Kibir gücü. Saltanat gücü. Alkışlatma gücü. Algı yaratma gücü. Yalanı saklama gücü. Üstünlük gücü. Leke sürme gücü. Kara çalma gücü. Yasama gücü, yürütme gücü, yargı gücü, parti gücü, gazete gücü, TV gücü, camilerin gücü, tarikatları arkalama gücü, Beştepe’ye “Saraylı Külliye” yaptırma gücü, partiye delege seçtirme gücü, kendi seçtiği delegelerle kongre toplayıp kendini genel başkan seçtirme gücü, kimin bakan olacağına karar verme gücü, kimlerin milletvekili olacağına karar verme gücü, milletvekillerini yüksek maaşla, kıyak emeklilikle, VIP hacı yapma imkanıyla donatma; hem yüksek milletvekili emekli aylığına ve hem yüksek milletvekili aylığına birlikte kavuşturma gücü. Eş- dost, tanıdık yandaşı devlet parasından çift maaş, üç maaş, beş maaş, on beş maaşlı yapma gücü. Milletvekillerini “çıplak çıkarlarından esir alıp” Meclis’ten istediği yasayı geçirme gücü. Seçilmiş belediye başkanlarına kendi partisinden bile olsa, “istifa et yoksa gereğini yaparım diyerek” ağlata ağlata istifa ettirme gücü, kendi parti başkanı ile kendi seçtirdiği başbakanı, söz dinlemiyor diyerek yurt dışındayken yetkilerini elinden aldırma gücü, üniversiteye rektör atama gücü, üniversiteye atadığı rektöre; “İslami olarak şu anda Cumhurbaşkanı’na itaat etmek farz ve karşı çıkmak da harpten kaçmak manasında haramdır” diye yakışıksız konuşma yaptırma gücü.

★★★

Binlerce güç.

İrili, ufaklı.

Çeşit çeşit.

Oligarşik.

Bürokratik.

Jüristokratik.

Tepeden bindirme.

Arka kapıdan sızma.

Tüm güçler.

Tek elde toplandı.

Yetmedi.

Oylar sayıldı.

50 artı 1’i bulamadı.

Tek Adam kaybetti.

Ama ne fayda!

Muhalefetin 8 aşılı ağacının meyve vereceğine seçmenin yarısından bir fazlası inanmadı, inanamadı, inandırılamadı.

Umut ikinci tura kaldı.

★★★

20 yıl boyunca; polis gücü, ordu gücü, “Benim Genelkurmay Başkanım” deme gücü, “Benim Valim” diye kabarma gücü, “Benim Kaymakamım” diye hava basma gücü, kimin hangi ile vali olacağına ve kimin hangi ilçeye kaymakam olacağına, kimin hangi kente belediye başkanı olacağına karar verme gücü, kimin belediye meclisinde “imar komisyonu başkanı” olacağına işaret etme gücü, gazeteleri havuzlama gücü, gazete yazarlarını borazan yapma gücü, oteline imar izni isteyen gazete sahibini korkutarak hüngür hüngür ağlatma gücü, devletten ihale almış TV sahibinin ödünü patlatarak; “dizi oyuncusu sarışın bomba Hürrem kıza türban giydirme” gücü, devletin üst kadrolarını arkadaşı, yoldaşı ile doldurma gücü, Deniz Feneri yardım paralarını yiyenleri hapisten kurtarma gücü, nikahında şahitlik yaptığı damadın babasını “Ombudsman seçtirme” gücü, devlet arazisini özel vakfa tahsis gücü, belediyelerden ihale alan şirketlerin bağış yapacakları “gıda bankalarının kim olacağını işaret etme” gücü, belediye parasını hısım akraba yandaş vakıflara aktarma gücü, ihaleleri bir avuç müteahhide yığma gücü, Kızılay’ı dolar transfercisi durumuna sokup New York’ta plaza diktirme gücü, yoksul aile çocukları şehit olurken zengin çocuklarını parayla askere gitmekten kurtaran “bedelli kanunu çıkarma” gücü, bütün bunlar yetmiyormuş ve sanki elini tutan varmış gibi bir de “başkanlık sistemi” getirme gücü.

Güç, güce eklendi.

Yetmedi.

İlk turda kazanamadı.

Partisi de birkaç kent hariç yurt çapında güç kaybetti, toplam milletvekili sayısı azaldı.

★★★

Demokrasi bu!

Sandıktan çıkana saygı!

Kansız, kavgasız bir seçim oldu. Bir yanda; “20 yılda kazandıklarımı kaybetmeyeyim”
diyenler, öbür yanda; “20 yılda Cumhuriyet’in kazanımlarını elimizden aldı” diyenler sandıkta yarıştı. Muhalefet kanadı milletvekili sayısını artırdı, ama Meclis’te çoğunluğu alamadı, cumhurbaşkanlığını da kazanamadı. Muhalefet kanadında 8 ayrı lider bir bütün oldu, ama iktidara oy vermiş olanlardan büyükçe bir kitleyi koparıp kendi saflarına çekmeyi başaramadı.

Geriye yine umut kaldı.

Gözleri var görmüyor.

Aklı var, tartmıyor.