Bundan üç ay önce bana, Erdoğan seçimleri kazandıktan sonra, Mehmet Şimşek’i Maliye ve Hazine Bakanı olarak atayacak, Merkez Bankası’nın başına da ABD’de özel finansman ve ticari bankacılıkta çok başarılı olmuş Gaye Erkan adında bir hanımı getirecek denseydi, tepkim “saçmalamayın lütfen” olurdu. Hâlâ Erkan’ı atamanın hikmetini çözmüş değilim. Hiçbir şey yoksa da yine de bir şey vardır diyorum. Diplomalarına bakınca, Dr. Gaye Erkan’ın IQ diye bilinen ölçülebilir zeka düzeyinin çok yüksek olduğu anlıyoruz. Ancak Gaye Erkan’ı farklı kılan bu değil. Akademi dünyasında IQ’su onun kadar yüksek yüzlerce insan vardır. Onlar araştırma yapmak ve bulgularını makaleye dökme yolunu seçmişken, Gaye Erkan piyasaya atılmıştır. İş hayatında kısa zamanda geldiği yüksek mevkiler, onun, tuttuğunu koparan etkileyici, sürükleyici, acar bir şahsiyet olduğunu gösteriyor. Boğaziçi’ni bitirince Princeton’dan “full+full” burs kazanmış. Gitmeden önce staj yapmak istemiş ama torpili olmadığından yapamamış. “O da ağlayarak Amerika’ya gitmiş” gibi arabesk övmelerin kaynağı inşallah kendisi değildir. Nitekim şimdi torpili olmadan anayurdunun Merkez Bankası Başkanı oldu. Gaye Erkan’ı, Türk Lirası’nın saldırı altında olduğu bir ortamda onun savunuculuğunu üstlendiği için kutlarım. İşi kolay değil. Pek tabii “Türkiye ekonomisini duvara çarpmaktan kurtarma operasyonun bir numaralı sorumlusu Mehmet Şimşek’tir”. Gaye Erkan’ın yaşayacağı başaramama endişesi Şimşek’inkinin yanında hafif kalır.

NE BEKLİYORSUNUZ NE BEKLİYORUM

Rivayete göre Gaye Erkan, bu göreve kendisi talip olmuş. Seçimlerden önce AKP’ye özgeçmişini göndermiş ve Merkez Bankası Başkanlığı’nı üstlenmeye hazırım demiş. Halbuki ben, kendisinin Mehmet Şimşek tarafından AKP’ye tavsiye edildiğini sanıyordum. Bunda da yanılmışım galiba. Karar verilmeden önce Gaye Erkan’la nihai mülakatı herhalde Mehmet Şimşek yapmıştır. Ama şüphe yok, atamayı Erdoğan yapmıştır. Böyle bir görevi kabul eden kişi ile ona bu görevi veren arasında bir “sözleşme” yapılmış olmalıdır (yazılı olmayabilir). Bu sözleşmenin en önemli maddesi, görev verenin görevi kabul edenden ne beklediğidir. Bu beklenti kısa ve uzun vadeli olmak üzere iki bölümden oluşabilir. Kısa vadeli beklentinin dışarıdan para getirmek olduğu bedihidir. Acaba beklenen bu sıcak para kaç milyar dolardır? Mesela Kılıçdaroğlu 300 milyar dolar getirdiğini söylemişti. Sözleşmenin ikinci maddesi de görevi üstlenenin ona bu görevi verenden ne beklediğidir. Bu beklenti manevra alanıyla ilgilidir. Eğer, bunları önceden belirlemek şart değil, icabında oturur, konuşur hallederiz gibi alaturka bir anlaşma yapıldıysa Erkan’ın görevi ömürlü olmaz. Mesela yerel seçimlerden sonra gidebilir. Bundan da Erkan değil Türkiye zarar görür.

GİTTİ HETERODOKS GELDİ ORTODOKS

1980’den beri tüm hükümetlerin ve AKP’nin de 18 yıl boyunca uyguladığı “yüksek faiz-düşük kur” (ortodoks?) para politikası, Türkiye’nin müzmin “dış açık-dış borç” sorununu büyütmedi mi? Bugünün krizin kök sorunu da bu değil mi? Ekonomimizin dilemması “enflasyonu düşürme ile dış açığı azaltma” önlemlerinin “kısa vadede” çelişik olmasıdır. Kaldı ki meseleler bundan da ibaret değildir. Sorunların
içinde, gösterişli ama verimsiz hatta karadelik yatırımlarla hızlı büyüme tutkusu, savurganlık ve CHP’nin hesabına göre 418 milyar dolara varan soygun vardır. Üstelik vatandaş “milli gelir artırmadan milletin geliri artar” hipotezine abonedir. Bunların hepsi enflasyonu besler. Dr. Gaye Erkan’ın ülkeye yapacağı en büyük hizmet sıcak para getirmek değil kamuoyunun iktisatçılardan beklentilerini rasyonel zemine çekmek olacaktır.

SON SÖZ: Aşçının ustalığı, giydiği kepten değil, pişirdiği yemekten belli olur.

Yazarımız Ege Cansen’in “Şimşek toto” başlıklı köşe yazısı 15 Haziran Perşembe günü sehven tekrar yayınlanmıştır. Okurlarımızdan özür dileriz.