Sevgili okurlarım, Türkiye’de adına Diyanet İşleri Başkanlığı denilen dev bir kurum var...

Cumhuriyetin ilanından hemen sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından kuruldu.

Aynı süreç içerisinde imam hatip okulları açılması da gerçekleşti.

Ayrıca ilahiyat fakülteleri açıldı.

Atatürk’ün amacı milletimizi din bezirganlarının elinden kurtarmak, dinimizin gerçeklerini bir takım yobazlarla birlikte şarlatanların ve üçkağıtçıların elinden kurtarmaktı.

Gerçekten de Müslümanlık bazı sahtekarların elinde kalmıştı.

Onlar ne derse doğru ve gerçek kabul ediliyordu.

★★★

Kurtuluş Savaşımız olanca hızıyla sürüp giderken memlekette iç isyanlar çıkarıp ordumuzu arkadan vuran bunlardı.

Medrese öğrencileri Osmanlı döneminde askere alınmazdı...

Onlar medreselere ‘yatılı’ sığınıp ekmek elden su gölden beslenirdi.

Tam büyük taarruz sonrasında...

Başkomutan Paşa Konya’ya gidip bir medreseyi ziyaret eder.

Yüzlerce öğrenci ve kendilerine hocalık yapan birileri...

Öğrenciler gürbüz ve besili...

Başkomutan Paşa’dan bazı dilekleri olur.

Bunları dinleyen Paşa’da kızgınlık belirtileri başlar ve sert çıkar:

“Memleketin evlatları evlerini barklarını bırakıp asker oldular. Onlar şimdi cephelerde vatan için can verirken sizler burada besiye çekilmişsiniz. Yanaklarınızdan kan fışkırıyor. Bu yaptığınızı acaba Allah affeder mi?”

Kısa süre sonra Meclis’te bir devrim yasası daha kabul ediliyor:

Medreseler, tekkeler ve zaviyeler kapatılmıştır.

Askerlikten kaçmak artık yok.

★★★

Bir de “cerre çıkmak” vardı...

Hocalar ve özellikle medrese öğrencileri her Ramazan ayı ve dini bayram öncesinde cerre çıkardı.

Her biri gideceği köyü önceden ayarlardı.

Köylü onları bir ay boyunca güzelce yedirip içirip ağırlar, besler ve dönüşte ceplerine para koyup uğurlardı.

Bu cahillerin, bu yobazların yalan yanlış dini bilgileri köylünün kafasını doldurup etkilerdi.

★★★

Atatürk Diyanet’i ve imam hatip okullarını işte bu amaçla kurdu...

Topluma dinimizin gerçeklerini, gerçek Müslümanlığı öğretmek.

Halkı bu çıkarcıların elinden almak.

Aynı zamanda dinimizi bu geniş yobaz kesimin tasallutundan kurtarmak.

★★★

Atatürk sonrasında dinimiz yine ticarete alet edildi, ama bu kez daha büyük bir tehlike ortaya çıktı...

Diyanet’in siyasete alet edilmesi.

Şu andaki durum tamamen böyle.

Diyanet AKP’nin yan kuruluşu olarak görev yapıyor.

145 bin dolaylarında maaş alan kadrolu personeli var.

Başkanı olan Ali Erbaş isimli şahıs ise gerçek bir AKP militanı.

İktidar partisinin düzenlediği bütün törenlerde cübbesi üzerinde olduğu halde yer alıyor, dualar edip nutuklar atıyor.

Ayasofya camisinin minberine çıkıp nutuk attığında belinde kılıcı bile asılı idi...

Osmanlı halifelerinin taktığı kılıç!

İktidar partisi AKP ise hem onu, hem de Diyanet’i dibine kadar kullanıp oy avcılığı yapıyor.

★★★

Her Cuma günü Türkiye’de mevcut yaklaşık 90 bin camide Diyanet’in hutbeleri okunur ama Atatürk’ün adı ne yazık ki geçmez.

Devlet içinde devlet olan bizim Diyanet için ‘Atatürk’ diye bir kavram kesinlikle yoktur.

Onlar için önemli olan şeriat düzenidir.

Üstelik bizim Diyanet’te para boldur...

Bütçesi MİT ve birkaçı dışında bütün bakanlıkların bütçesinden çok daha fazladır.

Altlarında ille de son model Mercedes vesaire gibi lüks makam araçları vardır. Halka nasihat ederler ama kendileri lüks ve şatafatlı yaşamdan kopamaz.

Seminer ve toplantılarını ille de beş yıldızlı (ve içki satılan) lüks otellerde yaparlar.

Çalışmaları geniş kapsamlıdır...

Örneğin şimdi Taliban yönetimindeki Afganistan’da yetimhane kurma işine giriştiler...

Türkiye bitmiş sıra şimdi Taliban’ı kurtarmaya gelmiş!

★★★

Söylemesi ayıptır (!) ben bu Diyanet’e bazen çağrıda bulunurum...

“Arkadaşlar, yönetiminizdeki yaklaşık 90 bin camiye Türk bayrağı astırsanıza!”

Tutarlı bir yanıt hiçbir zaman alamam.

Önümüzdeki 29 Ekim günü Cumhuriyet’in 100. yılı.

Çok önemli bir gün.

Aynı çağrıyı geçenlerde bir kez daha yaptım ama bizim Diyanet’ten yine tık yok.

Açıkça söylemeleri mümkün olmasa bile düşünceleri şöyle ve sapkınca:

“Camiler bir kavmin (Türk’lerin) değil, bütün ümmetin ortak malıdır. Oraya ister Türk, ister Arap veya başkası olsun ümmetin her kesiminden birileri gelebilir. Ümmetin olan camilerimize herhangi bir kavmin bayrağının asılması söz konusu olamaz!”

Evet, sapkın ve son derece yanlış bir düşünce...

O kadar ki, bunu açıkça söylemeleri bile mümkün olmuyor.

Açıklamaktan korkuyorlar.

Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı günümüzde işte bu durumda!

Dolayısıyla dinimiz bile iktidarın emrinde, iktidarın hizmetinde.