Sevgili okurlarım, Türkiye’nin en büyük ve önemli kuruluşlarından birinin adı Diyanet İşleri Başkanlığı...

Atatürk’ün imzasıyla 1924 yılında kurulmuştu.

Amacı topluma gerçek Müslümanlığı öğretmekti ama kuruluşun başka işlevleri de vardı.

Türk Milletini din tüccarlarının, din sömürücülerinin ve yalancıların elinden kurtarmak.

Müslümanlık taa Osmanlı’dan bu yana çok büyük bir kazanç kapısı olmuştu.

Dinimiz halka yalanlar ve yanlışlarla dolu olarak öğretilir, insanların kafasına yanlış bilgiler ve kavramlar sokulurdu.

Hristiyan ülkeler her konuda giderek uygarlaşırken, o kafalar bizim dinimizi hurafelerle, yalan yanlış, saçma sapan bilgilerle doldururdu.

★★★

Kuran zaten Arapça idi... Okuyanın anlaması ve okuduklarından anlam çıkarması söz konusu değildi.

Bu durumda din bilgisi yetersiz olan cahil hacı hoca takımı devreye girip halkı yalanlarla avutup yanlış bilgiler veriyor, dolduruşa getiriyorlardı.

Bu gerçekleri bilen ve gören Atatürk, devrim yasalarını devreye soktu ve Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu.

Yapılan ilk işlerden biri Kuran’ın Türkçeye çevrilmesi oldu.

Sonrasında daha başka bilimsel çalışmalar da yapıldı ve Türkçe çeviriler yaygınlaştı.

Artık herkes Latin harfleriyle basılan Türkçe Kuran’ı okuyabiliyor, daha da önemlisi okuduğunu anlaması mümkün oluyordu...

★★★

Şimdi aradan geçen uzun yılları atlayalım ve gelelim günümüze...

Diyanet bu süreçte siyasetçilerin ‘saldırısından’ kendini koruyamadı...

Ve iç siyasetin en önemli oy avcılığı araçlarından biri olarak kullanıldı.

Bu süreç günümüzde de olanca hızıyla sürüp gidiyor.

Türkiye’de 100 bin’den fazla cami var...

Diyanet’in personel sayısı 200 bin’i aştı.

Devletten aldığı paralara bakıldığında bütçesi, birkaçı dışında bütün bakanlıklardan ve kamu kurumlarından daha fazla.

Milli Eğitim, Milli Savunma ve MİT en önde gelenleri.

★★★

Yine gelelim günümüze...

Diyanet tümüyle, başkanı dahil A’dan Z’ye bütün kadrolarıyla AKP iktidarının elinde, emrinde ve hizmetinde.

Hele başında Ali Erbaş isimli biri var ki, neresinden baksanız iktidarın emrine girmiş durumda.

O kadar ki, tamamen oy avcılığına yönelik bu iktidarın hemen her töreninde boy gösteriyor, kürsüye çıkıp konuşmalar yapıyor ve Kuran okuyor.

Geçmişte bu işi epeyce de ilerletmişti.

Ayasofya’nın cami olması nedeniyle düzenlenen açılış töreninde minbere çıkıp nutuk atmıştı...

Ve belinde Osmanlı padişahlarının, aynı zamanda halifelerinin kullandığı kılıç vardı!

Arkasına iktidar desteğini alan bu şahıs günümüze kadar tavrını değiştirmeye hiç gerek görmedi.

Her bulduğu fırsatta ve çağrılı olduğu her siyasi toplantıda aynı şeyi yapıp AKP’nin değirmenine su taşıyor.

Din adamlığı geride kaldı, üzerindeki kisvesiyle birlikte ‘siyasetçi’ oldu!

Kendisine ‘dur’ diyen olmadığı gibi, siyaset kürsülerine özellikle ve bilerek çıkarılan biri oldu!

★★★

Sevgili okurlarım, önümüzdeki Cuma günü 10 Kasım...

Atatürk’ün ölüm yıldönümü.

Camilerimizde her Cuma günü bütün Türkiye’de çeşitli konularda bir ‘hutbe’ okutulur.

Sayısını lütfen azımsamayın, Türkiye’de 100 bin’e yakın cami var.

Milyonlarca mümin her Cuma günü o camilerde toplanıp Cuma namazını kılar.

Bu hutbeler Ankara’da Diyanet tarafından hazırlanıp okutulur.

Ancak bu hutbelerin çok önemli bir ‘özelliği (!)’ vardır.

Eğer ulusal bayramlarımızdan herhangi birine denk geliyorsa, o hutbelerde Atatürk’ün adı asla kullanılmaz.

Geçiştirilir...

Çünkü Atatürk din tüccarları tarafından hiç sevilmez.

Nitekim geçen hafta Cumhuriyet’in 100. yılı idi.

Böylesine önemli bir haftada bile Atatürk anılmadı, hutbede yer verilmedi.

Akılları sıra görmezden gelip Atatürk’ten intikam alıyorlar!

★★★

Sevgili okurlarım bunları neden yazdığıma gelince...

Evet, önümüzdeki Cuma günü 10 Kasım.

Kendi haline bırakırsanız, Diyanet’in o gün için hazırladığı hutbe konuşması metninde Atatürk’e yine yer verilmez.

★★★

Ancak yeni seçilen CHP yönetimine bu konuda çok önemli bir görev düşüyor.

Diyanet’e şu veya bu biçimde bastırıp o hutbede Atatürk’e yer verilmesini, anılmasını sağlamak.

Yani ana muhalefet partisi olarak bu konuda hemen şimdi, hiç gecikmeden ağırlığını koymak...

Belki şimdi diyeceksiniz ki “Yav kardeşim Diyanet hutbede yer verse kaç yazar vermese kaç yazar!..”

Ama öyle değil...

CHP bunu yaptığı takdirde “Atatürk’ü tanımayan (!)”, önemsemeyip hafife alan, hatta yok saymaya yeltenen AKP’nin Diyanet’ine çok önemli bir geri adım attırmış olur.

Özgür Özel ilk önemli siyasi çıkışlarından birini belki bu konuda yapar ve çok da iyi olur.

Cuma’yı bekleyelim bakalım.