Sevgili okurlarım burada sık sık söylüyorum, Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkeyi yönetmenin çok kolay bir yolu vardır.

İlki, her mal ve hizmete sürekli zam yapmak.

İkincisi:

Devletin ve milletin malı olan tesisleri, fabrika ve arazileri satmak.

Üçüncüsü:

Yeni vergiler salmak.

Para gelsin de nereden ve nasıl gelirse gelsin anlayışı!

Bütçe çökmüş...

Bütçeyi kurtarabilmek için iktidarın elindeki en güçlü güncel kaynak üç ayaktan oluşuyor.

Akaryakıt, içki ve sigara zamları.

★★★

Akaryakıta hemen her gün yapılan o gaddar zamların gerekçesini Türk Milleti bilmiyor.

Döviz yükselmemiş, dünyada petrol fiyatlarında herhangi bir artış olmamış ama bizde (ve sadece bizde) akaryakıta sürekli zam geliyor.

Bunun nedenleri soruluyor ama her zaman olduğu gibi tık yok.

İçki ve sigaraya bakınız...

Sürekli zamlar.

Neye göre yapılıyor?

Kim istiyor fiyat artışlarını?

Acaba hükümet mi bunları üretip satan yerli ve yabancı firmalara “Zam yapın” diye yukarıdan talimat veriyor?

Yoksa onlar zamları kendileri, kafadan mı yapıyor?

★★★

Bilmem katılır mısınız ama benim bir teorim (!) var.

Günün birinde bir mucize gerçekleşse, bütün tiryakilerle birlikte zevk alanlar da içki ve sigara kullanmaktan anında vazgeçse...

İnanıyorum, büyük gelir ve vergi kaybına uğrayan devlet parasal açıdan çöker ve iflasa sürüklenir.

Başka bir deyişle devlet, bütçesini tiryakilerin sırtından kurtarıyor!

★★★

Bu ülkede yaşıyoruz, zamlar milyonlarca insanımızın cebini deliyor ama bizler fiyat etiketleri dışında hiçbir konuda bilgi sahibi değiliz.

Adeta bir koyun sürüsüne dönüştük.

Başımızda eli sopalı birileri çoban, bizler de o çobanların sürüleri!

Hani bir zamanlar milletin başına çöken hain padişah Vahdettin’in İstanbul’da Mustafa Kemal Paşa’ya söylediği unutulmayan bir lafı vardır ya...

“Paşa, Paşa... Millet bir koyun sürüsüdür, ben de o sürünün çobanı!”

★★★

Sevgili okurlarım, söz döndü dolaştı nerelere geldi...

Dün açıklanan enflasyon rakamlarından söz edecektim...

Piyasalarda yediğimiz kazıklar artık haddini hesabını aşmış durumda.

Enflasyon rakamlarını irdeleyip açıklamak ve mümkün olduğunca düşük göstermek, adına TÜİK denilen devlet kuruluşunun görevi.

Dün bu konuda resmi açıklamalar yapıldı, her ne kadar düşük gösterilmiş bile olsa rekor kırdığı bir kez daha belgelenmiş oldu.

★★★

Sizi dün açıklanan rakamlarla boğacak değilim ama karşımızdaki acı tabloyu bir kez daha anımsatmakta yarar görüyorum...

İktidar partisi bu konuda ne yapacağını bilmiyor.

Türk Milleti gibi onlar da şaşırmış durumda...

Durumu sadece laf salatası ile geçiştirmeye kalkışıyorlar.

“Yapacağız edeceğiz... Milletimiz sabırlı olsun, inşallah çözümünü en kısa zamanda bulacağız” gibi sözlerden sıkıldık.

Kürsülerden savrulan ve sonu bir türlü gelmeyen bu gibi palavralara artık karnımız tok.

“Hayat pahalılığını en geç 2026’da çözmüş olacağımızı umuyoruz!..”

Bu konuda bazıları 2025 diyor, bazıları 2026!

Peki bizim insanlarımız o zamana kadar ne yapacak, nasıl yaşayacak?

Emekliler ve asgari ücrete talim edenler dahil, durumları belli...

Onlara her seferinde söylenen ninni de aynı!..

“Biraz daha sabırlı olun... Emekli maaşları ve asgari ücreti artıracağız, rahata ereceksiniz!”

★★★

Kendileri krallar gibi, lüks ve şatafat aleminde yaşayıp günlerini gün ediyorlar zira analarından öyle doğmuşlardı!

Onlar hayatlarının bir gününde bile böylesine kısıtlı koşullarda yaşamamış tipler...Ve devlet çarkı şimdi ellerinde...

Elbette bir şeyin farkındalar.

Ne derlerse desinler zor durumdalar.

Ama ceplerinde ve beyinlerinde taşıdıkları kesin bir güvence var:

“Zamlar, hayat pahalılığı falan hiç önemli değil. Bu millet Bay Kemal’e oy verecek değil ya, oylar nasıl olsa yine bize akacak.”

★★★

Ama bir de madalyonun öbür tarafı var!..

Ne olur ne olmaz diye korkuyorlar. Bir türlü yenemedikleri ve kendi yarattıkları enflasyon canavarı onları da ürkütüyor...

Ve sürekli vaatlerde bulunuyorlar. Son örneğine geçtiğimiz Pazar günü Meclis’in açılış töreninde tanık olduk.

Meclis kürsüsünde konuşan Recep Tayyip yine aynı masalı okudu:

“Enflasyonla mücadelemiz sürecek! Milletimizin canını yakan hayat pahalılığını ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yapmakta kararlıyız!”

Doğrudur, ne gerekirse yapacaklar!

Kaşıkla verip kepçeyle alacaklar.

Millet çoğunluğunun oyları nasıl olsa onların çantasında keklik.