“Emekliler kendilerini yok sayanları unutmaz!”

Yukarıdaki cümleyi okuyunca şaşırıp “Öyle mi acaba?” dedim kendi kendime...

Gerçekten emekliler öyle mi, yoksa bunun tersi mi?

Gazeteci İklim Öngel’in sorularını yanıtlayan DİSK Emekli-Sen Genel Sekreteri Fikri Kalender söyledi üstteki cümleyi...

Emekliler eğer güçlerinin farkında olsalardı hem bugün çileli bir hayat yaşamazlar hem de Türkiye’nin kaderini değiştirmiş olurlardı.

Emekliler kendilerine verilen sefalet maaşını, hayat mücadelesinde çektikleri eziyetleri ve Covit-19 salgını sırasında 65 yaş üstü vatandaşlara reva görülen “İkinci sınıf insan” muamelesini hep sineye çektiler.

16 milyon emekli istemiş olsa hesap sorar, iktidara büyük ders verirdi.

★★★

Sefalet içinde yaşadıkları halde, konuştuğumuz her 10 emekliden 7’sinin AKP’ye oy verdiğini söylemesi ilginçtir.

O kesimden yüksek oranda oy alan AKP, emeklilerin dertlerini çözmek, onları rahatlatmak için diğer partiler tarafından verilen önergeye ne yaptı?

Emeklilerin ihtiyaçlarına aldırmayıp, hiç tereddüt etmeden önergeyi reddetti ve iktidar ortağı MHP de buna iştirak etti.

Ülkemizin emekli gerçeği şu:

■ 16 milyon emeklimiz var.

■ 14 milyon emekli yoksulluk sınırı altında acı çekerek yaşıyor.

■ 7 milyon emekli hâlâ çalışıyor, bütçesine katkı sağlıyor.

■ Yıllarca alın teri dökerek kazandıkları maaşlardan prim ve vergi ödeyen emekliler artık rahat ve insanca yaşamak istiyorlar.

16 milyon emeklinin geçim dertlerinin çözümü için anahtarın kendi ellerinde olduğunu artık öğrenmeleri gerekiyor. Onları ancak bilinçlenmeleri kurtarır!

★★★

Kabine önceki günkü 4 saatlik toplantısından sonra özetle şu açıklamayı yaptı:

“Emeklilerimizin çektiği sıkıntıları biliyoruz. Bir defaya mahsus olmak üzere emeklilerimizi 5 bin lira ödeyeceğiz. Ancak... Çalışmaya devam eden emeklilerimizi bu düzenlemenin dışında tutuyoruz.”

Yani, emeklileri bile böldüler. Bu durum eşitlik ilkesine aykırı ama aldırış eden mi var? Ayrıca, bir defaya mahsus olmak üzere verilen 5 bin lira dertlere derman olur mu? Emekliyi sadece bir-iki hafta rahatlatır, o kadar! Sonrası yine çile, yine ıstırap!

“Özgürlük için, adalet için, eşitlik için DİREN!”


Merdan Yanardağ Silivri’de 101 gün süren cezaevi ıstırabından kurtulduktan son hâlâ:

“Yüreğim kanıyor” diyor ve ekliyor:

“İçeridekileri unutamıyorum, özgürlüğümün tadına varamadım!”

Merdan Yanardağ’ın ruh halini onun program arkadaşı Eme Kongar hocadan öğreniyoruz.

Prof. Dr. Emre Kongar yazılarında şöyle diyor:

“Merdan Bey haksız ve hukuksuz olarak hapiste yatanların trajedilerini anlatıyor.

Onu çok iyi anlıyorum.

İçeridekilerin tek gıdalarının ‘umut’ olduğunu, ülkedeki demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet savaşının sona ereceğinden kaygılandıklarını, kendilerine yapılan haksızlık ve hukuksuzlukların unutulmasından, bu haksızlık ve umutsuzlukların kanıksanmasından çekindiklerini ama her şeye karşın özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelelerini sürdürdüklerini fark ediyorum.”

Emre Hoca bunları anlattıktan sonra diyor ki:

“Umutsuzluğa kapılma; DİREN,

Özgürlük için, eşitlik için, adalet için; DİREN,

İnsan için, insanlık için; DİREN,

Yurdun için, yurttaşın için; DİREN,

Bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün ama bir gün mutlaka kazanacaksın.

Çünkü insanlığın da ülkelerin de özgürlük, eşitlik, adalet arayışı sonsuza kadar sürecektir.

Bireylerin de toplumların da en büyük düşmanı umutsuzluktur!”

GÜNÜN SÖZÜ

Toplum olarak korku duygusunu yenmek zorundayız!