Yıllardır bu ülkenin saygın deprem uzmanları, Türkiye’nin deprem kuşağında olduğunu ve nerelerde deprem olasılığının daha çok arttığını sık sık dile getiriyor. Sonuç…

Son yaşadığımız deprem için de yıllarca uyarılarda bulundular, “zaman daralıyor”. Sonunda ne oldu? Bu korkunç yıkıcı depremle karşı karşıya kaldık ve fatura çok ağır oldu.

Yıkımlar bir yana on binlerce yurttaşımız yaşamlarını kaybederken, on binlercesi de yaralandı.

1999 depremi  olabilecekler için önemli bir örnekti ama ders almadık. Dilerim bundan sonra bu büyük felaketten ders alır, kader demekten vazgeçer ve “BİLİM” deriz.

Acılarımız çok büyük. Bu felaket karşısında her şey ayan beyan ortada. Hem felaketi yaşayanlar, hem de tüm Türkiye bu acı tabloyu göz yaşları ile izliyor. Suçlu olanlar sadece müteahhitler mi? Kimse kimsenin arkasına saklanmasın. Depremin geleceği uzmanlara göre eli kulağında olmasına rağmen, tüm yönetenler, A’dan Z’ye bu yıkıntıların altında kaldınız. Pembe yalanlardan vazgeçin ki yurttaşların mağduriyetlerini ortadan kaldıralım.

Eğer sivil toplum örgütleri ve halk, destek için koşmasa vatandaş daha da perişanları oynamayacak mıydı? Peki sorunlar bitti mi? Hayır !!! İnsanlar en doğal ihtiyaçlarını bile karşılayamaz oldular.

İktidar ortaklarının mensupları, bari bugünlerde yapılan yapıcı eleştirilere sessiz kalın ve söylemlerinize dikkat edin. Hakaretler ettiğiniz halk, Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu yurttaşlarıdır ve acı çekiyorlar. Muhalefetin ve medyanın yaptığı eleştirilerin hangisi gerçek dışı !!! Lütfen hiç olmazsa bu acı günlerde konuştuklarınıza özen gösterin.

Bakın Allah korusun büyük deprem felaketinin  İstanbul’a  yaklaştığı uzmanlarca dile getiriliyor. Bir an önce tüm önlemlerin alınıp  olumsuzluklar ortadan kaldırılmalıdır.

Ülkemi Yönetenler;

İstanbul için alarm zilleri çalıyor.

Allah korusun, hiç gelmesin ama gelecek. Yıllardır, bu deprem gelecek denmesine karşın, İstanbul depreme hazır mı?

Soru şu; Peki İstanbul depremi için radikal hazırlıklarınız  var mı?

10 kentimiz yerle bir oldu. Binlerce can kaybı ve yaralılarınız var. Bu tür doğal afetlerde aşırı can kaybını ortadan kaldırmak için onların kısa sürede bir sağlık kuruluşuna ulaştırılması önceliğimiz olmalıdır.

Son yaşadığımız depremde de kentlerdeki sağlık kuruluşlarının(devlet ve özel) hastaneleri yıkıldı. Yaralıları çevre illere ulaştırmak için çareler aranırken Hatay havaalanındaki pistin ve karayollarının hasar görmesi, bölgeye ulaşımı ve bölge dışına hasta naklini büyük  oranda engelledi. Yardım için gelmeye çalışan kurtarma ekipleri ve dışarıdan yardım taşıyanlar, ulaşım güçlüğü nedeniyle çok sıkıntılar çektiler.

Değerli Okurlar; tüm bunları neden yazıyorum. Allah korusun İstanbul depreminde öncelik, yaralıların hastanelere kısa sürede nasıl ulaştırılacağıdır. Depremin oluşturacağı yıkımlar kent içindeki kara ulaşımını ve insanların o panikle bir yerden bir yerlere ulaşma telaşıyla zaten zorlu olan trafiği içinden çıkılmaz hale getirecektir. Bu durumda hastanelere kısa sürede ulaşım çok büyük önem taşımaktadır.

Ülkemi yönetenler, Allah korusun böyle bir durumda, hastanelere deniz, hava ve demiryollarıyla kısa sürede ulaşabilecek hastaneleri tez elden tespit etmeli ve o hastaneleri hem depreme dayanıklı hale getirmeli hem de her türlü fiziksel ve tıbbi donanımı tamamlanmalıdır.

Deprem anında, hastaların hastanelere ulaşımında önemli olan ise bütün ulaşım yollarının kullanılır olmasına bağlıdır.

Bu iş için bir numaralı ADRES; kara, hava, demiryolları ve deniz ulaşımı için en uygun hastane, eski adıyla “ GATA” yeni adıyla 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesidir. Hastane konumu itibarı ile deniz, hava ve demiryolu ulaşımı, Selimiye Kışlasına ve Haydarpaşa tren istasyonuna çok yakındır. Diğer bir özelliği de karşısında Siyami Ersek Kalp Damar Hastanesi ve Numune Hastanesinin oluşudur. Zaten özellikle deniz ulaşımının kolay olması yanında diğer nitelikleri ve afet yardım planlamasında olduğu gibi eğitimli askeri personeli 1999 depreminde olduğu gibi çok etkin bir rol oynayabilir.

2. Abdülhamid Han Hastanesi, 1853-56 yılları arasındaki Osmanlı- Kırım savaşında, her türlü ulaşımın çok kolay olması sebebiyle müttefik İngiliz ordusu tarafından da kullanılmış ve hatta modern hemşireliğin kurucularından sayılan Florence Nightingale, 1854 yılında İstanbul’a gelerek askeri hastaneye dönüştürülen Selimiye Kışlası’nda ekibiyle yaralı askerlerin bakım ve tedavilerini üstlenmiştir.

Bu hastane İstanbul’da kara, deniz, hava ve demiryolları ile hasta ulaşımı için son derece değerlidir.

Bir afet durumunda, AFET MERKEZİ KOORDİNASYON  HASTANESİ OLARAK hizmet verebilir.

Bu hastane geleceğe dönük hem eğitim kurumu hem de doğal afetler sonucu kısa sürede ulaşılabilir olması yanında, şu anda hem fizik, hem de depreme dayanıklılığı açısından da iyi değerlendirilmelidir. Şu anda hastanenin dahiliye bloku deprem riski taşıdığından boşaltılmaktadır ve bu bloktaki klinikler cerrahi bloğa sıkıştırılmaktadır. Bu durumun hem eğitim hem de hizmet açısından zafiyete yol açmaması için ivedi olarak hastanenin diğer bölümlerinin de risk altında olup olmadığı araştırılmalı ve bir an önce eğitim ve hizmet için gereken uygun şartları sağlanmalıdır.

Hastanenin çok geniş bir alanı vardır. Bu alan çok değerli olup, ben herşeyi bilirim iddiasıyla asla karar verilip yapılaşmalara üst mercilerle izin verilmemelidir.

Eğer koordinasyon merkezi olarak düşünülecekse, uzman bilimsel kurullar yanında şu anda  yönetimde bulunan yönetici kadroların da içinde bulunması kaçınılmazdır. Şu anda hastane Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin tıp öğrencilerine de eğitim vermektedir.

Yetkililere buradan sesleniyorum. Allah korusun her türlü doğal afetlerle karşı karşıya kalabilecek bu mega kentte, bu hastane hem konumu hem de arazi şartlarıyla çok değerlidir.

Bugün bu hastane, olumsuz koşullarına rağmen, başarılı yönetim kadrosu ve çok değerli hekimleri ile değerli hizmetler vermektedir.

Ülkemi yönetenler; gerek kırk yıldır canımızı yakan  bebek  katilleri, gerek yıllardır devam eden Suriye’deki operasyonlar  sebebiyle askeri sağlık sistemine ve  askeri hekimlere ne denli ihtiyaç olduğunu gördük ve yaşadık. Son depremle de iyice ortaya çıkmıştır ki artık askeri hastanelerinin bir an önce yeniden açılması kaçınılmazdır.

Türkiye’nin bulunduğu bu lokasyonda, çok güçlü bir ordu kaçınılmaz ve bünyesinde bir an önce hem ANKARA GATA, hem de HAYDARPAŞA GATA faaliyete geçirilmelidir. Zaman kaybı ülkeye hem yıkım hem de can kayıpları olarak dönecektir.

Özü şu; İstanbul tarihi özelliği ile bir dünya mirası olması yanında Türkiye’nin her açıdan can damarıdır ve korumak için her türlü tedbir ivedilikle alınmalıdır.

SON SÖZ: Ey İnsan; Kadere az bahane bul, Buğday ektin de arpa mı biçtin?  FUZULİ