Çok değerli bir akademisyen, yıllarca Türkiye’nin en başarılı hastanelerini yönetti. Ve hep siyasete yakın durdu. Önce Yeni Demokrasi Hareketi’nde, sonra kendi kurduğu Güçlü Türkiye Hareketi’nde dünyaya açık bir sol anlayışı anlatmaya çalıştı. Bir süredir evdeydi. Ta ki, sadece referandum için yola çıkan Hayır Partisi “sana ihtiyacımız var hocam” diyene kadar… Prof. Melih Bulut, bu referandum sürecinin dünyayı yakalamakta kaybettiğimiz yılların telafisi için bir fırsat olduğunu düşünüyor. Okuyun, siz de umutlanacaksınız...

- Niye “Hayır” verecek insanlar?
Bir kere bu millet tek adamlığı sevmez, çünkü geleneğimizde yok. Bu referandumda da mesele sadece Tayyip Erdoğan olarak görülüyor, oysa Ak Parti Türkiye’yi yönetemediği için bu noktaya geldik. Belgeyi incelerseniz, teklif bir kere bir anayasa bile değil! Bir sistem de değil. Ne başkanlık ne partili cumhurbaşkanlığı… Teklif sadece, bir çocuk grubun ortaya çıkarabileceği “ben hiçbir şey bilmiyorum, üretemiyorum, babacım sen bunu yap” teklifi. “Evet” verirsek, ıssız bir adada Robinson yapacağız Erdoğan’ı. Kararnamelerle idare edecek.

‘HER PARTİDEN SİYASETÇİ VAR’

- Sizin umudunuzun kaynağı ne?
Toplumda çok aşırı bir siyasi hareketlenme var. Geçmişte Ak Parti’yi, ondan önce Ecevit’i, ondan önce Demokrat Parti’yi iktidara taşıyan bir hareketlenme, bir dip dalga var. Bugün Türkiye’de bir çıkar grubunun, belli bir kimliğin, belli bir grubun sözcüsü olarak siyaset yapamazsınız. O dünya bitti.

- Partinizde AKP’den de isimler var mı?
Herkes var, sağdan soldan, MHP’den. Biz referandum sürecini siyasette atılım zamanı olarak kullanmak istiyoruz. Referandumda oy kullanacağımız zamana kadar geçecek süre bizim için bir iyileşme periyodu olacak.

'BU YOLUN SONU HAYIRLIDIR'

- Zor desem…
Hayır, hiç zor değil. İki büyük terör olayı yaşadık, Beşiktaş ve Reina saldırıları oldu. Baktığım zaman çok ciddi bir “bizlik” halinin çok hızla oluşmaya başladığını görüyorum. Aynı şey Güneydoğu’da yaşananlar için geçerli.

- O zaman “Hayır” bize iyi gelecek…
Daha şimdiden bile çok iyi geliyor. Tuna Bekleviç tüm Türkiye’yi geziyor, her birimiz en az bir kişiye umut veriyoruz.

- Evet çıkarsa ne olur, hayır çıkarsa ne olur?
İkisi de siyasi depremdir. Evet de çıksa hayır da çıksa Türkiye artık erken seçimler çağına girmiştir. Ve Türkiye bu sorunu çözecektir. Türkiye iyileşirken dünyayı da iyileştirecektir. Bu yolun sonu her şekilde “Hayır”dır, hayırlıdır.

‘İktidar, 2011’den bu yana ülkeyi yönetemez hale geldi’


- Türkiye’de bir yönetim sorunu var mı?
Hem de nasıl... 2002’de Ak Parti ekonomi ve kimlik kriziyle iktidar oldu. Ama 2007’den sonra dünyada meydana gelen gelişmeleri okuyamamaya başladı. Bu 2010’dan itibaren doruk noktasına vardı ve 2011’den itibaren Ak Parti, Türkiye’yi yönetemez hale geldi. 2011’de muhalefet de dünya da olup biteni anlayamadı, kimlik siyaseti yapan partiler olduğu için iyice içe kapandılar ve topluma ne bir ümit ne bir mesaj verebildiler. Bu şekilde Türkiye’nin yönetilmesi mümkün değil, yönetemiyorlar da.

- Peki neden yeni insanlar çıkmıyor?
Gençler şu anda siyasete ve olup bitenlere çok yabancı. Çünkü başörtülü bir gençle mini etekli bir genç çok rahat kanka olabiliyor, onlar
için bir sıkıntı yok. Gezi ruhu, Yenikapı ruhu benzer süreçlerdi. Ne yazık ki siyaset toplumun gerisinde kalıyor.

- Şu anda dünyada otoriter liderlere bir talep var...
Çünkü sanayi kapitalizmi çökerken ve bu yeni sosyoloji, yeni ekonomi oluşurken, şirketler para üstüne para koyarken “biz bu insanlar için ne yapabiliriz?” diye kimse düşünmedi. Düşünün bir akıllı çip, 300 kişinin işten çıkmasına yol açıyor! Ve bu olmaya da devam edecek.