22 Mayıs 2010...

CHP Lideri Deniz Baykal’ın uğradığı kaset kumpası nedeniyle istifa etmesi sonrasında toplanan Kurultay’da Kemal Kılıçdaroğlu, geçerli 1.189 oyun tamamını alarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin 7. Genel Başkanı seçiliyor.

Kurultay’ın bu tarihi kararını, Star TV ana haber bülteninde topluma duyururken, zihnimde dönüp dolaşmaya başlayan şu soruya da cevap arıyorum:

“Acaba Kemal Bey, Karaoğlan Bülent Ecevit’i çağrıştıracak düzeyde karizmatik bir lider olabilecek mi?..”

Ve gözümün önüne İstanbul’daki bir bekar odasında rastladığımız o poster geliyor.

★★★

70’li yıllar... Mevsim kış...

İstanbul’un Tophane semtindeki yoksul arka sokaklardan birindeyiz... Tek-tük atıştıran kar tanelerinin yüzümüze ok gibi saplandığı dondurucu bir gece yarısında, kameraman arkadaşımla, sabahçı kahvesindeki inşaat merdivenine tırmanarak “bekar odası”na çıkıyoruz! Çünkü çatıdaki barınağa tek çıkış yolu bu inşaat merdiveni!..

Hayatımda ilk kez gördüğüm “bekar odası” ilk bakışta hiç bitmeyecekmiş gibi gelen uzun, upuzun, tüneli andıran bir izbelik!..

★★★

Yaklaşık 50 ranzanın tümü, altlı üstlü dolu... Kirden simsiyah olmuş çarşafsız yataklarda sızıp kalmış insanlar, horultularla uyuyor.

Ciğerleri sökülürcesine öksürenler bile, o derin uykuları bölemiyor.

Çoğu inşaatlarda boğaz tokluğuna çalışan ya da iş bulabilme umuduyla “taşı toprağı altın” (!) İstanbul’a gelen fena halde çaresizlerin arasından geçerek, dipteki cılız, arada bir göz kırpan ışığa doğru ilerliyoruz.

★★★

Üzerindeki toz toprak nedeniyle her an sönecekmiş izlenimi veren ampulün sarktığı yerde ne duruyor biliyor musunuz?

Başında kasketi, mavi gömleği, omzundaki bembeyaz güvercini ve umut veren bakışlarıyla Bülent Ecevit...

Bekar odasındaki umutsuzların umudu olmayı başaran “Karaoğlan”, o barınağın bahtsızlarına sanki “Ne ezen, ne ezilen, insanca hakça bir düzen” dercesine gülümsüyor...

Vahşi düzenin acımasızca ezdiği kitlelerin umudu olduğu için de yüzde 42 ile CHP’nin tarihindeki en yüksek oyu almayı başarıyor.

★★★

Kemal Bey seçildiğinde CHP’liler çok umutlanmışlar, ondan yeni bir “Karaoğlan olması”, hatta onu daha da geçmesi beklentisine girmişlerdi.

Haklıydılar. Zira Kılıçdaroğlu mütevazi bir kişiliğe, sade bir yaşama ve tertemiz bir isme sahipti. Ayrıca “doruk” olarak kabul edilen bürokratik görevleri nedeniyle engin bir devlet birikimi vardı. Çok çalışkandı. Kısacası ezilen kitlelerin gözünde “Karaoğlan” imajının çok üstüne çıkması için gereken tüm özellikleri taşıyordu.

Bu satırların yazarı da ona büyük umutla bakanlar arasındaydı.

Peki bunu başarabildi mi? Beklentileri karşılayabildi mi?

Ne yazık ki hayır!..

★★★

Kemal Bey, ülkedeki baskıcı rejime, keskin kutuplaşmaya, büyük ekonomik sıkıntılara ve derin yoksulluğa rağmen, halen varlığını sürdüren bekar odalarındaki umutsuzlarının umudu haline gelemedi. Adı “Ne ezen, ne ezilen, insanca hakça bir düzen” benzeri sloganlarla anılamadı. Posterleri bekar odalarında ve köy kahvelerinde duvarlara asılmadı!..

Onun döneminde CHP kimlik erozyonuna uğrayan, giderek kuruluş felsefesinden uzaklaşan, Cumhuriyet ve Atatürk’e söylenmedik laf bırakmayanlara milletvekili aday listelerinde -hem de ön sıralarda- yer verilen, sağ eğilimli seçmenden oy alabilmek için sağcı partilere benzemeye çalışan, ideolojisi bulanık, sosyal demokrat çizgisinden uzaklaşmış bir siyaset aparatına dönüştü. Üstelik bu dönüşüm, kayda değer bir oy artışı da sağlayamadı.

Bunları seçim sonrası yaşadığı derin hayal kırıklığını üzerinden atamamış ve 14-28 Mayıs’ta kendisini desteklemiş bir yurttaş olarak büyük üzüntü içinde yazıyorum.

Sözün özüne gelirsek; CHP’nin radikal bir değişime ihtiyacı var.

Kemal Bey’in bu gerçeği amasız, fakatsız görmesi ve süreci hiç gecikmeden başlatması gerekiyor.

Çünkü değişim, ancak içeriden açılabilen bir kapıdır!..