başlığını da “ekonominin ve demokrasinin geleceğinden endişeliyim” koymuş.  Normaldir.  Çünkü 2008 krizinin kahini Nouriel Roubini’den tutun, en kıdemsiz  iktisatçılara kadar “Türkiye ekonomisinin geleceğinden endişe duymayan” kimse yok.  Hoca, yazısının 11 maddesinin 10’unda bundan bahsediyor. Ama bir 10. madde var ki onu dikkatinize getirmem gerek.

MUHALEFET FARKINDA DEĞİLDİ

Acemoğlu yazısının 10. maddesinde aynen şunları söylüyor: “Hükümet değişikliğine ilişkin endişelerden biri ise krizin, bence durumun ciddiyetini tam olarak anlamamış görünen bir muhalefet hükümeti altında gelebilecek olması ve CHP ile diğerlerinin itibarını zedelemesiydi. Şimdi, ekonomiyi halihazırda kötü duruma sokan AKP, onu düzeltmeye çalışmak zorunda kalacak.” Hocanın bir diğer ifadesini (madde 9) daha dikkatinize sunmak istiyorum: “Ülkenin ekonomik çöküşten nasıl kurtulabileceğini bilmiyorum.”

Sıra geldi yoruma. Meğer Acemoğlu, aralarında Amerika’dan arkadaşı Prof. Bilge Yılmaz’ın da bulunduğu “Millet İttifakı” tepe kadrosunun Türkiye’deki ekonomik sorunun ciddiyetini tam olarak anlamadıkları kanaatineymiş. Anlamadıklarından dolayı seçimi kazanıp iktidara gelince “sorunları çözemeyecekleri için” CHP’nin ve ortaklarının itibarı zedelenecekmiş. O da meğer bundan endişeliymiş. (Yani itibarın zedelenmesinden, sorunun çözülememesinden değil). Bu ifadeden Prof. Acemoğlu’nun, Millet İttifakı’nın iktidara gelmemiş olmasından CHP adına (itibarı zedelenmeyeceği için) memnun olduğu anlamı çıkıyor. AKP de kendi bozduğu ekonomiyi çökmekten kurtaramayacakmış. İşin daha vahimi “ekonomi kurtarma” doktoru sandığımız iktisat profesörü Acemoğlu da, Türkiye ekonomisi (bu tren kazasından) nasıl kurtulabilir, bilmiyormuş. Daha doğrusu temkinli olmak için savuşturamaz değil ben bilmiyorum diyor.

TABİB GİTSİN, İMAM GELSİN

Cumhurbaşkanı seçimi henüz sonuçlanmadı. Az da olsa Kılıçdaroğlu’nun başkan seçilme ihtimali var. Ben bu yazıda o ihtimali hesaba almayacağım. Gerçekleşirse müthiş bir şey olur. Bu yazıda, Erdoğan başkanlığa devam ederse, ekonomide ne oluru tahmine çalışacağım. Erdoğan’ın son iki yılda yaptığı en vahim hata “faizi indirerek enflasyonu düşürmeyi” denemesidir. Böyle bir nebat doğada zor bulunur.  Ama “cari açığı kapatarak, ekonomiyi istikrara kavuşturma” diye bir strateji vardır. Bu stratejinin hedefe ulaşması için ülkenin yutması gereken “acı ilaç” da “düşük faiz-yüksek kur” dur. Yurdum iktisatçıların enflasyon düşürmek için ülkeye yutturdukları “yüksek faiz-düşük kur” sanıldığı gibi ilaç değil, zehirdir. Acısı sonra çıkan çok tatlı bir zehirdir. Bu, bünyeyi zayıflatan ve bağımlılık yaratan kokain gibi bir “keyif verici” maddedir. Ülkedeki ekonomik istikrarsızlığın “kök sebebi” bu zehrin inatla ve ısrarla ilaç diye hastaya verilmesidir. Ümidim, Erdoğan’ın “sıcak para” ve “yüksek faiz-düşük kur” tuzağına bir daha düşmemesidir.  Tahmin ederim, döviz yokluğundan biraz yalpalasa da “cari fazla” hedefine giden hattı müstakimden ayrılmayacaktır. Endişem  “itibardan tasarruf edilmez” diyen şatafat düşkünü, kara delik yatırımcısı Erdoğan ve çevresinin bunu gerçekleştirmeye yetecek kadar nefislerine hakim olamamalarıdır.

Son söz: Hasarsız zafer isteyen, zafersiz hasar yaratır.