Her geçen gün enflasyon yükseliyor,

Çocuklar taciz ediliyor,

Demografik yapı değişiyor,

Yolsuzluklar örtbas ediliyor,

İşsizlik artıyor,

Hızla fakirleşiyoruz,

Kadınlar öldürülüyor,

Depremde 50 bin kişi öldü.

Ortalık yangın yeri, iktidar feryat ediyor, yetişin ey millet Kılıçdaroğlu seccadeye ayakkabısı ile bastı.

Değerli okurlar; 21 yıldır iktidarda olan bu yönetimin ilginç bir din anlayışı var. Kutsal dinimiz sadece onların tekelinde, geri kalanlar dinsiz.

Ülkenin tüm kutsalları çiğnenirken sessiz kalacaksınız. Bakara makara diye dinimizle alay edenleri büyükelçi atayacaksınız. Kabataş’ta başörtülü bacımıza yapılanlar diyeceksiniz. Kabataş Cami’inde içki içildi iftiralarını  atacaksınız sonra…

15 Temmuz’u bu ülkeye yaşatan hainlerle din kardeşliği adına yıllarca  ortaklık yapıp, ne istediniz de vermedik diyeceksiniz. Kur’an elinizde  seçim meydanlarında sahneye çıkıp siyaset yapacaksınız, sonra da Kılıçdaroğlu ayakkabısı ile seccadeye bastı diyeceksiniz.

Size her şey helal, muhalefete…

Değerli okurlar; aşağıdaki öyküyü okuyunca, din adına neler yapıldığı gerçeği daha net ortaya çıkıyor.

ŞEKER, İRAN ve İNGİLİZLER

Eskiden İran'da çaya tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm katılıyordu. İngilizler, İran'a şeker satmaya kalktıklarında bunu başaramadılar.

Sonra İranlı Mollalarla irtibat kurdular. İngilizler Mollaların vereceği FETVA karşılığında, kazancın yüzde 10'unu teklif ettiler. Mollalar bu teklifi kabul etti.

İran'da Cuma namazları o bölgenin en büyük camiinde ve çok kalabalık olarak kılınıyor olup, bir Cuma hutbesinde Mollalar şu VAAZI verdi.

"Siz Allah'ın nimeti olan HURMA ve ÜZÜMÜ nasıl olur da çaya katarsınız? Bundan böyle çaya şeker katacaksınız. Bu VAAZDAN sonra İran'lılar çaya şeker katmaya başladı. İşler yoluna girince, İngiliz'ler, Mollalara verdikleri yüzde 10 payı satışların iyi gitmediği gerekçesiyle vermemeye başladı. Bunun üzerine Mollalar ilk Cuma hutbesinde ikinci bir FETVA daha verdiler.

"Gâvur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir" dediler. Bu FETVA üzerine İranlılar, evlerindeki şekerleri sokaklara döktüler. Bu durum üzerine İngiliz firmaları, mecburen Mollalarla yeniden masaya oturmak zorunda kaldı. Fakat Mollalar bu sefer, İngiliz firmalarından yüzde 20 pay istediler. Eee... Dinsizin hakkından sahte ve uydurma Muaviye İslam inançlı sahtekar imanlı (!) gelirmiş. İngiliz'ler çaresiz kabul etti... Bunun üzerine Mollalar, ilk Cuma hutbesinde bu seferde şu FETVAYI verdiler.

"Biz size çaya şeker katmayın dedik ama sokaklara dökün de demedik. Şekerleri sokaklara dökmeyeceksiniz, şekeri çaya batıracak ve böylece gâvur icadı şekere boy abdesti aldırarak içeceksiniz" dediler. Tabii ki bu FETVA İran halkı tarafından hemen yaşama geçirildi.

Dinin cahil insanları aldatmak, yönlendirmek, onları sömürmek açısından ne kadar etkili olduğunu gösteren bir örnektir... Bu İran'da gerçekleşen yaşanmışlık... (Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ten alıntı)

SON SÖZ; “Zulmeden bir dindardan daha kötüsü ’zalim bizden’ diye susan dindardır.”        DR. ALİ ŞERİATİ