İlk öncelik: Enkaz altında kalanları kurtarma. İkinci öncelik: Göçük altından cansız çıkanları toprakla buluşturma. Üçüncü öncelik: Canlı çıkanları hastaneye yetiştirip yarasını sarma. Dördüncü öncelik: Evsiz kalanlara yiyecek, içecek barınma. Öncelikler iyiliği örgütledi. Kardeşliği birleştirdi. Dayanışmayı şahlandırdı.

Deprem anı şuydu:

Cehennem.

Yer altındaydı.

Yer üstüne çıktı.

İyilik, kardeşlik ve dayanışma bir olup yeraltından yerüstüne çıkan cehennemi yenmek için yarıştılar. Cehennemi yenmek demek; “kader kurbanı olmaktan çıkıp, kadere hükmeden” hale gelmekti.

MEHMETÇİK.

MADENCİLER.

GÖNÜLLÜLER.

DOKTORLAR.

HEMŞİRELER.

AMBULANSLAR.

KIZILAY.

AFAD.

AKUD.

AHBAP.

ÜNİVERSİTELER.

SPOR KLÜPLERİ.

SİVİL TOPLUM.

DÜRÜST GAZETECİLER.

Deprem anına ilk koşanlar bunlardı. İktidar, Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Bakanlar, Bakan Yardımcıları, cehennem yer altından yer üstüne çıktığında ilk gün ortada yoktular. İkinci gün de yoktular. Üçüncü gün göründüler. 10 kentte, yüzlerce ilçede, binlerce köyde çocuklar, anneler, babalar, kardeşler deprem enkazı altında kurtarıcı beklerken iktidar sözcüleri kendi parti flaması dışında yapılan yardımlardan rahatsız olduklarını gösterdiler.

Bencilik.

Körlük.

Kibir.

★★★

Üçüncü gün ve dördüncü gün, Cumhurbaşkanı, arama kurtarmada geç kalındığını söyleyenlere hakaret içeren çok ağır sözler savurdu. Mali yardımların sadece AFAD’ a yapılmasını istedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Hatay Hava alanının yırtılan pistini tamire gelen ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ekiplerine “siz kimsiniz...” diye kızdı. Bu hayıflanmaya dünya alem baktı, acı acı güldü.

AFAD gelmişti.

Üyeleri o soğukta.

Kan ter içinde

Kurtarmaya uğraşıyordu.

KIZILAY gelmişti.

Canla başla çalışıyordu.

Ancak halk kurumsal olarak onlara güvenini yitirmişti. Yardımlar daha çok AFAD’ a ve Kızılay’a değil, 10 misli farkla, AHBAP’a ve diğer sivil toplum kuruluşlarına gidiyordu. Yazdığı karşılıksız çekler yüzünden mahkemeye çıkartılan ve aldığı borcu ödemediği için hakkında hapis kararı bulunan ses sanatçısının kurduğu derneğe halk AFAD’ dan daha çok güveniyordu. Çünkü AFAD ve KIZILAY’ın üst yönetimleri iktidarın hısım ve akrabaları ile doldurulmuştu. KIZILAY’ın iktidar yakını işadamlarının vergiden kaçınma aleti haline getirilip ABD’de plaza yapan iktidar yanlısı vakıfların dolar transfercisi durumuna indirilmesini halk unutmuyordu.

★★★

Genelleme yaparak yazarsam halk aslında kendisi dürüst değildir. Ama dürüstü, cesuru, yol açıcıyı, örnek olanı unutmaz. Nasuh Mahruki; kader kurbanı olmaktan çıkıp kadere hükmetmek için iyiliği örgütleyen, kardeşliği birleştiren, dayanışmayı şahlandıran AKUD adlı bir sivil toplum örgütü kurmuştu. 24 yıl önce Marmara Depremi sırasında bir avuç cesur arkadaşıyla başladı. Deprem olunca, orman yanınca, seller bendini aşıp binaları su altına alınca, toprak heyelanla kayıp canların üzerine göçük olup çökünce 2.000’den fazla hayat kurtardılar.

Nasuh Mahruki!

AKUD’ u kurdu.

Bilinç geliştirdi.

Model oldu.

Örnek alındı.

Ülkenin 36 ayrı noktasında ekip kurdu. Hekim, hemşire, mühendis, jeolog, sismoloğ, öğrenci, işçi, memur, öğretmen, görüşüne siyasi eğilimine bakmadan  2.200 gönüllüyü örgütledi. 365 gün 24 saat gece gündüz telsiz başında beklediler. Para pul, maaş, karşılık istemediler. Can telaşına düşenlere hızır olup yetiştiler. Türkiye’nin ilk sivil gönüllü arama kurtarma derneği AKUD böyle çalıştı. Ancak kurucusu Nasuh Mahruki, iktidara biat etmiyor, eleştiriyor diye onu iktidar ittirmesi bir iç darbe ile AKUT’tan atılar. Son depremde 10 şehir karlar altında enkaz yığını içinde inlerken AKUT üyeleri yine canla başla çalışanlar arasındaydı.

★★★

7 günün özeti!

Can kaybı büyük.

70 bini geçebilir.

KIZILAY öncülüğüne.

AFAD kurtarıcılığına.

EMASYA uygulamasına.

AKUD bilincine.

İhtiyaç büyüdü.

Türkiye devleti ve yurttaşları ile bütün kurumlarını; “kaderi aşmak üzerine”  yeniden örgütleyip yenilemelidir.