55 yıldan beri ev aletleri üreten KANCA A.Ş şirketi, sanıyorum Türkiye’de ilk fabrika bitişiğinde bir “El Aletleri Müzesi” kurmaya karar verdi. İlk adım olarak da; “Dünyamızı Biçimlendiren Nesneler: ALET İŞLER” başlıklı bir kitap yayımladı. Çok sayıda uzman kalem, Anadolu tarihinde hangi aletin ne zaman, nasıl, hangi ihtiyaçtan ve uygarlık tarihinin hangi döneminde bulunup, kullanılmaya başladığını çizimlerle, resimlerle, özgün, bilgi dolu, ufuk açıcı yazılarla anlatıyor.

Bu kitaptan okudum.

Türkler demirciydiler.

M.Ö 2 bin yılının başlarında demiri işleyip alet yaparak dünya uygarlığına ve insanlık tarihine silinmez bir çentik koydular. Demir dağı eriterek (Ergenekon Destanı) açtıkları kapıdan dünyaya konargöçer topluluk olarak dağıldılar. Konargöçer yaşamda barınma ihtiyacı “çadır” ile gideriliyordu. Bu açıdan çadırın tasarımını ve üretimini de dünyada ilk düşünüp gerçekleştiren muhtemelen Türkler oldular.

Demirden kazık yaptılar.

Kazıkları yere çaktılar.

Kıl dokumayı, keçeyi, kalın bezi, hayvan dersini perde duvar olarak kullanıp demir kazıklara bağladılar. İlk ev tipi çadırı yaptılar. Çadırlarını bozkırlara, yaylalara kurarak barınak kültürlerini gittikleri her yere taşıdılar.

★★★

Çadır kurulur.

Kurban kesilirdi.

Kurbanın kanı çadırın direklerine sürülürdü. Yalnız sivil halk için değil ordu için de çadırlar ve çadır içinde hamamlar kurulurdu. Birkaç öküzle çekilen kağnı arabaların üzerine kubbeli çadırları, ak keçeden yapılan ahşap kafesli çadırları, kara keçi kılından kıl çadırları da ilk Türkler bulup, barınak olarak kullandılar. Çadır evlere; ak ev, turluk ev, toprak ev, yurt ev, derim evi adını koydular. Çadır Türk hakanlarının sarayı, halkın da evi oldu. Kızı olanlara ayrı renk, oğlu olanlara farklı renk çadırlar kurup, misafirlerini renklere göre ağırladılar. Yahya Kemal’in şiirinde anlattığı gibi devleti kurarken ne şehirde oturuyorlardı, ne sayfiyede, ömürlerini seferde geçiriyor Fatih, Selim, Süleyman gibi büyük padişahları çadır altında ölüyordu.

★★★

İnsanoğlunun ilk mimari eseri olan çadırı bulan Türklerin 11 kentinde hasar yaratma gücü çok yüksek bir deprem oldu fakat depremin üzerinden 35 gün geçmesine rağmen “acil çadır ihtiyacı” karşılanamadı. 35 günün sonunda bile deprem bölgesinden “çadır hâlâ en büyük ihtiyaç...” feryat yüklü çağrılar geliyor.

Ordu çadır getirmedi.

Kızılay çadır bulamadı.

AFAD çadır kuramadı.

Valiler, yıkılmış evlerinin önünde acılarına gümülmüş insanlara çadır sunamadı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ilk haftanın ilk üç gününde bölgeye “yardım eli uzatacak organizasyonu kurup, çadır götürme” görevini yapamadı. Depremde yıkılan 11 kentin, sanayi bölgeleri, demir fabrikaları, iplik, dokuma, kumaş, hazır giyim fabrikaları vardı ve en gelişmiş çadırı yapmaya, en dayanıklı konteyneri de üretme becerisine sahiptiler.

Deprem oldu.

Çadırsız kaldılar.

★★★

Annelerini, babalarını, çocuklarını, yakınlarını depreme vermiş insanların feryatları; çadırlardan yayılan ışık oldu. Bu ışık, “21 yıldır ülkeyi büyüklenerek yönetenlerin dev aynasını orta yerinden çatlatan” kuvvet etkisi yarattı.

Aya gidecektik.

Çadır bulamadık.

Çadırlardan yayılan ışık; 21 yıllık yönetimin Türkiye’yi üçüncü dünya ülkesi perişanlığına taşıdığı gerçeğini aydınlattı. Öğretim Görevlisi Dr. Hande Orhon Özdağ’ın yazdığı gibi “Deprem gerçeğinin ortaya koyduğu ihmaller zinciri, Türkiye’nin nasıl da maskelenmiş bir üçüncü dünya ülkesine dönüştürüldüğünü” gösterdi.

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!


Kamplaştırıcı Tayyip! Birleştirici Kemal!


Tayyip Erdoğan parti kurdu, partisini iktidara taşıdı ve her seçimi kazanarak 20 yıl iktidarda kalmayı başaran bir lider oldu. Enerjisini ötekileştirmekten, kamplaştırmaktan, “onlar ve biz... şeytanlar ve melekler... inanlar ve inanmayanlar” diye ayırmaktan aldı. Toplumu; “Günahkarlar ve Cennetlik olanlar” diye ayırabilecek derecede  kamplaştırdı. 20 yılın sonunda kamplaştırma enerjisi geldi duvara dayandı. Kamplaştırma, şekil değiştirdi ve birleştirme enerjisini çoğaltır oldu. Kemal Kılıçdaroğlu, “Gandi Kemal” diye sıfatlandırılıyordu, “Birleştirici Kemal” oldu. Her görüşten, her renkten, her inanıştan olanları bir araya getirip, 21 yıllık iktidara sandıkta son verme hedefine yürüyen lider haline geldi. Türkiye yönünü; “kendi çok büyüklendiği odasından çıkıp birbirini dinleyen, birbirini anlayan, birbirine saygı duyan” bir yeni zihniyet değişimine çevirdi. Bugün seçim sandığında birleştirme enerjisi pişmeye başladı.