Corona salgını travmasını atlattık derken çok daha büyük hem de peş peşe iki depremle yıkıldık.

Hiç kimse deprem konusunda yok şöyleydi, yok böyleydi deyip kenara çekilmesin! Gerçek şu ki “Sınıfta kaldık”. Bütünlemesiz, direkt kaldık! Yıllardır uzmanlar hem yazılı basında, hem de ekranlardan deprem geliyor, gereken önlemleri alın diye feryat ettiler. Bu konuları gündeme getirenlere de hakaretler yağdırıldı. Yetmedi, imar yolsuzlukları ve yanlış kentleşmelere karşı çıkanları yargıladılar, bazılarını da tutukladılar.

Sayın siyasiler, meydanlarda binlerce konutla ilgili imar barışı yaparak milletin problemlerini çözdük, dediniz! Ama gelin görün ki imar barışının nelere mal olduğunu yıkılan 10 kentimizde birlikte izledik.

Acılarımız çok büyük. 6 Şubat sabahı tüm Türkiye yasa boğuldu. 10 kentimiz bir tür kıyametle karşı karşıya kaldı.

Depremin vurduğu bu bölgelerde büyük can kayıpları ve binlerce yaralılar var. Yaralılar hastanelere gönderilirken, evsiz kalan yüz binler için acil çözümler gerekiyordu.

Yaklaşık bir hafta önce Sayın Cumhurbaşkanı 50 bini sahil kentlerinde ve 50 bini de diğer illerde kalabilecekler, dedi.

Tüm bu sıkıntılar yaşanıp çözümler üretilmeye çalışılırken Sayın Erdoğan, gelecekte telafisi mümkün olmayacak yeni bir karar aldı.

Tüm üniversiteler kapatıldı ve uzaktan eğitime geçildi….

Yıllarını eğitime vermiş, yöneticilik yapmış bir akademisyen olarak bu çok acele verilen kararın yeniden gündeme alınarak başka çözümler bulunmasının gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Ülkenin maruz kaldığı bu felaketin yarattığı mağduriyeti gidermeye çalışırken, üniversiteleri uzaktan eğitime yönlendirerek daha büyük ve gelecekte telafisi mümkün olmayacak mağduriyetler yaratılmaktadır.

Verdiğiniz bu kararla fatura üniversite öğrencilerine kesildi. Bununla da kalmıyor, KYK yurtlarında kalmayan 7 milyonu aşkın öğrencinin eğitim hakkı elinden alınıyor.

Depremzede aileleri, KYK yurtlarında, içinde 4 veya 8 yatak olan odalara yerleştirilerek deprem travmasına çözüm bulunulamaz.

Deprem şokunu atlatamayan bu insanlar, ilk günlerde söylenilen tatil yörelerindeki otellere yerleştirilerek biraz olsun psikolojik olarak rahatlayacaklardı.

YÖK’e bağlı üniversite öğrenci sayısı 8.196.959. KYK yurtlarındaki yatak sayısı 678.763.

Bu yurtlardan yararlanmak için, üniversiteleri uzaktan eğitime zorluyor ve bu çocukları memleketlerine gönderiyorsunuz.

Covid nedeni ile yapılan uzaktan eğitimin psikolojik çöküntüsü ortadan kalkmadan, üniversiteleri kapatarak yeni bir çöküntü yaratılmıyor mu?Deprem bölgelerindeki üniversiteler için başka çözümler üretilemez mi?

Uzaktan eğitim, hiçbir zaman gerçek anlamda yarar sağlamaz.

İlmi dışlayan siyasetin nelere mal olduğunu, bu depremde bir kez daha yaşadık.

Yönetenler, depremi yaşayan ve o psikolojideki insanların feryatları arasında söylediklerini hoşgörü ile karşılayacaksınız. Yatıştırıcı dil kullanmalısınız. Eleştirenlere neden kızıyor ve hakaretler ediyorsunuz?

Bu ülke hepimizin. Bu felakette, fedakar halkın nasıl yardıma koştuğunu gördük. Bu yardımı yapanların, nasıl bir kardeşlik duygusu ile el ele vererek yaraları sarmaya çalıştıklarını izliyoruz. Bu ülkede yaşayan 84 milyon bir anda kardeş oldu. Kardeş olmak için bir daha böyle bir felaketi mi bekleyeceğiz?

Bu ulus, bu yaraları el birliği ile saracaktır.

Güney Afrika’da ki bir Üniversite kapısındaki yazı;

Bir ülkeyi yok etmek için Atım bombası veya uzun menzilli füzelere ihtiyaç yoktur.

Bunun için eğitim seviyesini düşürmek ve kopya çekilmesine müsaade etmek yeterlidir.

Bunun sonucunda;

Hastalar Doktorların elinde can verir.

Binalar Mühendislerin elinde çöker.

Para Ekonomistlerin elinde kaybolur.

İnsanlık dinci akademisyenlerin elinde ölür.

Adalet Hakimlerin elinde yok olur.

SON SÖZ: İkinci Dünya Savaşı olmuş. Almanya yerle bir. Taş taş üstünde kalmamış. Amerikalı General, Alman General’e der ki; “Artık siz bir daha sırtınızı düzeltemezsiniz”.
Alman General’in cevabı; “Taş taş üstünde kalmadığı doğru ama üniversitelerimiz hala ayakta” der.