18 Ağustos 2023 günü, Ankara’da bir inşaat işçisi, iş kazası nedeniyle baş parmağını kaybetti. Parmağı kopan işçi, acil olarak Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne (Eski adıyla Gülhane Askeri Tıp Akademisi-GATA) götürüldü. Ancak burada yaralıyı ve yakınlarını şoke eden acı bir gerçekle karşılaşıldı.

Zira hastane yetkilileri bu mikro cerrahi ameliyatı için gereken bazı malzemelerin hastanede bulunmadığını söylediler. Kazazedenin ailesine bir liste vererek, bunları kendilerinin sağlamalarını istediler.

★★★

Bunun üzerine hem işçinin yakınları, hem de hastane yetkilileri, saate karşı bir yarışla, medikal şirketlerinden ve başka hastanelerden malzemeleri bulmaya uğraştılar. Süreç devam ederken kopuk parmağı soğuk zincirde beklettiler. Sonunda gece saat 23.00 civarında eksiklik bir hastaneden temin edilen malzemelerle giderildi ve işçinin parmağı yerine dikilebildi!..

★★★

Sağlık sistemindeki çöküşü ve tıkanmayı yansıtan bu haberi okurken, geçmişte GATA hastanelerinde literatüre bile geçecek düzeye erişen çok başarılı mikro-cerrahi örneklerini hatırladım.

Size birini anlatayım:

★★★

14 Şubat 1998...

Çanakkale Boğazı’ndan kopan rüzgâr, uğultularla denizi kabartmaya, fırtına da ‘‘geliyorum’’ demeye başlayınca, devriye görevini yapan karakol gemisi TCG Koçhisar’ın komutanı, rotasını Bozcaada Limanı’na çeviriyor.
Mendireği bile aşıp, feribot iskelesi ve rıhtıma kadar ulaşan dev dalgalar, geminin ilk manevrada iskeleye yanaşmasını engelliyor.
Halatlar fora edilip, ikinci manevra yapılırken, güvertedeki personelden Astsubay Abdullah Eği, sol ayağını halat düğümüne kaptırıyor. O sırada gemi açıldığı, halat da hızla aktığından, gencecik subayın ayağı deliğe sıkışıp kopuyor!

★★★

Bundan sonra yaşananlar, soluk soluğa seyredilen gerilim filmlerini andırıyor.
Acılar içinde kıvranan Astsubay Eği’nin ayağının denize fırladığını gören gemi komutanı önce gözlerine inanamıyor. Ancak kendisini hemen toparlıyor ve sağlık personeline ilk müdahaleyi yaptırıyor.

Adadaki komando bölüğünün komutanı da, Boğaz Komutanı Tuğamiral Yalçın Ertuna ile Çanakkale Deniz Hastanesi Baştabibi Albay Mennan Esener’i arayıp, kazayı ve hastanın durumunu rapor ediyor. Bu arada Güney Saha Deniz Komutanlığı’na da haber veriliyor. Baştabip Esener yardım ekibine; ‘‘Yaralıyı bize getirin ve kopan ayağı da bulmaya bakın... Eğer ayak dikime uygunsa, 6-7 saat içinde yerine bağlanabilir’’ diyor. Ayağın bulunması halinde yapılması gerekenleri söylemeyi de unutmuyor: ‘‘Naylona sarın, buz kutusunun içine koyun, ama ayak buz parçalarına doğrudan temas etmesin! Haydi göreyim sizi!..’’

★★★

Bu arada ada halkı da işi gücü bırakıp, yardıma koşuyor. Çok geçmeden gönüllü dalgıçlar dondurucu soğukta peş peşe denize dalmaya başlıyorlar. Geminin manevraları sırasında deniz bulandığından, dalgıçların ilk bir saatlik arama çabaları başarısızlıkla sonuçlanıyor. Ümitlerin zayıflaması üzerine yaralı astsubay, ambulansla feribota bindiriliyor ve Çanakkale Deniz Hastanesi’ne gönderiliyor. Adalıların çok sevdiği Kaymakam Yavuz Selim Akkoç, kritik dakikaları şöyle anlatıyor:
‘‘Saatler ilerliyor ve ümitsizliğe kapılan dalgıçlarımız, birer birer sudan çıkıyorlardı. O sırada deneyimli Dalgıç Kerim Kılavuz yanıma geldi. Kendisinden insanlık namına son bir kez dalmasını rica ettim. Bizi kırmadı ve gemi komutanının ısrarla işaret ettiği yere daldı. Çıktığında gözlerimize inanamadık. Çünkü kopuk ayak elinde duruyordu! Mucize işte böyle başladı!..’’

★★★

Yaz kış durmadan esen rüzgârların kalplerindeki tüm kötülükleri alıp götürdüğü adanın güzel insanlarından biri, buz kutusunu kaptığı gibi, motoruna atlıyor ve dalgaları yara yara kopuk ayakla karşıya geçiveriyor...

★★★

Yaralı astsubayla kopan ayağı, yaklaşık onar dakika arayla, Çanakkale Deniz Hastanesi’nin ameliyathanesine getiriliyor.

Albay Mennan Esener, müdahaleyi anlatırken ‘‘Yapacağımız iş sınırlıydı. Yaralının hayati durumunda büyük bir tehlike olmadığından, kanamayı durdurduk ve serumla, kopan ayağı steril hale getirdik. Ayrıca tetanoz iğnesi yaptık!’’ diyor ve ekliyor:
‘‘Asıl endişemiz, hastane bahçesine indirdiğimiz helikopterle ilgiliydi. Çünkü hava kararmaya başlamıştı. Helikopter, gece uçuşuna elverişli değildi. Oysa, yaralının mutlaka birkaç saat içinde dikimin gerçekleşeceği GATA’nın Haydarpaşa Askeri Eğitim Hastanesi’ne gitmesi gerekiyordu...’’

Mucize orada da devam ediyor. Geçmişte Olağanüstü Hal Bölgesi’nde görev yapan helikopter pilotu İstanbul’a gidemeyeceğini, ancak yaralıyı Çorlu’ya kadar götürebileceğini söylüyor.

★★★

Sonrası... Evet sonrasında nefesler tutuluyor. Çorlu’dan ambulansla Haydarpaşa’daki hastaneye geçiliyor... Mikrocerrahi bölümündeki deneyimli ameliyat ekibinin başarılı operasyonu tam yedi saat sürüyor... Bir ara kan stoku tükenince, askeri hemşirelerden biri kendi kolunu uzatarak ‘Kanım bu yiğit kardeşime helâl olsun’ diyor. Uykusuz geçen gecenin sabahında bitap durumdaki ekibe tonik etkisi yapan haber geliyor: ‘‘Hastanın ayağına kan akışı sağlandı! Yani yaralı, ileride ayağını kullanabilecek...”

★★★

Mucizenin üstünden, beş ay geçtikten sonra, kopan ayağını bırakıp, acılar içinde Bozcaada’dan ayrılan 23 yaşındaki Astsubay Abdullah Eği, bu kez yürüyerek adaya dönüyor!..

★★★

Sevgili okurlarım,
Abdullah Eği süratle iyileşti. Hatta konuk ettiğimiz Arena stüdyosunda mucizede büyük payı olan Dalgıç Kerim Kılavuz’la karşılıklı futbol bile oynadılar!..
Sonra evlendi, mutlu yuvası, dünyaya gelen bebeğiyle şenlendi...

★★★

Bu yazıyı mutlu sonla noktalamayı çok isterdim. Ama ne yazık ki,mümkün değil.

Zira FETÖ”nün hain kalkışması sonrasında GATA, yaptıkları sayısız başarılı ameliyatla yaralıları, kopan uzuvlarına ve sağlıklarına kavuşturan askeri sağlık personelinin elinden alındı.

Geçmişte mucizevi operasyonların gerçekleştiği o hastaneler, bazen “iplik” gibi basit malzemelerin bile bulunmaması nedeniyle ameliyat yapılamaz hale getirildi!..

Sözün özüne gelirsek; GATA, vakit geçirilmeden eski statüsüne kavuşturulmalı...