ANAYASA HUKUKÇUSU PROF. DR. SÜHEYL BATUM, SEÇİM TARİHİ BİLMECESİNİ SÖZCÜ’YE ÇÖZDÜ


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta erken seçim yapılması için Meclis’i zorlayacağını belirten Batum, “Erdoğan’ın eski seçim kanunuyla seçime girmeyi kabul edeceğini zannetmiyorum” dedi


Türkiye’nin çözüm bekleyen bin türlü büyük sorunu var ama uzun süredir gündemden düşmeyen erken seçim meselesi yine ön sırada. Bu gidişle seçim kararı alınana ve hatta seçim olana kadar millete rahat huzur yok. 6’lı masa “6 Nisan’dan önce olursa biz varız” diyor, İktidar koalisyonu “Biz Mayıs’ta istiyoruz ama yine de Erdoğan 3’üncü kez aday olsun” diyor. Anayasa hukuku uzmanları “Cumhurbaşkanı ancak Meclis’in 20 Nisan’dan önceki bir tarihte erken seçim kararı alması ile aday olabilir” diyor, kısacası şiddetin ayyuka çıktığı, ekonominin yerlerde süründüğü bir ülkede ortalık yine seçim yüzünden toz duman. Bugün; erken seçim, 6’lı Masa’nın ortak bildirisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar aday olması konularını ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un Cumartesi günü yayımladığı anlaşılması güç basın bildirisini Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Sayın Süheyl Batum’la konuştuk.

Prof. Dr. Süheyl Batum, Sorbonne Üniversitesi’nden mezun olmuş, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Türkiye” isimli teziyle Galatasaray Hukuk Fakültesi’nde profesör olmuştur. 2 dönem Bahçeşehir Üniversitesi rektörlüğü yapan Batum, 24’üncü dönem Eskişehir Milletvekili olarak TBMM’ye girmiş, milletvekilliği sonrasında öğretim üyeliğine devam etmiştir. Halen MEF Üniversitesi Öğretim Üyesi’dir.


Sayın Batum, seçim tarihi kararı adeta bilmeceye döndü, herkes çözmeye uğraşıyor, siz bize yardım eder misiniz? 6’lı masa liderleri son toplantının arkasından açıkladıkları ortak bildiride “Seçim 6 Nisan’dan önce yapılırsa biz kabul ederiz” dediler ama AKP ısrarla Mayıs ayında yapılacağını ima ediyor, tek başına erken seçim kararı alamayacağına ve erken seçim olmazsa Erdoğan aday olamayacağına göre bu rahatlığın sebebi nedir sizce?

Böyle bir rahatlıkları olduğunu tahmin etmiyorum, çünkü Türkiye Anayasası’na göre 2017’de değiştirilen şeklinde TBMM isterse 360 üyeyle (3/5 çoğunlukla) erken seçim kararı alabiliyor. Bizde Anayasa buna erken seçim demiyor, “seçimlerin yenilenmesi” diyor. TBMM istediği tarihte seçimleri yenileme kararı alabiliyor. İkinci yöntemde, daha önce de olan ama şimdi tamamıyla takdire bırakılmış olan, yine Anayasa’nın 116’ncı maddesine göre cumhurbaşkanı buna karar verebiliyor, istediği zaman “Ben seçimleri yeniliyorum” diyebiliyor.

ERKEN SEÇİM VE SEÇİMLERİN YENİLENMESİ” AYNI ŞEYDİR!

Ama yenilemekle erken seçim arasında fark var değil mi?

Yok, “erken seçim” de aynı şey, “yenilemek” de aynı şeydir. Arada tek fark var, Avrupa’da cumhurbaşkanının yenilemesine “fesih” adını veriyorlar, bizde ise fesih yok. Neden yok, çünkü bizde 1920’den; Meclis’in açılmasından beri “Meclis’in sürekliliği” ilkesi var, en önemli organ kabul edildiği için Meclis sürekli toplanır. Diğer ülkeler gibi dönemler şeklinde toplanmaz, sadece tatil verebilir. Fesihte, Meclis’in görev süresi hemen biter, oysa bizde seçimler yenilendiğinde yeni seçim yapılıp Meclis seçilene kadar eskisinin görev süresi devam eder. O yüzden biz “fesih” kelimesini kullanmıyoruz, “seçimlerin yenilenmesi” diyoruz. Dolayısıyla Meclis 3/5 çoğunlukla cumhurbaşkanı istediği zaman seçimleri yenileme imkanına sahip. Ama bugüne kadar kullanmadı, şimdi “kullanabilirim” diyor.

Yani seçimler 18 Haziran’da yapıldığında Erdoğan 3’üncü kez cumhurbaşkanı seçilemeyecek, bu ortada. Erken seçim yaparak veya cumhurbaşkanı kendisi yenilerse yine 3’üncü kez olamıyor. Anayasa’nın 116’ıncı maddesi, hatta 101’inci maddesiyle beraber bakın diyor ki; “Bir kimse en fazla 2 defa cumhurbaşkanı seçilebilir, 2 defadan fazla seçilemez” diyor. Ve 116’ıncı maddede buna bir istisna getiriyor; “Sadece Meclis 3/5 çoğunlukla karar verirse cumhurbaşkanı 3’üncü kez seçilebilir” diyor. Önce “Ne zaman 3’üncü kez seçilebilir, ne zaman seçilemez” onda anlaşalım.

Meclis 3/5 çoğunlukla Erdoğan’ın 3’üncü kez seçime katılmasını isteyecek mi?

Şimdi oraya geliyoruz, bugüne kadar Erdoğan hep şunu söylüyordu; “Hadi gelin beraber erken seçim yapalım” diyordu, muhalefet de buna “Biz erken seçime karşı değiliz” diyordu ama şimdi Anayasa’ya göre “cumhurbaşkanının 3’üncü defa seçilememe” durumu açıkça ortaya çıktı. Bakın ne diyor; “Cumhurbaşkanının 2’nci döneminde” yani şimdiki dönem, “2’nci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde cumhurbaşkanı bir defa daha aday  olabilir”, bu kadar basit. Cumhurbaşkanı ve AKP yöneticileri uzun süre “Sistem değiştirdik, bu birinci dönem sayılır” gibi yanlış savlar ileri sürdüler. Oysa, hukuk birinci sınıf öğrencileri bile buna cevap verebilir; biz 61 Anayasası’nda yeni bir anayasa yaptık ama cumhurbaşkanı birinciden mi başladı, 1982 Anayasası’nda cumhurbaşkanının, Anayasa Mahkemesi’nin, kurumların yetkileri farklı, 2 meclis yerine tek meclis var ama cumhurbaşkanı 7,8,9 diye gitti, dolayısıyla “2017’de anayasayı değiştirdik, Erdoğan 2018’de birinci kez cumhurbaşkanı oldu sayılır” diye bir şey yok.



6’LI MASA ÇOK DOĞRU BİR AÇIKLAMA YAPTI

Erdoğan inatla “Seçim Mayıs’ta olacak, ben de 3’üncü kez aday olacağım” derse 6’lı masa “Biz seçime girmiyoruz” mu diyecek?

6’lı Masa son toplantıda buna açıklık getirdi ve iyi de yaptı. AKP iktidarı geçen senenin 6 Nisan’ında bana göre de çok tartışmalı yeni bir seçim kanunu yaptı. Cumhurbaşkanını tamamen denetimsiz ve istediğini yapar hale getirdi, en kıdemli hakimlerin il seçim kurulu başkanı olmasını engelledi, bir partinin seçimlere girmesi için Meclis’te grubu olması gerekliliğini çıkardı, çok önemli değişiklikler yaptı ama en önemlisi il ve ilçe seçim kurullarını tamamen iktidarın istediği en kıdemli hakimlerden aldı, “Bunlara söz dinletemem yerine bizim çocukları getirelim” dedi. Bunun üzerine 6’lı Masa da;  “Erken seçim mi istiyorsun, tamam, erken seçim istiyorsan 6 Nisan’dan önce yapalım (geçen sene yapılan seçim kanunu değişiklikleri Anayasa’ya göre 1 yıl sonra devreye girer) 5 Nisan’dan sonra yapacaksan kendi değiştirdiğin seçim kanunuyla yapacaksın, biz bunu kabul etmiyoruz” diyor.

MUHALEFETİN ÇILDIRMIŞ OLMASI GEREKİR!

AKP iktidarı hep şunu umuyordu, her ne kadar önemli değilmiş gibi dursa da “3’üncü defa aday olamama” durumu onları çok rahatsız ediyordu, şimdi hukuka göre girmesine imkan olmayan bir seçime zorla girmiş olacak. Çünkü ancak Meclis seçimleri yenilerse tekrar aday olabilir ama ben böyle bir şey tahmin etmiyorum, bunu yapmak için muhalefetin çıldırmış olması gerekir.

AKP, 7 Mayıs, 14 Mayıs gibi tarihler veriyor, nasıl olacak?

Niçin diyor bunu; bence blöf yapıyorlar, bugüne kadar eğer AKP iktidarının “cumhurbaşkanının seçimleri yenileyebilmesi” imkanını bilmemeleri, ilk defa geçen hafta öğrenmeleri gibi bir şey söz konusu olabilir mi, olmaz. Yani “Anayasa’yı ilk defa okuduk” olmaz, peki neden bugüne kadar “ “cumhurbaşkanı seçimi yenileyecek” demediler, çünkü biliyorlar ki 3’üncü defa aday olmak imkanı onda yok, zamanını beklerlerse de yok. Anayasa’ya göre, Cumhurbaşkanının yenileme kararı almasından ancak 90 gün sonra seçim yapılabilir.

YSK seçim tarihi konusunda yetkili değil ama Erdoğan “Ben Mayıs’ta seçim yapacağım ve aday olacağım ama muhalefet kaçıyor” derse buna halkı inandırabilir mi ve muhalefet nasıl bir çözüm bulabilir?

6’lı Masa tarih veriyor, çok akıllıca oynadı burada, diyor ki; Ben erken seçimden kaçmıyorum ama sen hem erken seçime gitmek istiyorsun hem de kanunu değiştirdin, yaptığın değişiklikler seçimin özüne aykırı, korkunç, o uygulansın istiyorsun, o yüzden de Haziran’da değil Mayıs’ta olsun diyorsun, hayır, 6 Nisan’dan önce yapacaksın ve bunları uygulamadan gireceğiz diyor ve son derece haklı.

ERDOĞAN “SEÇİM 6 NİSAN’DAN ÖNCE OLSUN” TEKLİFİNİ KABUL EDEMEZ!

Şimdi Erdoğan 6’lı Masa’nın dediğini kabul etmek zorunda mı sizce?

Bence kabul edemez, çünkü bütün gücünü oradaki (il ve ilçe seçim kurulları) hakimlerinin kendi hakimleri olmasına dayandırıyor. Yani “Ben geçen seçimlerde il ve ilçe seçim kurulu başkanları 6 Nisan’dan önce en kıdemli hakim olmalarından dolayı ben istediğim şeyleri yapamadım, şimdi yapacağım” diyor. Hatırlayın, İstanbul seçimleri sırasında İl Seçim Kurulu Başkanı bir kadın hakim, ilçe seçim kuruluna “kendi kendine tekrar sayım yapmaya başlayamazsın, benden izin alacaksın” dediği için bütün yandaş gazeteler saldırdılar ve gurur duyulacak bir hakimi emekliye ayrılmak zorunda bıraktılar. O nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski kanunla seçime girmeyi kabul edeceğini zannetmiyorum.

Peki, kabul etmezse ne olacak?

Seçimler 18 Haziran’da yapılacak ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir daha giremeyecek.

Giriyorum derse ne olacak?

Yapamaz, ne olursa olsun Türkiye’de bu kadar fütursuzca ileri gidebilmelerinin nedeni medyanın büyük bölümünü etkileri altına almaları, alamadıklarını korkutup elinden gazete almaları ve yargıyı bazı sözüm ona aydınların büyük katkısıyla ele geçirmiş olmalarından sağladılar, yani karşılarında bir engel görmediler. Siyasal partiler de çok oralı olmadı ve istedikleri hakimleri istedikleri yerlere koyabildiler. Sonra tekrar “A, bunlar FETÖ’cüymüş” dediler, atadıklarının tamamını görevden alıp yerine kendi arkadaşlarını koydular. Bülent Arınç’ın “Rabbim verdikçe veriyor” dediği hakimleri… Ama ne olursa olsun mühürsüz oyları sayan ve bunları kabul ettim diyen Yüksek Seçim Kurulu bile Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının “Biz ilk defa seçildik, bu yeni bir sistemdir” dedikleri 2018 seçimlerinden sonra, 4 Temmuz 2018 tarihinde 952 sayılı kararı veriyor (o YSK’nın içinde hep kendi atadıkları adamlar var, şu anki Başkan Muharrem Akkaya da bunun içinde) çok önemli bir karardır bu, ne diyor biliyor musunuz; “Biz oylara baktık, Sayın Recep Tayyip Erdoğan 13’üncü cumhurbaşkanı seçilmiştir” diyor. Kaçıncı, 13’üncü. Hiçbir yerde “Yeni sistemin birinci cumhurbaşkanıdır” diyemiyor, çünkü böyle bir şeyi savunmak mümkün değil.

ERDOĞAN KATILMA HAKKININ OLMADIĞI BİR SEÇİME GİREMEZ!

Bu durumda seçime doğru “seçim tarihi” konusunda bir kaos çıkar mı?

Çıkamaz, böyle bir zıtlaşmaya giderse 3’üncü defa seçilme şansının olmadığını o da biliyor. En son ihtimal “Tamam kardeşim, ben 14 Mayıs’a koydum” diyerek seçimlere girebilir ama o seçimlerin meşruluğu ortadan kalkar. Bugüne kadar halkın oyuyla kazandım diyen Tayyip Erdoğan “katılma hakkının olmadığı” bir seçime giremez.



SÖYLEDİKLERİ HİÇBİR ANLAM İFADE ETMİYOR!

Süheyl Bey, biz bunları konuştuktan sonra AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz; Seçimlerin “çok az” öne alınmasının erken seçim değil, “tarih güncellemesi” olduğunu, erken seçimlerin “hükümet edememe” nedeniyle yapıldığını öne süren bir basın bildirisi yayımladı. Onun açıklamasını Anayasa Hukuku açısından nasıl yorumluyorsunuz, bu ne demek?

AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un basın bildirisini okudum, söyledikleri maalesef hiçbir anlam ifade etmiyor, hukuki hiçbir geçerliliği olmayan birtakım şeyleri arka arkaya sıralamış. “Günlerdir birtakım yorumlar duyuyoruz, çoğunun gerçeklikle, hukuki değerlendirmeyle alakası yoktur” dedikten sonra erken seçim nedir, fesih nedir, seçimlerin yenilenmesi nedir onlardan söz etmiş ve “seçim tarihinin güncellenmesi” diye bir şey atmış ortaya. Ben bunları açıkladım, normalde anayasa hukukunda meclisler kendi seçimlerini belirli nedenlerle (öngörülmeyen bir krizin ortaya çıkması durumunda) öne alabilirler, buna erken seçim adını da verebilir, bizde ise “seçimlerin yenilenmesi” diyoruz. Dolayısıyla “erken seçim” dendiğinde bizim anladığımız seçimlerin yenilenmesidir.

Ali İhsan Yavuz


Ali İhsan Yavuz bunları arka arkaya yazarak “Bazıları fesih diyor, bunlar Türk hukukunda yok” gibi anlamsız açıklamalardan sonra çok acayip bir şey söylüyor; “Seçimler mevsimsel şartlar sebebiyle çok az öne alınacaksa bunun adı erken seçim değil, seçim tarihinin güncellenmesi olur” diyor. Bu tamamıyla bir zırvadır. Türk hukukunda “çok az öne almak” diye bir şey yok, “mevsimsel şartlar sebebiyle” diyor, seçimin ne zaman yapılacağı zaten belli; 18 Haziran’da eğer seçim gününde korkunç bir fırtına çıkarsa, insanlar sokağa çıkamazsa bir sonraki haftaya yaparız ama şimdiden “Belli olmaz, Haziran kötü bir aydır, o yüzden biz bunu Mayıs’a alalım” denebilir mi? Böyle bir düzenleme hukuken Anayasa’da yoktur, hiç duyulmamıştır. Peki, duyulmayan bir şeyi bir partinin genel başkan yardımcısı neden söyler; o konuda bakın bazı şeyleri net söylemek lazım; hatırlarsınız Ali İhsan Yavuz “Bir şey olmadı ama mutlaka bir şeyler olmuştur” diyen ünlü hukukçudur ve eleştirdiği kişiler Türkiye’nin bildiği Anayasa hukukçularıdır ama Ali İhsan Yavuz sadece bu sözüyle hatırlanır. Bu noktadan bakıldığında seçim tarihi konusunda söyledikleri de uydurulmuş şeylerdir.

“Efendim, seçimlere katılım düşük olmasın, her seçmen iradesini sandığa yansıtabilsin diye”, Türk anayasalarında böyle bir düzenleme yok; seçim tarihi şudur ama seçmen iradesini yansıtabilsin diye Meclis buna istediği tarihte karar verebilir, ‘çok az’ uzatabilir veya geriye alabilir diye bir saçmalık Türk hukukunda yok. Bunu bir partinin genel başkan yardımcısı bilir ama bugüne kadar her zaman yaptıkları gibi “Dur bakalım, inanırlarsa” diye söylüyorlar. Dolayısıyla, seçim tarihinin güncellenmesi diye bir şey yok. Şöyle yazmış: “Parlamenter sistem sürecinde dilimize yerleşen erken seçim kavramı hükümet edememe ya da hükümet etmenin zorlaştığı dönemlerde yapılan bir durumu ifade ederdi.” Böyle bir şey de dünyanın hiçbir yerinde yok, başka biri olsa “Anayasa hukukuna bir kavram kattı” derdim ama katan Ali İhsan Yavuz.

YAPTIĞINIZ HER ŞEY “ERKEN SEÇİM”DİR!

Yani “kendisi de hukukçu” diyorsunuz.

Hayır, öyle demiyorum, nasıl hukukçu olduğunu bildiğimiz biri; hiçbir şey olmadı ama bir şeyler oldu diyen bir hukukçu. Kattığı kavram bir hukuk kavramı filan değil. Şimdi telefon açın, dünyada istediğiniz hukukçuya sorun, erken seçim sadece parlamenter rejimlerde  -yani AKP’den önce diyor- rastlanan bir olguydu, bugün yok diyor, yok öyle bir şey. Seçimlerin tarihi Anayasa’da da, yasada da belirlenmiştir; 5 yıldır, der ki seçim kanunu “seçimin yapıldığı tarihten sonra 5 yıl koy, ondan önceki Pazar gününe denkle” demiştir. Seçimlerin güncellenmesi diye bir ibare de yoktur.

Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’na söylemiştir, o da “Çok güzel bir şey yapmışsın, millet inanırsa inanır” demiştir. Yalnız Anayasa hukuku kurallarını tamamen çarpıtmış. “Seçim tarihinin güncellenmesi konusunda bir karar verilecekse bu durumda kimse kimseyi ortadan kaldırmış olmayacak, sadece seçimlerin yenilenmesine ilişkin bir karar alınacak” diyor, dediğim gibi “güncellenmesi” diye bir şey yok ve eğer güncelleme yapmıyorsanız yaptığınız her şey mutlaka “seçimlerin yenilenmesidir, yani “erken seçimdir” ve bunun seçimlerin güncellenmesi diye bir şeyle alakası yoktur.

Zaten kendisi bunun ne anlama geldiğini anlamadığı, anlaşılmasının da imkanı olmayan bu bildirisini yayımlarken şöyle bir şey diyor; “seçim tarihinin güncellenmesi konusunda bir karar verilmesi halinde bu hem yasal, hem de anayasal haliyle “seçimlerin yenilenmesi işi olur, fesih olmaz” diyor, zaten Türkiye’de fesihin olmadığını bilmeyen hukukçu yoktur ama kendisinin “yenilenme” ile “güncellenme” arasında kaldığı görülüyor.

DEMOKRAT PARTİ’Yİ KULLANACAK

Cumhurbaşkanı Erdoğan 14 Mayıs’ı istiyor çünkü her zaman yaptığı gibi “Demokrat Parti’yi bu tarihte getirmiştiniz, bizi de o gün kurtaracaksınız” diyecek, nasıl 12 Eylül’de referandumu yaptı, 28 Şubat’ı kullandı, nasıl 15 Temmuz’u kullandı –böyle iktidarların hepsi budur- şimdi de seçimi 14 Mayıs’ta yapmak istiyor. Fakat 14 Mayıs -eğer 90 gün olursa- bu kararı Şubat ayında almak zorunda, onu mümkün olduğu kadar Mart’a çekmeye çalışıyor, 60 gün dersek işine gelecek, 90 gün dersek işlerine gelmiyor.

60 gün de dese muhalefet razı değil, 90 gün de dese razı değil, 6 Nisan öncesi diye karar aldılar. Acaba “Bakın seçimi mayısta yapacağız ama benim adaylığımı önlemeye çalışıyorlar” diye millete antipropaganda yaparak 6’lı masayı baskıya almak mı istiyorlar?

“Seçimi 14-15 Mayıs’ta yapalım” diye Meclis’i zorlamaya çalışacak ve seçimleri güncelliyorum diyerek yenileyecek. Ben seçimleri yenilemedim ama güncelledim diyecek. Mümkün olduğu kadar erken yapmaya çalışacak ama seçimi mutlaka 6 Nisan’dan sonraya almak için ve muhalefeti ikna için her şeyi deneyecek. Zaten Ali İhsan Yavuz böyle durumlarda devreye giren bir arkadaştır, aynen Recep Özel gibi. “Bunu mutlaka iptal ettireceğiz Ali İhsan, bul bir şey. Ciddi olsun, olmasın fark etmez” diyerek hazırlanmış, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan bir bildiridir bu. 6’lı masanın bundan sonra yapılacak baskılara boyun eğmemesi, dik durması gerekiyor.