Avukat Can Atalay, Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay Milletvekili seçildiği halde yemin edip görevine başlayamıyor.

Çünkü Gezi Parkı Davası’nda tutuklu olması gerekçe gösterilerek, tahliye edilmiyor.

Oysa hakkında Yargıtay tarafından onanmış bir karar yok.

Tutukluluk hali tedbir olduğuna göre seçme-seçilme hakkı göz önünde bulundurularak salıverilmesi mümkünken, içeride tutuluyor.

Hizbullah’ın domuzbağcıları bırakılıyor.

Büfelere bomba atmış İBDA/C’liler dışarıda...

Uyuşturucu kaçakçıları ve mafya liderlerinin yararlandığı tutuksuz yargılanma olanağı sosyalist bir milletvekiline tanınmıyor.

Ve aynı şekilde, TRT’nin dijital platformu, komplo teorileriyle altı yıldır içeride tutulan işadamı Osman Kavala’ya itibar suikasti için ‘Metamorfoz’ adlı bir dizi çekiyor.

Türkiye, iyi kötü bir hukuk devletiyken metamorfoz geçirerek, Beştepe Hukuk Bürosu’na döndüğü için Kavala’nın hükümeti yıkmaya teşebbüsten beraat edip casusluktan tutuklandığını, iki yıl sonra casusluktan beraat edip hükümeti yıkmaya teşebbüsten müebbet aldığını; bütün bu Gezi Parkı Davası komedisini elbette TRT’de izleyemeyeceksiniz.

Gezi Parkı Davası’nda Kavala ile beraber Avukat Can Atalay, mimar Mücella Yapıcı ve şehir planlamacısı Tayfun Kahraman’ın da aralarında olduğu 16 kişi hükümeti yıkmaya teşebbüse yardımdan 18 yıl hapse çarptırıldı.

Yedisi tutuklandı.

Adil yargılanacağını sanarak, Almanya’dan dönen Çiğdem Mater de var.

AK PARTİ ADAYI HAKİM

Böyle bir hukuk skandalına ancak hakim-savcı cübbesi giymiş partizanlar ve müritler imza atabilirdi.

Öyle de oldu.

Gezi Parkı Davası’na bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Hakim Murat Bircan, 2018’de AK Parti’den Samsun Milletvekili aday adayıydı. Bircan, 2019’da AK Partili Bafra Belediyesi’nde görev yaptı.

Bircan, milletvekili olamadı ancak...

Üç yıl önce avukatlıktan hakimliğe geçirilerek, ödüllendirildi.

Hemşire eşi Arzu Bircan, 15 Temmuz’dan iki hafta sonra FETÖ’den ifade verdi.

Arzu Bircan, ablasının kayınpederinin Saidi Nursi’nin talebesi olduğunu belirterek, “Küçüklüğümden beri aile cemaate yakındır. Camiayı iyi bilirim. 17-25 Aralık öncesinde sohbetlerde bulundum” dedi. Bircan, tanıdığı cemaatçileri isim isim söyledi.

Bircan hakkında FETÖ üyeliğinden soruşturma açıldı. Ailenin iki çocuğunu 2007’den 2014’ün yazına kadar FETÖ’nün kolejinde okuttuğu belirlendi. Bircan için 17 Aralık 2018’de kovuşturmaya yer olmadığına hükmedildi.

O, FETÖ’den soruşturulurken...

Eşi Murat Bircan, 24 Haziran 2018’de seçimde AK Parti’den milletvekili aday adayı oldu.

Bir yıl sonra avukatlıktan hakimliğe geçti.

AK Partiliyken “darbe” diye eleştirdiği Gezi Parkı Davası’nın heyetine katıldı. Partisinin görüşü doğrultusunda masum yurtseverlere ceza yağdırdı.

EŞİ ADINA ŞİKAYET

Bu skandalı 26 Nisan ve 28 Nisan 2022’de “Gezi Davası’ndaki AK Partili hakimin eşi FETÖ itirafçısıymış” ve “Gezi Parkı hakiminin eşi FETÖ şüphelisi çıktı” başlıklı iki yazıda kaleme aldım.

Hakim Bircan suç duyurusunda bulundu.

Eşinin itirafçı değil, şikayetçi olduğunu savundu.

Eşinin değil, ablasının kocasının ailesinin FETÖ’cü olduğunu söyledi.

Tuhaftır ki...

Arzu Bircan hakkındaki yazımdan ötürü eşi şikayette bulunmuştu.

Geçen yıl 12 Mayıs’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda, terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerini hedef göstermekten ifade verdim.

BEŞ YIL DÖRT AYA KADAR

Aradan 13 ay geçti.

Sanıyordum ki, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecek. Çünkü hiçbir suç işlememiştim.

Ne var ki...

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turundan iki gün sonra, 30 Mayıs’ta (Bu, Gezi Olayları’nın başladığı güne tekabül ediyor) hakkımda iddianame düzenledi.

İddianamede, kamu görevlisine hakaretten iki yıl dört aya, terörle mücadele görev almış kamu görevlisini hedef göstermekten üç yıla kadar hapis isteniyor.

Toplam, beş yıl dört ay!

OLMAYAN FOTOĞRAFTAN SUÇLAMA

Peki, ne suçu işlemişim?

İddianameye göre...

Yazımda Hakim Bircan’ın fotoğrafına yer vermişim.

Oysaki emniyet raporuna göre “Haberde Bircan’ın fotoğrafının olmadığı, daha önce var ise bunun tespitinin yapılmadığı” belirtiliyor.

Öyleyse?

Fotoğrafın varlığına delil olarak savcılıkta verdiğim “Bircan’ın fotoğrafı açık kaynaklarda yer almaktadır. Özel çabayla elde etmiş değilim” ifadem gösteriliyor.

Bana savcılıkta sorulmuş.

Söylemişim.

Gerçekten de Bircan’ın fotoğrafı yazımdan aylar önce basında yayınlanmıştı. Ayrıca Bircan, geçmişte milletvekili adayı olduğu için Google’da bolca fotoğrafı var.

Savcılık bu yayınlara soruşturma yürütmezken, bana dava açıyor.

Yargılanmaktan çekiniyor değilim ancak...

Dava açmak için en azından fotoğrafı bulmak gerekmez miydi?

Ceset olmadan cinayet davası olur mu?

AKP’Lİ DİYEREK, İTİBARIYLA OYNAMIŞIM

Diğer suçlama 2020 yılına kadar AK Parti üyesi olduğu bilinen Bircan hakkında “AKP’li” ifadesini kullanmak.

Gerçi “AK Partili” diye yazmışım ya, ne fark eder!

İddianameden alıntılıyorum:

“Gezi Davası’ndaki AKP’li hakimin eşi FETÖ itirafçısıymış” şeklindeki içerikte Bircan’a ait fotoğrafı servis etmek suretiyle AKP’li tabiri kullanarak, terörle mücadelede aktif rol aldığı bilinen Bircan’ın görevi gereği itibarsızlaştırma, onur, şeref ve saygınlığını düşürmeye dönük haber içeriğinin konu edildiği...”

Neymiş efendim?

“AKP’li” demek, hakimin itibarıyla oynamakmış.

Onur, şeref ve saygınlığını düşürmekmiş.

Gerçekten sormak isterim:

Murat Bircan, “AKP’li” olmasa...

İlçe belediyesinde avukatken ağır ceza hakimi olabilir miydi?

FETÖ iltisaklı eşi, adliyeden elini kolunu sallayarak çıkabilir miydi?

SEÇİMDEN İKİ GÜN SONRA

Hem bu dava hem de iddianamenin hazırlanma tarihi yargının  siyasallaştığını bir kez daha ortaya koyuyor.

Savcılık davayı açmak için cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunu bekledi.

Erdoğan’ın kazandığı kesinleştikten bir gün sonra iddianameyi mahkemeye sundu. Kılıçdaroğlu kazansaydı takipsizlik verecek olan savcı, nefes nefese bana dava açtı.

Olmayan fotoğraftan hedef gösterme...

“AKP’li”den hakaret çıkardı.

Evraka göre...

İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanacağım.

İlk duruşmam 10 Ekim’de görülecek.

Belli ki Türkiye Yüzyılı’nı da adliyede geçireceğim.