Orman yangınlarının tek sebebi iklim değişikliği mi, depremlerin 100 bin kişiyi bulan ölüm ve kayıpla kapanmasının tek sebebi depremin şiddeti mi, Türkiye’de sellerin tek sebebi yağmurun fazla yağması mı?

İşi eksik yap.

Aslında çal.

Çalınmasına göz yum.

Sonra birlikte şişin.

Yatırım yapıyoruz.

Algısı yarat.

İki yüzlülük.

Son yağmurlarda Türkiye’nin gelişmiş kentleri Ordu, Karabük, Samsun, Zonguldak, Kastamonu’da ve ilçelerinde, köylerinde çok sayıda ev, iş yeri, hastane, devlet binası, tarım arazisi sular altında kaldı. Her seferinde olduğu gibi yine su baskınları ve heyelanlar birlikte geldi. Yine hayatını taşkın suyunda yitirenler oldu ve 3 bine yakın vatandaş da “yetişin canımız tehlikede...” diye yardım istedi.

★★★

Dere yataklarını imara açarken, şehir planları, bölge planları ve havza planları yaparken:

1- Yağmur suyunun akışa dönüşme oranına...(!)

2- Akarsuyun “normal debisi ile taşkın debisi arasındaki farkın” iyice açılıp büyümesine ve yağmur altında kalan toprağın macun kıvamına gelmesine...(!)

3- Doğanın o bölgede hangi yükseklikte ve büyüklükte şehirleşmeyi kaldırabileceğinin şaşmaz ölçüsünün bulunmasına ve buna kesinlikle herkesin uymasına...(!)

4- Killi toprak üzerinde dere yatağında HES dikerken çok set yapmak zorunda kalıp çok ağaç keserek “doğanın can suyunun emilmesinin yaratacağı heyelan felaketini” göz önünde tutmaya...(!)

5- Bir akarsuyun eğiminin en şiddetli yağışta bile öldürmeye değil toprağın bereketini artırmaya dönüştürülmesine...(!)

6- ÇED raporlarının uyduruk, baştan savma yapılmamasına....

7- Mahkemelerde yargıçlar karar alırken “havza planları raporlarına” dikkat kesilmemesine...(!)

8- Dere yataklarını ve heyelan alanlarını “işgal edip bina diken” kurnaz ve hak bilmez vatandaşı, oy deposu olarak görüp “süfli bir halk dalkavukluğu batağına” saplanmamaya...(!)

9- Kaçak bina yapanlardan oy almak için her seçim öncesi “imar barışı” adı altında kente ve doğaya düşmanlık yapanları affetmemeye...(!)

10- “Taşkın Debisi Hesaplarının” kusursuz, eksiksiz yapılmasına....

Hidroloji biliminin şaşmaz ölçüleri; YAĞMUR- TOPOĞRAFYA- TOPRAK- AKIŞ- SEL İLİŞKİSİNE, HAVZA ÜZERİNE DÜŞEN YAĞMUR SUYUNU TEK NOKTADAN BİR GÖLE- DEREYE- DENİZE- BARAJA TAHLİYE EDEN MODELLEMELERE, ŞEHİR VE BÖLGE PLANLARINA, EMSAL ARTIŞLARINA, KİŞİYE, FİRMAYA, YANDAŞA, TANIDIĞA ÖZEL İMAR VERMELERE dikkat etme!

Uydur, kaydır iş yap.

İki karış fazla yağınca.

Sen yağmuru suçla!

★★★

Dere yataklarının imar planı içine alınmasına ses çıkarma. Dere yatağına ev, iş yeri, cami, karakol, hastane yap, heyelan bölgesinde ağaç katliamına giriş. Alan kazan ve kazandığın alana apartman, köprü, tünel, duble yol, HES kondur sonra da; iklim değişikliği ile metrekare başına düşen yağışı “günah keçisi” yaparak yağmur suyunu suçla!

Üst havza.

Alt havza.

Dengesini gözetme.

Yağmurun biraz fazla yağdığı günlerde üst havzalardan kopup gelen kütük, ağaç gövdesi, kırılmış dalların sürüklenip alt hazadaki menfezi tıkayarak baraj etkisi yapabileceği ihtimalini hiç hesaba katma. Dere yatağında yapı yapmayı yasaklayan kanuna vücut çalımı atarak binaların dikilmesine göz yum ve seçim günleri yaklaşınca; “imar affını” Meclis’ten geçir.

Sen ona af ver.

O sana oy versin.

Karadeniz’de sahil yolunu, muhtemel sel debileri ve düşen yağışa göre imar planları ile projelerde gerekli değişiklikleri yaparak yeniden düzenlemeyi akıl etmeyin. Sonra ikiniz bir olun “fazla yağan yağmuru” suçlayın.

★★★

İşte olana bak; “Asrın Projesi... Sultan Abdülaziz dedemizin hayali...” diyerek övünme aracı ve seçim propaganda malzemesi yaptığınız; Karadeniz- Akdeniz yolu son yağışta 4 yerinden birden çöktü, yolun asfaltı ve menfezler uçuruma yuvarlandı. Bu yol için devlet bütçesinden dünya para harcadınız, şimdi “Bütçe açığı kapansın” diye ağır vergi bindirmektesiniz.

Yolu yaparken:

Projeyi.

Malzemeyi.

Kaliteyi.

İşçiliği.

Bağıra bağıra gelmekte olan iklim değişikliğinin yaratacağı aşırı yağışa göre düzenlemediniz.

Şimdi kalkmış.

Yağmuru!

Taşkını!

Heyelanı!

Suçlamaktasınız.