Sevgili okurlarım, Türkiye’de adına Kızılay denilen köklü bir kuruluş var. Kökleri çok eski yıllara dayanan bir kuruluş.

Özellikle bu iktidar döneminde ne yazık ki siyasete ve particiliğe alet edildi.

Bunun sonuçlarını şimdi çok daha iyi görüyoruz.

Elimizden ne yazık ki bir şey gelmiyor.

Kızılay Başkanı Kerem Kınık bunun son örneği idi.

İktidar partisinin sağlam adamı!

Yönetimiyle birlikte Kızılay’ı mahvetti...

Ve işin cılkı çıkınca görevden alındı.

★★★

İki gün önce yapılan genel kurul toplantısına Recep Bey bir video mesaj gönderdi. Özetle şöyle diyordu:

 “Türk Kızılay’ı ülkemizin iftihar vesilesidir. Başarılı faaliyetleriyle bir buçuk yüzyılı aşan köklü birikimi ve tecrübesi ve yetişmiş personeliyle çok önemli bir boşluğu doldurmaktadır.”

Şimdi bu sözlerinden sonra kendisine sormak gerek:

“Madem öyledir, Kızılay’da ortaya çıkan belgeli yolsuzluklar konusunda ne yaptınız ve hangi önlemleri aldınız beyefendi?”

Bu basit soruya verebileceği herhangi bir yanıt elbette yoktur.

★★★

Beyefendi sözlerini sürdürüyor:

“Kızılay’ın siyasi çıkar hesaplarıyla yıpratılmaması gerektiğinin altını bir kez daha çiziyorum.”

İş konuşmaya gelince doğru şeyler söylüyor ama uygulama tamamen farklı!

Kızılay’ı siyasete bulaştıran kendisidir.

Kızılay’ın elinde bulunan ve çoğu milletin parasıyla oluşmuş olan fonlar o kadar büyük ki, herkesin iştahını çekecek boyutta.

O paralardan nemalanmak isteyen siyasi kesimlerin sayısı ise daha fazla!

Kızılay’ın paraları ve olanakları yıllardan beri ona buna, eşe dosta ve yandaşlara hortumlanıyor, peşkeş çekiliyor.

★★★

Kızılay’ın büyük kongresi önceki gün yaklaşık üç bin delegenin katılımıyla yapıldı ve genel başkanlığa bir hanım oy birliği (!) ile seçildi.

Binlerce kişiden oy birliği ile çıkan ilginç bir sonuç.

Demek ki içlerinde kabul oyu vermeyecek bir tek Allah kulu bile yok!

H H H

Kamuoyu Kızılay’ın siyasete alet edildiğini söylerken işte bunu kastediyor. Bundan daha somut bir örnek olabilir mi?

Binlerce delegenin tamamı özenle seçilmiş durumda.

Hepsi AKP’li...

Ve partinin ortaya çıkardığı başkan adayına gözleri kapalı oy veriyorlar!

★★★

Partili cumhurbaşkanı sonra çıkıyor ortaya ve “Aman Kızılay’a siyaset sokmayalım, yıpratmayalım” gibi laflar ediyor.

Oysa geçmişiyle onur duyduğumuz, yaşadığımız bütün üzücü olaylarda ve deprem gibi doğal afetlerde yanımızda görmek istediğimiz siyasetsiz Kızılay bu değil.

Elimde iki ciltlik bir kitap var...

“Yeni Belgelerin Işığında Hilal-i Ahmer’den Kızılay’a.”

Kitabı iki bilim insanı hazırlamış.

Tarihçi Prof. Dr. Seçil Karal Akgün ve öğretim görevlisi Murat Uluğtekin.

Bu değerli belgesel kitabı sözüm ona Kızılay bastırmış ama Kızılay Genel merkezinde yok.

Satılsın diye piyasaya da verilmemiş.

Çoğu eski yazılı olan bir milyona yakın belge elden geçirilmiş, düzenlenmiş. Son yıllarımızın Osmanlı ve Türkiye tarihi.

Basılmış ve öylece kalmış, peki nerede bu kitap!

★★★

Kızılay 1877 yılında, Osmanlı döneminde resmiyet kazanıyor.

Türkiye’nin en köklü, ama son yıllarda siyasete alet edilip soyulan bir kurumu...

Fakat sonraki yıllarda hiç kimse biz de bu işten para tırtıklayalım düşüncesine kapılmıyor.

1877’den sonra nerede savaş varsa Kızılay orada.

Elinde hiçbir zaman büyük paralar yok ama olanla yetiniyor.

Kurtuluş Savaşı’nda büyük hizmetler yapıyor.

Anadolu’ya büyük göç kafileleri gelirken fakir Kızılay onları camilere, hastanelere, okul binalarına yerleştiriyor.

Gıda yardımı yapıyor.

Anadolu’da savaşan ordumuza el altından silah bile gönderiyor. Hepsi belgeli.

★★★

Birinci Dünya Savaşı’nda Sarıkamış cephesinde Rus ordusuyla savaşırken 90 bin şehit verdik.

Ayrıca on binlerce askerimizle birlikte subayımız da esir düştü ve Sibirya’ya sürgün edildiler.

Oralarda neler olduğunu, elindeki kısıtlı olanaklarla Kızılay’ın binlerce kilometre ötedeki esir askerlerimize nasıl yardım ettiğini kaç kişi bilir!

Beyefendi şimdi buyuruyor...

“İşin içine siyasi hesaplar sokup Kızılay’ı yıpratmayalım!”

Emri olur da, biraz düşünsün bakalım buna kimlerin neden olduğunu, kimlerin yaptığını!..

Günümüzde Kızılay’ı siyasetin oyuncağı yaptılar, saygınlığını el birliği ile yok ettiler, batırdılar.

Konuşurken biraz da bunları düşünsün bakalım!