AK Parti, İstanbul ve Ankara’yı CHP’den geri almak için bütün silahlarını masaya sürmeye hazırlanıyor.

Dün görüşlerine yer verdiğim AK Partili bir yetkili, İstanbul’da ibrenin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya döndüğünü söyledi. Fakat Koca adı günlerdir İBB için anıldığı halde sorulara yanıt vermiyor.

Koca’yı arayarak, adaylık söylentisini kendisine sordum.



Koca, suskunluğunu ilk kez bozdu ve şöyle konuştu:

“Ben bakanlığa, sağlığa, işime odaklıyım. Asla gündemimde yok. Benim dışımda insanlar konuşuyor. Hiç de hoşuma gitmiyor.”

Koca’ya, 6 Şubat depreminde hasar gören ve yoğun bakımında en az 80 hastanın can verdiği Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin akıbetini sordum.

Koca, 2016’da açılan bu binanın yıkılacağını ve yerine hastane yapılmayacağını söyledi.

Nedenini sordum.

Şöyle dedi:

“Yeri doğru değil. Bu bina kullanılamaz. Yıkılması gerekiyor. Zemini sıkıntılı. Yeni bir riskli durum oluşturmak istemiyoruz.”

Sordum.

“Neden riskli bir zemine yapıldı?”

Şu yanıtı verdi:

“O dönemin siyasi arkadaşları öyle karar vermişler. Havaalanı yeri uygun mu? Bak, havaalanı devrede değil. Su basıyor. Burası da aynı. Havza yani. Aynı yanlışı sürdürmek durumunda olamayız.”

Koca, Antakya’da 400 yataklı çelik yapıdan yeni bir eğitim ve araştırma hastanesinin yapıldığını belirtiyor.

Benim dışımda konuşuluyor, hoşuma gitmiyor


İstanbul’a aday mısınız?

Gerçekten ben bakanlığa, sağlığa, kendi işime odaklıyım. Asla gündemimde yok. Sağlık Bakanıyım. Bakanlığa odaklıyım. Emin ol, böyle. Benim dışımda insanlar konuşuyor. Hiç de hoşuma gitmiyor.

Neden gitmiyor?

Benim adıma birileri gündem yapıyor. Bakan olarak yapmam gereken işlerle meşgulüm. Başka bir gündemim yok.

İstanbul’a yakıştırılmak hoş değil mi?

Ama sürekli böyle gündeme getiriliyor olmak, benim dışımda birtakım spekülasyonlar yapılıyor olması doğru bir şey değil. Sorumlu olduğum bir iş var. 85 milyona karşı yapmam gerekenler var. Bunlara odaklı olmak durumundayım.

Bir gün Cumhurbaşkanı talep ederse yok mu diyeceksiniz?

Bu benim gündemimde değil. Cumhurbaşkanımızın gündeminde ne kadar olduğu hiçbirimizin bildiği bir durum değil. Senaryolar veya spekülasyonlar üzerine yorum yapmanın doğru olduğu kanaatinde değilim.

O hastanenin yeri yanlış, zemini sıkıntılı


Hatay’daki devlet hastanelerinin tamamına yakını yıkıldı. Nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?

Hatay’da, bizim yatırıma aldığımız Defne Hastanesi var. Onu hızla 300 yataklı olarak devreye aldık.

İki, Antakya’da 400 yataklı çelik yapı Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi yapılıyor.

Üç, İskenderun’da 600 yataklı olan hastanenin ihalesini yaptık. Erken dönemde 150 yataklı İskenderun Devlet Hastanesi devreye giriyor olacak.

Bin yataklı şehir hastanesi yatırıma alındı. Bu şehir hastanesi Gülderen bölgesinde 170 dönümlük alanda olacak. Projesi bitmek üzere.

Ne zaman?

Proje bitince. Bir-iki ay içerisinde geçeriz ihaleye.

Eğitim ve Araştırma Hastanesi binası ne olacak?

Yıkılacak. Bana göre yeri doğru değil. Oraya yapmak doğru değil.

Kamu zararı doğruyor.

‘En iyi nerede, nasıl sağlık hizmeti sunabiliriz’e odaklanmamız gerekiyor. Bu bina kullanılabilir mi? Kullanılamaz. Yıkılması mı gerekiyor? Evet, yıkılması gerekiyor. Hizmet nasıl verilmesi gerekiyor? Onun için çelikten 60 bin metrekarelik 400 yataklı Eğitim ve Araştırma Hastanesi fonksiyonu taşıyacak hastaneyi devreye alıyoruz.

Zemininden ötürü mü faaliyet gösteremez?

Bina orta hasarlı. Zemini zaten sıkıntılı. Orayı güçlendirerek ayağa kaldırmak filan, böyle bir şey düşünmüyoruz. Yeni bir riskli durum oluşturmak istemiyoruz.



Neden riskli bir zemine yapıldı?

Zamanında yapılmış. Zamanında havaalanı da yapılmış. O dönemin siyasi arkadaşları öyle karar vermişler. Havaalanı yeri uygun mu? Bak, havaalanı devrede değil. Su basıyor. Burası da aynı.



Sulak bir arazi.

Havza yani. O dönem yapılmış. Aynı yanlışı sürdürmek durumunda olamayız.

Hatay’da bir de su isyanı var.

İçme suyu sorunu çözülebilir noktaya geldi. AFAD içme suyunu değiştirmeye gayret ediyor. DSİ ve İller Bankası, bu sorunu çözmek üzere karar aldı.

Ne zaman çözülür?

Çok uzun süreceğini sanmam. Bir aydır çalışmalar yapılıyor.

Kalıcı konutlar bakımından Hatay’da vaziyet ne?

Enkaz kaldırıldı. Ağır hasarlı olan binaların yıkımı sözkonusu. 30 bine yakın yıkılması gereken bina var. Günde ortalama 300-310 bina yıkılıyor. Üç ayı geçmeyecek zaman diliminde ağır hasarlılar yıkılıp enkazları kaldırılacak.

Merkezde geniş bir alanın TOKİ tarafından yıkılıp yapılması planlandı.

34 bine yakın binanın ihalesi yapıldı ve inşaatı devam ediyor. İlave, 92 bin konutun yerleri planlandı. Bunları da erken dönemde ihale edip teslim edeceğiz.

Yurtdışına giden doktor sayısı inişe geçti


Geçen Türkiye’den Almanya’ya giden doktorlar bir piknik yaptı, görmüşsünüzdür. Ne hissettiniz? 

Hekimlerin yurt dışına gidiyor olmalarını kabullenemeyiz, bu bizi üzüyor. Sorunları gündeme getirmede ve çözümde mesafe kat ettiğimizi söylemeliyim. Buna rağmen sorunlarımız var mı? Var. Ama her defasında adım atılıyor.

En büyük sorunlarımız neler? Bir, ‘malpraktis’ sorunu. (Hekim hatasından kaynaklı hastanın zarar görmesi) O, dünyanın sorunu. Türkiye, dünyada benzeri olmayan bir şekilde çözdü. Sadece mahkeme kararıyla kasıt varsa rücu edilir ki, o durumda zaten doktor tutuklu olur.

Şiddet de en büyük sorunlarımızdan. Şiddetle ilgili katalog suçlara alınan tek meslek grubuyuz. Fakat uygulamada sorunlar yaşıyoruz. Artı, şiddet eylem planımız 3-4 hafta içinde devreye girecek. İçişleri Bakanlığı ile çalışıyoruz. Biliyorsunuz, bizim beyaz kodumuz var. Beyaz kod ile hukuki süreç başlar. Ama ondan önce potansiyel şiddet olma durumu varsa, belki adına ‘gri kod’ diyebiliriz, önceden bu kodla hastanenin polisi, güvenliği ve sorumlu başhekim yardımcısının uyarıldığı, karakolun haberdar olduğu bir sistemi üç-dört hafta içerisinde başlatmış oluyoruz.

İş yükümüz fazla. Son bir yılda 32 bin tıbbi sekreter aldık. Hekimlerin yükünü hafifletip hastaya odaklanmasını sağlamış olduk.

Yurt dışına giden hekimler geçen yıla göre azaldı. Ayda 350-400’lere çıkmıştı. Şimdi o sayılar aşağıya indi, eskisi gibi değil. Tabipler Odası’ndan ya da bizden her belge alan ülkeyi terk etmiyor. Kimisi eğitim için gidiyor, kimisi aldığı halde ülkede devam ediyor.

İstanbul’a niyet, Adıyaman’a kısmet


İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) başkan adaylığını istediği bilinen Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’nun adı memleketi Adıyaman için geçiyor.



AK Parti kulislerine göre Erdoğan, Göksu’nun deprem bölgesi olan Adıyaman’a giderek, şehrin belediye başkanlığında kendisini ispat etmesini istiyor.

Hatay’da polis, kirlilikten resmi kıyafet giyemiyor 


İstanbul’dan Hatay’a, geçici görevlendirmeyle gönderilen polis memurları ağır ve sağlıksız koşullarda konaklatılıyor. Antakya’nın girişindeki ‘İstanbul Yerleşkesi’ adı verilen konteyner kentte 300’ü aşkın polis kalıyor.

Hatay’a 15’er günlük süreler için getirilen polislerden bazıları iki-üç ay bölgede tutuluyor.

Yerleşkede su olmadığı için polisler resmi kıyafet giyemiyor, sivil kıyafetle görev yapıyor.



Su ve hijyen yokluğundan tuvalet ve banyoya girilemiyor.

Tuvaletlerin kapıları sökülmüş.



Eşyalar ve mobilyalar sokak aralarına atılmış.

Etraf çöplük ve toz-toprak içerisinde...



Klima, soğuk su ve dolap yok.

Yemekler yetersiz.

Polisler yemeği dışarıda yiyor.



Konteynerlerde ishal, uyuz ve akrep sokması bile görülüyor. Sokak hayvanları çevrede geziyor.

Buna karşın amirlerin kaldığı konteynerlerde ranzalı yataklar, temiz tuvaletler, klima, sıcak ve soğuk su var.