Bu deprem değil, bir tür küçük kıyamet. Acılar büyük, kayıplar ise her geçen gün artıyor.

Daha önce bu depremin bir örneği olan 1999 depremini yaşamıştık. Bu depremde de büyük kayıplar verirken çok acılar çekmiştik. O depremde çok kısa sürede başarılı organizasyon ve kısa sürede TSK’leri ve yüce yürekli yurttaşlarımızın yardımları ile yaralar kısa sürede sarılmıştı.

Bu acıların yaşandığı bu günlerde ise tüm ulusça birlik ve beraberliğimizi koruyarak yaralarımızı sarma uğraşı verirken iktidar sözcüsü Ömer Çelik 1999 depreminin yaşandığı o günlerdeki bir gazete yazısında, o günkü başarılı iktidarı yerden yere vururken, bu depremin ilk günü “Cumhur ittifakı olarak …….” deyip söze başlıyordu. Avrupa’daki bir başkonsolosa yardım yapma isteği iletildiğin de “Diyanet Vakfı” diye adres gösteriyorsa başka bir açıklama yapmaya gerek olmadığı kanısındayım.

Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bizler ekranlarda izlerken, deprem bölgesindeki çaresizlikler, kayıpların acısı ve dondurucu soğuğu yaşıyor.

Değerli Okurlar; Ahmet Ermiş isimli yurttaş hepimiz adına durumu özetlemiş. Sizlerle paylaşıyorum.

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ!..

Sayın Cumhurbaşkanı soruyordu;

"Bizden evvel neyiniz vardı ?" diye.

Ben kısaca sayayım, bu büyük DEPREM felâketi vesilesi ile :

Sizden önce, Milletçe güvendiğimiz KIZILAY‘ımız vardı.

Böyle bir AFET anında derhâl afet bölgesinde konumlanır, çadırlarını kurar, kazanlarla çorbalar, yemekler yapar, dağıtmaya başlardı. KIZILAY’IN BATTANİYELERİ dağıtılırdı.

Sizden önce, Milletçe güvendiğimiz Türk Askeri MEHMETÇİKLERİMİZ vardı.

Böyle bir AFET anında bölgede tüm teçhizatı ile elde kazma, kürek Mehmetçiklerimiz görev alır, büyük bir disiplin ve organize altında KURTARMA ÇALIŞMALARINA katılırlardı.
Askeri HELİKOPTERLER, AMBULÂNSLAR, NAKLİYE UÇAKLARI derhâl bölgeye ulaşırdı.

Sizden önce NASUH MAHRUKİ’miz vardı.

Kurmuş olduğu AKUT ile kendi yetiştirdiği EĞİTİMLİ GÖNÜLLÜLERİ KURTARMA ÇALIŞMALARINDA görev alırlardı.

Sizden önce, ASKERÎ HASTANELERİMİZ vardı.

Böyle bir AFET durumunda, SAHRA HASTANELERİ kurulur, doktorlar anında müdahalelere başlardı. İsrail'den gelecek Sahra Hastanesine bel bağlanılmazdı.

Sizden önce hepimizin bağışlarımız ile desteklediğimiz TÜRK HAVA KURUMU’MUZ vardı.

Böyle bir AFET durumunda, elindeki tüm uçak ve imkanları ile yardıma koşardı.

AMA,

Sizden önce FAY HATLARI ÜZERINE İNŞA EDİLEN HAVAALANLARIMIZ YOKTU.

PARAMPARÇA OLAN , alt yapısı sağlam olmayan, KARAYOLLARIMIZ, OTOBANLARIMIZ yoktu.

HAVA ve KARA ULAŞIMIMIZ vardı.

YIKILMIŞ, İKİYE BÖLÜNMÜŞ ŞEHİR HASTANELERİMİZ, RESMİ DAİRELERİMİZ YOKTU.

Her şey bu kadar ortada iken, hâlâ utanmadan bütün olan biteni KADERE ve TAKDİRE bağlayan iktidarın yandaşı olmuş bir DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ve HABER Kanalları yoktu.

Ne diyeyim ? Daha fazla ne yazayım ? Her şey ortada görebilen gözlere. 2000’li yıllardan önce bizim Otomobilimiz de vardı, Buzdolabımız da vardı, Umudumuz da vardı, MUTLULUĞUMUZ da vardı...

Mutluluğumuz yok artık, içimiz kan ağlıyor.

SON SÖZ: Öyle bir açmaza düştü ki vatan.
Uyku belli değil düş belli değil.
Çöktü üstümüze bir kara duman.
Işık belli değil, loş belli değil.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN