Her ölüm acıdır... Vakitsiz ölümler daha da acı!

Korksak da, korkmasak da ölüm gelir, fakat... “İyi bir insan hiç ölmez, kalplerde yaşar.” denir.

CHP Trabzon eski Milletvekili ve değerli bir hukuk adamı olan Halûk Pekşen kardeşimizi hiç unutmayacağız.

Önceki gün Ankara’da yapılan cenaze törenlerinden sonra son yolculuğuna uğurlanan Halûk Pekşen’in bu zamansız, hazin ölümü ile ilgili önemli iki e-posta aldım.

İlk mektup, Halûk Pekşen’in yakın arkadaşı, değerli hukukçu E. Danıştay Üyesi Hayrettin Kadıoğlu’ndan. Şöyle diyor:

★★★

“Rahmi ağabey...

Sevgili kardeşimiz Halûk Pekşen’i tam bir sistem kusuru ve doktor hatası sonucu kaybettik. Acımız büyüktür.

Ülkemizde özel hastaneler yapılır, iddialı isimler konur, lüks otel hizmeti verilir ama sağlık hizmeti verecek doktorlar yoktur. Olsa bile deneyimsiz, sorumsuz doktorlar vardır.

Özel hastaneye para kazandırmak için insanları lüks otel odalarında tutup, sözde tedavi yaparak ölümüne neden olurlar. Ne yazık ki, ülkemizin sağlık sistemi bu...

Sevgili kardeşimiz Halûk Pekşen de işte böyle bir sağlık sisteminin kurbanı oldu. Işıklar içinde uyusun.” (Hayrettin Kadıoğlu)

★★★

İkinci mektup, merhum Halûk Pekşen’in sevgili kızı Ezgi Pekşen’den...

Derin bir acı içinde olan Ezgi, mektubunda, babasının ölümündeki gerçeği şöyle açıklıyor:

“Hayatımızın en acı günlerinden geçerken kamuoyunun yanlış bilgilendirilmemesi adına bu açıklamayı yapmak zorunluluğu hissediyorum.

Kıymetli babam Halûk Pekşen, ne zatürre, ne Covid-19, ne de aşı sebebiyle hayatını yitirmiştir.

15 Ağustos 2022 günü akşamı yemek yerken rahatsızlanması üzerine hastaneye gittik (Bodrum’daki özel bir hastanenin acil servisine) Babam ‘Göğsünde bir yanma hissettiğini, bu acının yemek esnasında başladığını’ ifade etti.

Yapılan tahlil sonucunda kan değerleri referans aralıkları içinde, EKG’si de normal çıktı.

Ağrı kesici verip bizi eve gönderdiler.

Babamın acısı tüm gece devam etti ve sabah erken saatte yeniden ‘Beni hastaneye götürün’ dedi.

Doktorlar yine her şeyin normal olduğunu belirttiler ama babam hastaneye yatmak istedi.

O gece tansiyonu yükselip alçalmaya ve ateşi çıkmaya başladı.

Çarşamba günü tüm kan değerleri yükselmiş, vücutta enfeksiyon oluşmuştu.

Babamın sorumlu doktoru ne tuhaftır ki, sözüm ona bir gastrologtu...

O ve diğerleri, Covit-19, zatürre başlangıcı vs. gibi türlü tahminlerde bulundular ama türlü teşhis koyamadılar.

“Babam, belki anlayan çıkar diye odaya gelen tüm doktorlara ‘Göğsümde yanma var, yatınca artıyor, yemek yiyince artıyor. Reflüm var, ondan olabilir mi acaba?’ diye anlattı...

Fakat... ‘Ne olacak bu memleketin hali?’ diye babama dert yanan kişilerin aklına ‘Size bir endoskopi yapalım’ demek gelmedi.

Bir süre sonra ‘İyileştin’ diye taburcu ettikleri babam daha da kötüleşti ve uçak ambulansla Ankara’daki hastaneye getirdik. Doktorlar yemek borusunun 32’nci santiminde, kalp hizasında delik olduğunu fark ettiler ve bunu babama sordular.

Babam da, o akşam balık yediği sırada fenalaştığını, bunu Bodrum’da da defalarca ifade ettiğini söyledi. Ancak artık enfeksiyon artık kalp zarına yol yapmıştı.

Babamın kan değerleri çok artmış ve uygulanan yanlış tedavi sebebiyle bağışıklık sistemi çökmüştü. Ankara’da doktorlar ellerinden geleni yaptılar ama olayın başladığı günden bu yana 22 gün gibi uzun bir süre geçmişti.

Benim canım babam, her zamanki gibi elinden gelen tüm mücadeleyi verdi, ancak bir ay dayanabildi.

Yaşadığımız bu acıyı hazmedemiyoruz, yüreğimiz yanıyor. ‘Size bir anjiyo yapalım’ demek yerine ‘Size bir endoskopi yapalım’ deseler şu an Halûk Pekşen aslanlar gibi yanımızda olacaktı.

Ancak, babama konulan yanlış teşhis gibi, insanların da yanlış bilgilerle kandırılmasını kendi vicdanımıza yediremeyiz. Gerçek budur. (Ezgi Pekşen)

GÜNÜN SÖZÜ


Bilginin olmadığı yerde yarım hoca dinden, yarım hekim candan eder.