Sevgili okurlarım, anlı şanlı iktidarımız son seçimlerden hemen önce yeni bir kampanya başlattı:

“Bütün dünyada Türkiye yüzyılı başlıyor!”

Nasıl olacak, nasıl bitecek, ne olacak da bütün dünyada Türkiye yüzyılı başlayacak, bu palavraya kendileri bile inanmadı.

Türkiye gibi ülkelerde böylesine acayip ve hiç kimsenin inanmadığı sloganlar üretip millete yutturmak kolaydır da, gerçekleştiğini görmek hiçbir zaman mümkün olmaz.

Oysa karşımızda kapı gibi duran gerçek bir yüzyıl var.

★★★

2023...

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı...

Böylesine günler, haftalar, aylar ve hele de 100. yıllar bütün ülkelerin tarihinde önemlidir.

Çocuk oyuncağı değil şimdi içinde bulunduğumuz bu 100. yıl!..

Yılın ilk altı ayı zaten geçti.

Memleketi yönetenlerden bu konuda bir tek söz, neler yapılacağı, nasıl kutlanacağı konusunda açıklanan bir tek karar gördünüz mü?

Görmediniz, duymadınız!

Şimdi diyecekler ki “Seçimler vardı kardeşim, biz seçime bakıyorduk. Zamanımızı seçime ayırmak zorunda idik...”

Şimdi seçim bahanesi de bitti. Bundan sonra ne yapacaklarını hep birlikte göreceğiz bakalım!

★★★

İşin gerçeği şudur...

Bu iktidar Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılında kurduğu Cumhuriyet rejiminden hiç hoşlanmaz.

Daha da önemlisi Atatürk’ten hoşlanmaz.

Onların kafasında Osmanlı ve şeriat rejimi özlemi gibi konular her zaman önceliklidir.

Devrimlerimiz derseniz akıllarına bile getirmek istemezler.

Şimdi önümüzdeki haftalarda ve aylarda kısıtlı, göstermelik bir takım kutlamalara girmek zorunda kalsalar, akıllarına bir kuşku takılacaktır:

“Cumhuriyet’in 100. yılını kutlamasına kutlayalım da, bu işin bir de sonrası var, devamı var... Karşımızda yer alan kesimler hemen ardından 100. yıl bahanesiyle devrimleri güncelleyecek, böylece devrimleri de gündeme taşımak zorunda kalacağız.”

★★★

Evet, Cumhuriyet 1923’te ilan edildi ama olay hiçbir zaman bir rejim değişikliği olarak kalmadı.

İşin hemen öncesinde Temmuz 1923’te Lozan Anlaşması’nın imzalanması var.

Egemenliğimizi bütün dünyaya karşı kurtarmış, Osmanlı’nın başına bela olan kapitülasyonları kaldırmıştık.

Lozan’ın da 100. yılı geliyor, kutlanması gerekecek.

Hemen ardından Ankara’nın başkent ilan edilmesi gelecek.

Lozan temmuzda imzalandı, ilk önemli karar olarak Ankara ekim 1923’te başkent ilan edildi ve hemen ardından Cumhuriyet’in ilanı geldi.

★★★

Onun da sonrasında, 1924 yılında çok önemli devrimler peş peşe gelmeye başladı ve bu uygarlaşma süreci 1930’lu yıllara kadar sürdü gitti.

Milli eğitimden kadın haklarına, Diyanet’in kurulmasından laik rejime, medreselerin kapatılmasından medeni kanuna, soyadı kanunundan Latin harflerine geçişe kadar onlarca baş döndürücü devrim birbirini izledi ve her biri ayrı ayrı gerçekleşti.

Devrimlerin en yoğun gerçekleştiği yıl 1924’tür ve Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra gelmiştir.

Dolayısıyla Cumhuriyet’in 100. yılından sonra gelen ve bunların hiç hoşlanmadığı Atatürk devrimleri de ister istemez potaya girecektir.

Atatürk vefat ettiğinde devrimlerin tamamı gerçekleşmişti.

★★★

Şimdi iktidarın büyük bir endişesi var:

“100. yılı kutlarken bize karşı olan kesimler hemen ardından Lozan anlaşmasıyla birlikte, peş peşe gerçekleşen devrimlerin de kutlanmasını isteyecek ve ortalığı bu yolla tahrik etmeye çalışacaktır...”

Yani bu iş öyle göstermelik, sıradan Anıtkabir ziyaretleriyle sınırlı kalmayacaktır.

Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yönettiğini zanneden Osmanlı kafalıların korkusu işte buradan kaynaklanıyor ve korkmakta haklılar.

Seçimi kazandıktan sonra “Dünyada Türkiye yüzyılı başlıyor” diye propaganda yaptırıp slogan atanlar işte bu gerçeklerden korkuyorlar.

Hangi Türkiye yüzyılı (!) nasıl başlayacakmış!

‘Dünyada Türkiye yüzyılı’ olacak palavrasına sığınanların elleri kendi ülkelerinde Cumhuriyet’in 100. yıldönümünü kutlamaya bile varmıyor.

Bugüne kadar ortaya çıkmış herhangi bir program yok.

Kimse bu konuda neler yapılacağını bilmiyor.

Belki de göstermelik olarak Anıtkabir’e gidip çelenk bırakır ve 100. yılı o kadarla kutlamaya kalkışırlarsa sakın ola ki şaşırmayın!