Sevgili okurlarım, memlekette bazı olaylara tanık olduğumuzda içimizden “Bu kadarı da olamaz, mutlaka yalandır veya bir yanlış anlama vardır” diye haykırmak gelir...

Çünkü bu gibi inanılmaz olaylar karşımıza her gün çıkıyor.

Yolsuzluklardan, yandan zengin etmelerden falan söz etmiyorum.

Diyanet, Kızılay gibi kurumların bile AKP’nin nasıl ön bahçesine dönüştürüldüğünü de kastetmiyorum.

Hadise çok boyutlu...

Neresinden baksanız rahatsız edici.

İnanılmaz deprem felaketi sonrasında bile savurganlık ve özellikle bu alandaki rezalet bütün boyutlarıyla sürüp gidiyor.

Bu bağlamda yapılması gereken ihaleler her zaman olduğu gibi yine yandaş ve partili müteahhitlere peşkeş çekiliyor.

★★★

İş elbette bu kadarla bitmiyor!..

Bitmiş olsa buna da şükredeceğiz, ‘Allah memleketimizi daha beterinden korusun’ diyeceğiz ama olmuyor ki!

İşte karşımızda (artık kapatılmış olan) yılların Atatürk Havalimanı...

İstanbul’un taa Atatürk döneminde hizmete girmiş olan ilk ‘Tayyare meydanı.”

Adı uzun yıllar boyunca Yeşilköy olarak anıldı.

Fakir devletimiz büyük paralar harcayarak o ilkel tarla düzlüğünü yeniden havalimanı yaptı, geliştirdi ve modern bir tesis olarak tamamlayıp bitirdi.

Açılışı 1985 yılında yapıldı.

Adı Atatürk oldu...

★★★

Türkiye’nin bir numaralı, dünyanın sayılı havalimanlarından biri olarak uzun yıllar hizmet verdi...

Ve günün birinde adına AKP denilen bir parti iktidar oldu.

Ama gelin görün ki uluslararası yolcu ve yük taşımacılığında en ön sıralarda yer alan havalimanının Atatürk adını taşıyor olmasını hiçbir zaman içlerine sindirmediler...

Bu ismi kaldırmanın bir çaresi olması gerekirdi ama o çare ne idi?

Rezaletin son perdesi işte bu aşamadan sonra başladı.

Çareyi yeni bir tesis inşa etmekte buldular...

Ve İstanbul’da Sabiha Gökçen dışında yeni bir havalimanımız böyle doğmuş oldu.

★★★

Memlekete yeni ve modern bir havalimanı kazandırmak iyidir hoştur ama maliyeti biraz yüksektir!

Oysa Atatürk tıkır tıkır çalışıyordu.

Tam deyimiyle yerine oturmuş, dünyanın sayılı havalimanlarından biri olmayı başarmıştı.

O sayede büyük paralar kazanıyorduk.

Yenisine sıfırdan başlandı.

Yüz milyarlarca lira harcandı.

Türkiye’nin çoğu geliri o projeye aktarıldı.

Sırf ismini değiştirmek için koskoca havalimanını günün birinde kapattılar ve işe yarayacak malzemeleri yenisine taşıdılar.

★★★

Günün birinde ortaya bir sürü acı gerçekler çıkmaya başladı.

Atatürk’ün milyarlarca lira harcanan pistlerinin ucuna bunlar baraka hastane yapmaya başlamıştı.

Pistleri kırılan ve üzerine hastane yapılan bir havalimanı!

Boş araziyi bulmuşlardı.

Yağma hemen başladı.

Millet bahçesi inşaatına giriştiler.

Sonra sıra cami yapmaya geldi.

Olacak şey değildi ama cami inşaatı başlatıldı.

★★★

Sonunda zor da olsa amaca ulaştılar.

Türkiye sırf bunların kaprisi ve inadı uğruna en modern ve bütün dünyaya hizmet veren havalimanını kapadı.

Peki bu işin teknik nedenleri, teknik gerekçeleri var mıydı?

Hayır, hiçbir şey yoktu.

Hiçbir neden de yoktu.

Olsaydı şimdiye kadar yüzlerce kez tantana yapıp anlatmaya çalışırlardı.

★★★

Sevgili okurlarım, böyle bir savurganlık, böyle bir ilkesizlik, sorumsuzluk ve plansızlık dünyanın hiçbir ülkesinde olamaz...

Ve yoktur.

Bu kadarına hiçbir ülkede izin verilmesi ve göz yumulması kesinlikle mümkün değildir.

Hangisi olursa olsun dünyanın en zengin ülkelerinde bile olamaz.

Olursa hesabı sorulur.

Olayımızda savurganlığı da bırakın bir yana, bu arkadaşlar sırf Atatürk’ün ismini oradan kaldırabilmek için bunu başardılar!..

Ve yeni havalimanına “Atatürk” adını koymaktan utanmış olmalılar ki, koyamadılar.

Bir ara Recep Tayyip Erdoğan olacaktı ama her nedense vazgeçtiler.

İyi ettiler!