Kamuoyunda bilinen adı ile Vergi Barışı Kanunu’nun 31 Ekim 2016’da biten başvuru süresi, 25 Kasım 2016 tarihine (bu tarih dahil) kadar uzatılmıştır. Başvuru süresi bir ay uzatıldığına göre; ödeme vadeleri de uzadı mı? şeklinde bir soru, hemen akla gelecektir. Vadeler sadece kanunun “İnceleme ve Tarhiyat Safhasında Bulunan İşlemler” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasında yer alan düzenleme ile ilgili söz konusudur. Bu konuyla ilgili, cumartesi günü yayımlanan “Barış Yolu Mayın Dolu” yazımızda bu durumda olan mükelleflerin yaşadığı mağduriyetleri dile getirmiştim. Gündeme taşıdığımız bu mağduriyetin, Bakanlar Kurulu tarafından giderilmesi memnuniyet vericidir, devletimiz kazanmıştır. Bu kanunun ödeme vadeleri ile ilgili yaptığı bütün düzenlemeler aynen geçerlidir, herhangi bir uzatma söz konusu değildir.
Vergi barışı ile ilgili bir süre uzatımı bekleniyordu, kanun bu konuda Bakanlar Kurulu’na yetki vermişti ve Bakanlar Kurulu da bu yetkisini kullanarak; bayram tatili ve vergi dairelerinin bilgisayar altyapısının kanun uygulamasına uygun hale getirilmesinin 19 Eylül 2016’da tamamlanması nedeniyle oluşan süre kaybını dikkate alarak, süreyi uzatmıştır.
Kanunun özellikle dava konusu edilecek ya da edilmiş olan uyuşmazlıklarla ilgili getirdiği düzenlemeler ve uygulamada karşılaşılan problemler; hem mükellefleri hem de vergi dairelerini oldukça zorlamaktadır. Herkes Gelir İdaresi Başkanlığı’nın iç genelgeler ile sorunları çözmesini beklerken; şimdiye kadar Maliye tarihinde görülmemiş bir uygulamaya imza atılmıştır. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın web sitesinde, kanun ile ilgili bazı sorulara cevaplar verilerek, sorunlar aşılmaya çalışılmaktadır. Web sitesinde yer alan soru cevap köşesinin hukuki niteliği nedir? İç genelge mi? yoksa Sirküler midir? Her ikisi de olmadığına göre; bir hukuki nitelik tanımlaması yapılmasında fayda görmekteyim. Vergilerin yasallığı ilkesinin; vergi hukukunda olmazsa olmaz bir kural olarak Anayasa’nın 73. Maddesi’nde varlığını sürdürdüğü bir ortamda, soru cevap köşesi ile uygulamaya yön vermeye çalışmanın takdirini sizlere bırakıyorum. Bu sitede yer alan soru ve cevaplara bir göz attığınızda “Barış’’ ruhuna uygun olmayan, 6111 sayılı Kanun uygulaması sırasında çözüme kavuşturulmuş problemlerin tekrar problem haline getirildiği; sanki mükelleflerin devlet ile barışmasının istenmediği sonucuna ulaştım. Ülkemizin çok zor bir dönemden geçtiği malumunuzdur. Böyle bir ortamda; Hazine’ye girecek her kuruş çok değerli iken, bu tarz bir yaklaşımın benimsenmesi kabul edilemez. Sayın Maliye Bakanı’nın konuya el atmasının işleri kolaylaştıracağını düşünüyorum.

Maliye’ye göre yürütmeyi durdurma kararları çöp hükmünde mi?

Mükellefin, devlet ile barışmasının istenmediği konulara en çarpıcı örneklerden birisi; vergi mahkemesinde davayı kaybeden mükellefin, konuyu yürütmeyi durdurma talepli olarak Danıştay’da temyiz etmesi üzerine; Danıştay’ın vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararlarına konu tarhiyatlar ile ilgili davadan vazgeçilmesi halinde, yüzde 50 indirim uygulamak yerine verginin tamamını almak anlayışı ve uygulamasıdır. Bu durumda olan mükelleflere; yürütmeyi durdurma kararları “ara karar” niteliğindedir, dolayısıyla bizim için hiçbir önemi yoktur, cevabı verilmektedir.

Yürütmeyi durdurma nedir?

Yürütmenin durdurulması; idari yargıda açılacak iptal davalarında mahkemenin nihai karar vermesinden önce, tedbir niteliğinde verilen bir karardır. İdari işlemin uygulanması halinde; telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.

Yürütmeyi Durdurma Kararının Sonuçları…

Anayasanın 138. maddesinin son paragrafında, yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği şeklinde yer alan hükme paralel olarak; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 28. maddesinin 1. fıkrasında; idarenin, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının gereklerine göre gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu kuralına yer verilmiştir.
Bu şekilde yürütmenin durdurulması kararının, davanın esası hakkında verilen kararlar gibi yerine getirilmesinin zorunlu olduğunu belirleyen kural, bu kararların, iptali istenilen idari işlem üzerindeki hukuki etki ve sonuçlarının aynı olmasından kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan, yürütmenin durdurulması kararının hukuki gereklerine uygun bir işlem tesis edilmesi anayasal ve yasal zorunluluktur. Bu maddelerde kararların “değiştirilemeyeceği” belirlemesi yapılmak suretiyle de kararların şeklen değil içeriğine uygun olarak yerine getirilmesi gereğine işaret edilmiştir.
Bu konuya ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 24.09.1979 gün ve E. 1978/7,K.1979/2 sayılı kararı; “iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlükte bulunan yürütmenin durdurulması kararının yerine getirilmemesi nedeniyle; bir zarar gerçekleşirse, bu zararın ödetilmesi zorunludur. İptal davasının reddedilmesi, o tarihe kadar meydana gelen zararın ödetilmesine engel teşkil etmez. Zira, zarar idari işlemin hukuka aykırılığından değil, Danıştay kararının uygulanmamasından doğmuştur... verilen yürütmenin durdurulması kararının yalnızca uygulanmaması kamu görevlilerinin tazminatla sorumlu tutulması için yeterli olduğuna, sorumluluk için ayrıca kin, garez, husumet ve benzeri duyguların altında hareket etmelerinin araştırılmasına gerek olmadığına... yürütmenin durdurulması kararını yerine getirmeyen kamu görevlisinin hukuki sorumluluğu yönüne gidilebilmesi için, ilgilinin açmış olduğu iptal davası sonucunun beklenmesine gerek olmadığına’’ şeklindedir.

Yanlıştan Dönülmelidir

Danıştay, vergi mahkemelerinin kararları ile ilgili olarak; vergi mahkemesi kararının uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde “Yürütmenin durdurulması kararı” vermektedir. Hal böyle iken; “bu bir ara karardır, yüzde 50 indirim hakkından faydalanamazsınız” şeklinde uygulama yapmak hukuka aykırı ve suçtur.
Vergi idaresi kendisine şu soruyu sormalıdır. Yürütmenin durdurulması kararı verilen dosya ile ilgili olarak; tahsilat işlemi yapabilir miyiz? Bu sorunun cevabı hayırdır. Yani şu anda vergi mahkemesinde açılmış olup, henüz karar verilmemiş olan bir dava ile vergi mahkemesinde mükellef tarafından kaybedilmiş fakat Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı verdiği, uyuşmazlık dosyaları aynı hukuki durumdadır ve vergi barışı kanununun aynı hükümlerine tabi tutulmalıdır.