Dokunulmazlığı hedef alınan CHP’li Ali Mahir Başarır, yargının işleyişini çarpıcı bir yorumla anlattı


İddianamelerin “Erdoğan’ın hislerine göre” hazırlandığını söyleyen Başarır “AKP’li troll duruşmada gizli çekim yaptı, Erdoğan ‘Dokunulmazlığını kaldırın, yargılayın’ dedi, ardından fezlekem geldi. Bu vahim bir durum” dedi.


 

Seçime 4 ay kala İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na her gün yeni bir suç icat edilerek arka arkaya yeni davalar açılıyor, 28 Şubat için diyerek hapsedilen yaşlı ve hasta generaller hala cezaevinden çıkarılmıyor, CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır ve İyi Parti Milletvekili Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlıkları “hakaret ettiniz” denerek Cumhur İttifakı çoğunluğu olan Meclis Adalet Komisyonu’nda kaldırılmaya çalışılıyor, gazeteciler ceza almamak için ne yazacağını, nasıl konuşacağını artık bilemez halde. Kısacası bağımsızlığını büyük ölçüde yitiren yargının da ne karar alacağının kestirilemediği, haksız soruşturmaların, duruşmaların yapıldığı bir hukuki kaos yaşanmakta. Bu olayların ve kendisiyle ilgili “dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması” olayının perde arkasını CHP Mersin Milletvekili, hukukçu Sayın Ali Mahir Başarır’la konuştum. Anlattığı detayları, hukuki kararların artık nasıl alındığını, erken seçim konusu ile ilgili bazı açıklamalarını ilgiyle okuyacağınıza eminim.

Ali Mahir Başarır, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku dalında master yapmış, bir süre serbest avukat olarak çalışmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi Tarsus ilçe örgütünde görev alarak aktif siyasi yaşama başlayan Başarır 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde Mersin Milletvekili seçilerek parlamentoya girmiş, 25-26 Temmuz 2020 tarihinde yapılan CHP Olağan Kurultayı’nda Parti Meclisi üyeliğine seçilmiştir, TBMM Anayasa Komisyonu üyesidir.


■ Sayın Başarır, sizin ve İYİ Parti Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlıkları kaldırılmak isteniyor, dosyalarınız TBMM Adalet Komisyonu’na gitti, bundan sonra neler olacak?

Alt komisyon kuruldu, bu komisyon benim savunmamı alacak, en geç bir ay içinde karar verecek, bu rapor tekrar karma komisyona geldikten sonra dokunulmazlığımın kaldırılması ya da kaldırılmaması yönünde karar verecek ve Genel Kurul’a yollayacak.

HAKİM AKP’Lİ DÜZCE BELEDİYE BAŞKANI’NIN AKRABASI!


■ Görevden uzaklaştırılan CHP’li Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman’ın yargılandığı davada duruşma hakimlerine hakaret ettiğiniz iddiasıyla sizin dokunulmazlığınızın kaldırılıp yargılanmanız isteniyor, siz hakaret ettiğinize inanıyor musunuz, ne demiştiniz?

Öncelikle “mahkeme bastı” diyorlar, ben 9 duruşma takip ettim, partimin görevlendirmesiyle ve milletvekili olmadan önce bir ceza hukukçusu olduğum için zaten Yalova dosyasını takip ettim. Yargılama sırasında mahkeme kendiliğinden 3 ayrı bilirkişi raporu aldı ve her raporu Sayıştay denetçilerinden oluşan 3’er kişilik heyet hazırladı. 3’ü de “Suçsuz” dedi. 9 duruşmayı sakin bir şekilde takip ettik ve bu raporlara rağmen hakkında karar verilmediği zaman biz duruşma salonunu ara karardan sonra terk ettik. Kapıya doğru yürüdük, bakın kapıdan içeri girmedik, çıkmak üzere kapıya doğru yürüdük. Bana sürekli kafa sallayan AKP’li Düzce Belediye Başkanı’nın akrabası kadın hakim “Yazıklar olsun böyle adalet olur mu” dediğimde “Defol buradan” deyince bunun üzerine sesimi yükselttim, tek söylediğim cümle bağırarak “Yazıklar olsun” idi.

■ Yani bütün bu olay sadece “yazıklar olsun” demeniz üzerine mi başladı?

O kadar. Sesimi yükselttim mi, yükselttim; bana “defol” dedikten sonra. Bana kafa salladıktan ve ayağa kalkıp kürsüden “defol git buradan” dedikten sonra. Ve bu kişi bir AKP’li belediye başkanının akrabası.

AKP’Lİ BİR TROL GİZLİ ÇEKİM YAPTI, ARKADAN FEZLEKE GELDİ!


■ Hakim yargı mensubu ise siz de yasama mensubusunuz, onun da seçilmiş bir milletvekiline hatta sıradan bir vatandaşa böyle ağır bir hakareti yapma hakkı olmamalı ama bizde hakimler soruşturulamıyor, zaten iktidara yakın ise “yasalar karşısında bütün vatandaşlar eşittir” diyen Anayasa maddesi geçerli değil.

Kesinlikle öyle ve acı olan; oradaki AKP’li bir trol gizli çekim yaptı ve fezleke bunun üzerine geldi. Mahkemenin yapmış olduğu konuşma çözümlerinde hakimin söylediği cümlelerin hiçbiri yok. Ben durup dururken mahkemeye neden hakaret edeyim, mahkemeyi neden basalım, zaten o salonda oturuyorduk. Duruşmadan 10 dakika önce oradaydık, ara karar verdi ve salonu terk ettik. Ama Türkiye’de algı böyle yapılıyor.

BELKİ TUTUKLANACAĞIZ, BU ÜLKEDE HERKESE BİR BEDEL ÖDETTİRİLİYOR!


■ Bir de şöyle bir eşitsizlik var; yolsuzluklar soruşturulamıyor, 17-25 Aralık olayları kapatıldı, Açılım süreci için “Biz PKK’ya zaman verdik, onlar sözlerinde durmadı, silah ve militan topladı” dedikleri olaylar unutturuldu ama diğer tarafta bir cümle, bir tweet için milletvekillerine, il başkanlarına bile soruşturmalar yapılıyor.

Efendim, biz 4 ay sonra önemli bir seçime gidiyoruz, Türkiye’nin ve dünyanın en büyük metropolünün belediye başkanına siyasi yasak getiriliyor, muhalefetin 2 milletvekiline dokunulmazlık tehdidiyle komisyon kuruluyor ve kaldırılması için karar verilecek. Belki tutuklanacağız, hiç sorun değil bunlar, tutuklanırız niye tutuklanmayalım, bu ülkede herkese bir bedel ödetiliyor ama benim üzüldüğüm konu şu, bakın ne kadar acı; Toplanan karma komisyonda Anayasa Komisyonu’nun AKP Sözcüsü Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz kameraların karşısında görevli polislere “şerefsiz” dedi ve bugün benim dokunulmazlığımın kaldırılması için oy kullandı bu kişi. Bundan büyük bir üzüntü olabilir mi? Ben “şerefsiz” kelimesini kullanmadım, hakaret etmedim, küfür etmedim. Bir yanda “yazıklar olsun”, bir yanda “şerefsizler”. Bunu söyleyen milletvekiline soruşturma bile yok ve benim dokunulmazlığımın kaldırılması için el kaldırdı, böyle bir ülke olabilir mi, böyle bir hukuk olabilir mi?

DOKUNULMAZLIĞIMI KALDIRACAKSANIZ KORKMUYORUM 


■ Siz “dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsiniz, hesap verilecekse korkmayız” dediniz, böyle bir haksızlıkla kaldırılmasını teşvik etmek doğru mu?

Benim dokunulmazlığımı bir tehdit olarak kullanıyorsa ben bundan korkacak mıyım? Korkmuyorum, kaldırırsanız kaldırın, Türkiye sizin döneminizde böyle bir rezalet daha görsün, benim söylemeye çalıştığım şey bu. Ben “kaldırmayın” demem, bundan çekinir miyim, bu yüzden susar mıyım? Onlar hukuka, adalete, halkın iradesine meydan okuyor, ben de “buyrun kaldırın” diyorum.

POLİSE DİRENEN MİLLETVEKİLİNE SORUŞTURMA BİLE YOK!


■ Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesi herkesi çok üzdü, tartışması devam ediyor, Kemal Kılıçdaroğlu Devlet Bahçeli’ye “Yanında cinayeti azmettiricileri barındırıyorsun” dedi, Bahçeli ona cevap verdi, sizin söyleyecekleriniz var mı?

Var, şunu söyleyeyim; bir Mersin milletvekili daha var, bu Sinan Ateş akademisyen, gencecik bir babanın katil zanlılarından biri onun evinde bulunuyor, vermek istemiyor, polise direniyor. Bakın, bu da bir suç, ona soruşturma bile yok ama o da benim dokunulmazlığım için el kaldıracak, olacak şey mi bu? Bakın orada 3 milletvekilinin adı geçiyor. Gencecik bir insan bir baba, bir akademisyen ölmüş, görüşüm farklı olabilir ama bir insan öldürülüyor ve katil milletvekilinin evinden çıkıyor. 

Tam da bunun olduğu bir dönemde benim dokunulmazlığımın Meclis’e getirilmesinden utanmıyorlar mı, ben bunu söylüyorum, olur mu böyle şey, niye o yargılanmıyor? Neden yargılanmıyor? Size bir şey söyleyeyim mi; normal bir vatandaşın evinde çıksaydı ve ev sahibi polise direnseydi, kesin tutuklanmıştı biliyor musunuz, suçüstü haliydi çünkü. Ama Türkiye’de eğer iktidardan birisiysen suç işleme özgürlüğün var. Bu ülkede 5 milyon dolarlık bir rüşvet sözleşmesi Meclis gündemine geldi, Erzincan Milletvekili imzasını inkar etmedi, onun hakkında bir fezleke bile gelmedi. Zehra Taşkesen’in 180 milyon dolarlık bir servet iddiası ne oldu? En küçük soruşturma açılmadı. Asıl vesayet bu biliyor musunuz!

52 üyesi olan TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu, CHP, İYİ Parti ve HDP’li üyelerin katılmaması nedeniyle 18 üyeyle toplanabildi.

ONLARI KOMİSYONDAKİ BU HUKUKSUZLUKLA, KARANLIKLA BAŞ BAŞA BIRAKMAK İSTEDİK!


■ Sizin dokunulmazlıklarınızı görüşen komisyon toplantısına CHP, İyi Parti ve HDP katılmadı. AKP ve MHP siz olmasanız da sadece Cumhur İttifakı olarak komisyonda karar verebiliyorlar mı?

Verebiliyorlar, çünkü maalesef öyle bir çoğunluk var, “niteliksiz çoğunluk” diyorum ben buna, onlar her türlü kararı verebiliyor. Yani yolsuzluğun araştırılmasını nasıl reddedebiliyorlarsa –binlerce önergemizi reddetmişlerse- aynı şekilde dokunulmazlığın kaldırılması için de “evet” deyip oy kullanabiliyorlar, zaten biz de onları bu hukuksuzlukla, karanlıkla baş başa bırakmak istedik.

■ Son anketlerde birçok partinin oy oranının kaybolduğunu veya oylarının düştüğünü görüyoruz. Bunlar arasında 6’lı masada olan bazı partiler de var. Masadaki 6 partinin eşit söz hakkı olması “6 başkanlı yönetim” denerek zaten özellikle iktidar ve medyası tarafından eleştiriliyor, bu durumda da aynı karar devam edecek mi sizce?

Altı partinin durumunu Genel Başkan’ın cevaplandırması daha doğru olur çünkü ben 6 partinin ilişkileri ve bu süreci yürütmüyorum. Evet, birileri bu eleştirileri yapıyor ama gerçek cümleleri onun ağzından duymak daha doğru olur ama şunu söyleyeyim; biz yeni bir anayasa ortaya koyuyoruz, seçimi kazandıktan sonra 2 yıl içerisinde ilk iş olarak o anayasayla güçlendirilmiş bir parlamenter sistemi getirmek istiyoruz ve bunun suç olduğunu söylüyor Cumhurbaşkanı, o zaman bu ülkede yaklaşık 90 yıllık demokrasi tarihimizi ayaklar altına alıp bu tek adam sistemini getirmek, Anayasa’yı değiştirmek suç muydu? Zaten benim başıma gelen, Ekrem İmamoğlu’nun başına gelen ya da halkın başına gelenler bu sistem yüzünden, 13.5 milyon insan yargılanıyor. Bu sistem yüzünden yürüdü, “bu kara düzeni değiştireceğiz” diyoruz, onu da parlamentoda Anayasa’yı sayısal çoğunluklarla, gerekirse halkoyuyla yapacağız diyoruz, bunun neresi suç? Maalesef böyle bir algı yaratmaya çalışıyorlar, anayasa yapmak suçsa bu suçun en büyüğünü “yargıyı, yürütmeyi ve yasamayı kendine bağlayarak” kendisi işlemiştir. 

DEMOKRASİ YOK, SORUN DA BURADAN KAYNAKLANIYOR!


Bir şey daha söylemek isterim, dünyanın her sisteminde; demokratik sistemde, sosyalist sistemde, diktatörlükte, otoriter sistemde bir iktidar vardır ama o sistemde “muhalefet olduğu sürece” demokrasi vardır ve şu anda muhalefet yok edilmek isteniyor, muhalefetin vaatleri bile yargılanıyor sarayda. İşte o yüzden bu ülkede demokrasi yok, sorun da buradan kaynaklanıyor!

■ Sarayda yargılanıyor derken Erdoğan’ın bu konulardaki konuşmalarını mı kastediyorsunuz?

Efendim, işte konuşarak yargılıyor, kendi söylediği cümleler zaten yargıya talimat olmuyor mu? Kendi söylediği cümleler yüzünden 80-90 yaşında generaller cezaevinde ölüme terk edilmiyor mu? Bu davalar için sürekli yorum yapmadı mı Beyefendi? Anayasa 104’e göre bunlar hakkında karar verme yetkisi varken bu yetkiyi kullandı mı? Bizler hakkında televizyonlarda, Meclis Grubu’nda “dokunulmazlığını kaldırın, yargılayın” demedi mi?

■ CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na beraat kararı çıktı, Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı için tahliye kararı çıktı, demek ki yargıda hala bağımsız kalabilen hakimler var.

Şebnem Korur Fincancı tahliye edildi ama ceza verildi, bakın şu var; birçok insan yaptığı açıklamalardan dolayı tutuklanıyor. Cumhurbaşkanı’nın, iktidarın hoşlanmadığı cümleleri insanlar kurabilir hatta öyle insanlar çıkar ki saçmalayabilir de. Size çok saçma gelir, “saçmalıyor bu adam” dersiniz ama her saçmalayana, seninle aynı düşünmeyen her insana ceza veremezsin. Ceza kanununda suç kalıpları vardır, bunlar kesin çerçevelerle çizilmiştir, suçun maddi unsurudur bu, ancak ona uyarsa ceza verebilirsin. Yani saraydaki beyefendinin hislerine göre, onun hislerini kabartan açıklamalara göre insanlara ceza verilemez. 

Maalesef Türkiye’de artık böyle bir şey var, onları rahatsız eden, onları üzen, hoşuna gitmeyen, sanatçı, siyasetçi, gazeteci herkes ceza hukuku bir tarafa bırakılarak yargılanıyor. Benim de bazı çıkışlarıma siz de kızabilirsiniz ama bu benim yargılanmamı gerektirmez bir hak. Türkiye’de Beyefendi’nin o günkü manevi durumuna gör iddianameler hazırlanıyor ve bunlar karara dönüşüyor, bu çok vahim bir durum.

İNSANLAR OYUNU SÖYLEMEYE KORKUYOR 


■ Son anketlerde birçok muhalefet partisinin oyu düşmüş görünüyor, bunu neye bağlıyorsunuz?

Benim anketlerle ilgili düşüncelerim çok farklı, ben bu sabah da bunu gördüm, taksiye binip evimden Meclis’e gelirken taksiciyle konuştuğumda şoför benimle konuşmaya çekindi ya da bunu sokaktaki insan veya bir market tezgahında çalışan bir kardeşim için söylüyorum. Kameraları gördüğü zaman kaçan insanlar var. Ben anket şirketlerinin emeklerini ötelemek istemiyorum ama “yüzde 2+, 2-“ yanılma payı olan anket şirketleri bugün “12+, 12-“ yanılacaktır, insanlar “AKP’ye oy vermem” demeye bile korkar oldu insanlarımız.

ŞUBAT AYI İÇİNDE FARK ÇOK DAHA FAZLA AÇILACAK!


■ Yine de anketlerde Millet İttifakı, Cumhur İttifakı’ndan 5 puan önde çıkıyor.

Bu fark daha da açılacak, İstanbul, bizlere yapılanlar, demokrasiye yapılanlar, Türk parasının değerinin düşmesi, yüzbinlerce insanın davaları var Sulh Hukuk Mahkemeleri’nde. Bu mahkemelerde 2024’e duruşma günü veriyorlar, bu ne demek biliyor musunuz; dava açıyorsunuz, ilk duruşmayı 2024’e veriyorlar. 2022’de bu kararlar böyle 2 yıl sonrasına veriliyordu, çünkü yüzbinlerce insan tahliye davalarıyla uğraşıyor, yakında sokakta kalacak. Göreceksiniz ki Şubat ayı içerisinde aradaki fark çok daha fazla açılacak. O yüzden zaten şunu söylüyor; “Ekrem Bey’i de alırım, Ali Mahir’i de, Lütfü’yü de alırım, ben bu ülkenin tek söz sahibiyim” demek istiyor ve yapamadıklarını iktidarda hukuk eliyle, baskıyla yapmak istiyor. 

ANAYASA’NIN HÜKMÜNÜ, BİR KEZ DAHA İHLAL EDERSE SKANDAL OLUR


■ Aday olması da aynı şekilde olacak, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum röportajımızda “Hiçbir şekilde, hiçbir yöntemle -Meclis’in 3/5 çoğunlukla erken seçim kararı alması dışında- seçime giremez” dedi, Meral Akşener de bunu söyledi. Ama “Mayıs’ta seçim yapacağız ve ben aday olacağım” diyor, böyle bir durumda ne olur?

Anayasa 101 Süheyl hocanın dediği gibi çok net, 2 kez aday olabilir diyor, 3’üncü kez olabilmesi için Meclis’in 360’la karar vermesi lazım. Ve biz de dedik ki “Gelin 6 Nisan’dan önceki bir tarihte bu yapılsın, getirdiğiniz ucube seçim sistemiyle sandığa gitmeyin” ama hayır, ya Meclis’i feshedeceğim, ya da seçimi 15-20 gün geri alırım ama bu erken seçim sayılmaz, YSK da benim adaylığıma karar verir diyor. Eğer kendisi Anayasa’nın bir hükmünü bir kez daha ihlal ederek bu seçime girecekse skandal olur. Ama gelsin, hala bakın sayılı günler kaldı ama bu parlamento bunu çözebilir, 6 Nisan’dan önceki bir tarihte seçim olabilir, hem o aday olamama Anayasa rezaletiyle seçime girmez, hem de Türkiye bu kötü seçim sistemiyle, hukuksuz ve demokrasiyi sınırlayan seçim sistemiyle seçime girmez.  

■ Anayasa hukukçuları “YSK bu işe karışamaz” diyorlar ama Cumhurbaşkanı “YSK izin verdi, ben de böyle yaptım oldu, 14 Mayıs’ta seçimi yapıyoruz” dedi, CHP ve İYİ Parti sizce ne yapar?

Bakın, zaten bu şekilde seçime girdikten sonra halkın bir değil, iki kez karar vermesi lazım. Nasıl ki 2015 Haziran seçimlerinde hükümeti kurma görevini AKP kuramadıktan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne vermeyip Anayasa’yı ayaklar altına aldıysa aynı şeyi burada yapmış olacak. Biz de bunu meydanlarda, her yerde söyleyeceğiz. O da cebinde böyle bir hukuksuzlukla seçime girecek. Evet, biz de onun kaybetmesini istiyoruz ama Anayasa’yı ihlal ederek değil. Seçime girip İstanbul’un 2 yerel seçiminde olduğu gibi yenilmesini istiyoruz ama Anayasa’yı ihlal ederek değil. Bu Anayasa’yı kendileri yaptı, şunu söylemek isterim; 80’de darbe oldu, 82’ye kadar anayasa yapılmadı, 82’de anayasa yapıldığında Kenan Evren’in görev süresinin 5 yıl mı, 7 yıl mı olacağı tartışıldı. Geçici madde konulduğu görüldü; “82-89 arası görev yapacaktır” diye, darbeciler bile Anayasa’ya uymuş geçici madde koymuş, bu beyefendiler burada 3’üncü dönem aday olması, yani bir dönemin sayılmaması için geçici madde koymamış. Şimdi bu kimin hatası, hukuki cehaletin, AKP’nin hatası. AKP’de hukuki bir cehalet var, donanımlı insanları dinlemiyorlar, az bilen insanlarla anayasa yapıyorlar ve durum bu hale geliyor.

ERDOĞAN SEÇİMİ MAYIS’TA YAPARSA MUHALEFET PARTİLERİ KATILACAK MI?


■ Şunu anlamıyorum, “Mayıs’ta biz bunu yapıyoruz” dediğinde “Biz ancak 6 Nisan’dan önce yaparsanız katılırız” diyen muhalefet partileri Mayıs’takine katılacak mı?

“6 Nisan’dan önce katılırız, sonra katılmayız” diye bir cümle kullanılmadı. “Parlamento’nun izniyle aday olacaksan 6 Nisan’dan önceki bir tarih uygundur” denildi, onun dışında “Parlamento böyle bir oylamada senin hukuksuzluğuna ortak olmaz” denildi.

■ Yani gerekli oyu sağlayamayacağı için Mayıs’ta yapamaz diyorsunuz.

Anayasa’ya göre aday olamaz ama YSK ve kendisi Anayasa’yı ayaklar altına alarak aday olursa da bu halkın ona bir kez daha gereğini yapması gerekiyor. Biz de bunu seçim meydanlarında söyleyeceğiz tabii.

■ Meclis çoğunluğu oylamasa dahi o seçim olabilir yani, muhalefetin Mayıs’ta yapılacak bir seçime girmeyeceği anlamı çıkmıştı.

Bunun kararını tabii ki 6’lı masa genel başkanları verecektir, milletvekillerinin seçime girip girilmemesi gibi bir konuda yorum yapmasını beklemeyin.

■ DEVA Partisi’nin seçimlerde HDP ile ittifak yapacağı, bu yöntemle daha fazla milletvekili çıkaracağı ve seçimlerin 2’inci tura kalmasını sağlayacakları konuşuluyor. Babacan’ın “Türklük, kendi dilinde eğitim” konularındaki çıkışları da buna bağlanıyor, Gelecek Partisi de katılabilir ve üç partinin yeni bir ittifakı olabilir deniyor, siz böyle bir şeye ihtimal veriyor musunuz? Böyle bir durum olursa tamamen AKP’ye yaramaz mı?

Ne Meclis’te, ne de özel olarak böyle bir duyumum yok. Basından duyuyoruz ama benim ne parlamentodaki arkadaşlarımızdan ne özelde yok.

■ HDP “Kendi adayımızla seçime gireceğiz” dedikten sonra DEVA da “Milletvekili sayısında anlaşamazsak kendi adayımızla seçime katılırız” dedi.

Şöyle, dün de bu konu televizyonlarda çok tartışıldı, 6’lı masayla ilgili ısrarla liderlerin açıklamalarıyla ilgili bazı milletvekilleri yorum yapıyor ama biz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, Parti Meclisi üyeleri yapmıyoruz, bu konudaki açıklamaların hepsi parti yönetimi tarafından yapılıyor. İnanın bu konuda bir bilgimiz yok, bu tamamen tahminler ve bazı cümlelerin başı sonu alınarak tartışılıyor. O yüzden gerçek muhataplarının bu konuda net ve sarih açıklamalar yapmaları daha doğru olur.

İKTİDAR YENİ ANAYASADAN SÖZ EDEMEZ!


■ AKP’nin “başörtüsü için” diyerek ama çok farklı başka değişikliklere yol açacak soyut ifadelerle Anayasa’yı değiştirmeye çalışması Türkiye’nin tüm sivil toplum kuruluşlarını ayağa kaldırdı. Muhalefet partilerinin alternatif metin tartışıyoruz demesinden endişe duyuyor ve Sayın Cindoruk gibi “müzakere bile yapmayın” diyorlar. Bir hukukçu olarak siz de bunu riskli görmüyor musunuz?

Şunu söyleyeyim, öncelikle 3 parti de görüşme talebini reddetti bu hafta. 3 parti de kendi kurullarında değerlendirecek, benim şahsi kanaatim Anayasa’yı ayaklar altına alan, Anayasa’yı döneme ve zamana göre kullanan, 6 yaşındaki bir çocuğu bile korumaktan aciz bir iktidar ne ailenin korunmasından bahsedebilir, ne de yeni bir anayasadan bahsedebilir. AKP’nin artık en son yapacağı şey anayasa düzenlemesidir, en doğrusu yeni iktidarın yapmasıdır, zaten bir anayasa taslağı ortaya kondu; özgürlükler, kişi güvenliği, siyasi partilerin güvenliği, milletvekili dokunulmazlığı, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması dahil hepsi güvence altına alındı. Onu herkesin bir kez daha okumasını öneririm.

■ Sayın Kılıçdaroğlu’nun da tepki gösterdiği “komutanların Cumhurbaşkanı’nın muhalefet eleştirisini alkışlaması” olayını hukuki açıdan nasıl görüyorsunuz?

Yerden göğe kadar haklıdır. Devlet sabittir, soyuttur ve tarihler boyu yaşar. Yarın biz geliriz görev yaparız, 5 yıl sonra başka bir iktidar gelir ama o komutanlar, o hakimler, o savcılar, o valiler yine görevini devam ettirir, onlar iktidara göre şekillenmez. Onlar iktidarları, partileri alkışlamaz, onların tarafı olmaz. İşte onların tarafı olursa “parti devleti” olur. Eğer vali ve kaymakamlar AKP’nin il başkanı gibi davranırsa parti devleti olur. Biz de diyoruz ki “Siz görevinizi yapın, sizin işiniz her koşulda bu vatanı savunmak” bize düşen de sonuna kadar size destek olmak. Sizin işiniz Recep Tayyip Erdoğan’ı alkışlamak değil, hele muhalefeti; bu ülkenin cumhurbaşkanı adaylarını eleştirirken bunu yaparsanız o partinin bir parçası olursunuz, olmayın. Siz bu ülkenin tarafsız askeri, hakim, savcısı, valisi, kaymakamı olun, devletin olun, biz bunu kast ediyoruz, Genel Başkan yerden göğe kadar haklıdır.