Aşağıdaki tabloyu, Profesör Korkut Boratav’ın “SOL” internet dergisinde 21 Nisan 2023 günü yayınlanan “IMF’ye Göre Türkiye Ekonomisi 2023-2028” başlıklı makalesinden aldım. Tablodaki sayılar IMF’nin “World Economic Outlook” yayınından özetlenmişti. 2023 sonrasına ait sayılar “nokta, nokta” olarak çizilen bir tahmin eğrisinin yatay eksen üzerindeki izdüşümünden okunabiliyordu. Yani IMF’yi o kadar da bağlayıcı değildi. Neyse, zaten IMF sıkça tahmin revizyonu yapmasıyla ünlüdür. Ama netice itibarıyla ortada çok sayıda ünlü iktisatçının çalıştığı bir uluslararası kurumun öngörüsü vardı. Korkut Hoca irdelemekte haklıydı. Ben de kendi açımdan topa gireyim dedim.



IMF’nin kullandığı enflasyon oranlarının TÜİK’in yayınladığı sayılar olduğunu özellikle belirteyim. Yani IMF, Profesör Veysel Ulusoy’un hesaplarını dikkate almıyor. Bilimsel çalışma, “hayatın kendisini” olabildiği kadar doğru ölçmekle başlar. Bilim insanları, resmi rakamların gerçeği yansıttığına inanmıyorsa, bunları doğru kabul etmek zorunda değildir. Hatta eğer böyle davranırlarsa bilim insanı olmaktan çıkarlar. Bir iktisadi araştırmanın bilimsel olması için kullanılan resmi rakamların, alan çalışmalarıyla doğrulanması gerekir. Sayılar doğrulanmadan makale yazılıyorsa bunlara bilimsel değil, olsa olsa “teorik” veya “akademik” çalışma denir.

TL DEĞERLENİYOR, CARİ AÇIK KAPANIYOR

IMF’nin öngörülerini bir cümleyle özetle derseniz “TL değerleniyor, cari açık kapanıyor” derim. TL değerleneceğine göre Türkiye sanayi ürünlerinin net katma değer ihracatı artamaz. (Lütfen, yüksek katma değerli yüksek teknoloji ürünleri ihracatı masallarını başkasına anlatın.) Dolayısıyla, TL değerlenirken, cari açığın daralması için ithalat harcamalarında bugünden öngörülmeyen büyüklükte bir azalma olması gerekir. Mesela bu, Karadeniz’den yılda 60 milyar metreküp doğalgaz çıkarmak olabilir. Halbuki iyimser tahminle bu miktar yılda 12 milyar metreküpü geçmeyecek. Üstelik de maliyeti yüksek olacaktır. Kısaca TL değerlenirken, cari açık büyüyecektir. O zaman bu tablonun gerçekleşmesi için geriye tek ihtimal kalıyor: Ülkeye büyük miktarlarda düşük faizli “portföy yatırımı” (sıcak para) girmesi. IMF bunu mu öngörüyor?

BAZ SENARYO

IMF’nin 2023-2028 yılları arasında iktidarda hangi partinin (ittifakın) olacağı fark etmez diyerek böyle bir tahmin yayınlamasını cesurca buldum. Demek ki; Türkiye’nin ekonomik  geleceğinin, onu yönetenlerle bir  ilgisi yokmuş. Ne olacaksa, o olacakmış. Neşenizi kaçırmak istemem ama CHP’nin bol ve ucuz döviz girişine veya AKP’nin ibadullah ucuz doğalgaz bulunmasına dayalı senaryolarını muhtemel görmüyorum. Bunlar olamayacaksa enflasyonun, ne 2024’te %35’e ne de 2025-2028 arasında ortalama %21’e düşmesi mümkün değildir. Enflasyonun, atalet momentinin çok yükseldiği yani “enflasyonun enflasyon doğurduğu” bir ortamda enflasyon bu kadar rahat düşemez. Eğer düşecekse ki; düşebilir, bunun bir ödünü olmalıdır. O zaman bu tablo yeniden yapılmalı, enflasyonu düşürmenin ödünü de tabloya yansımalıdır.

SON SÖZ:  Hatalı öngörünün İngilizcesi de hatalıdır.