SÖZCÜ Haftasonu’na konuşan siyaset adamı Yüksel Çakmur, önce AKP iktidarına dair değerlendirmeler yaptı, ardından da üyesi olduğu CHP’nin yöneticileri, milletvekilleri ve belediye başkanlarına tecrübeleri ışığında tavsiyelerde bulundu. ■ Gidişatı nasıl görüyorsunuz? Karanlık bir dönemden geçiyoruz. Demokrasinin yok edildiği, hakkın, hukukun, adaletin ayaklar altında çiğnendiği totaliter bir rejimin varlığında yaşıyoruz. Tarikatların, cemaatlerin menfaat hesapları ile ekonomik erk haline geldiğini görüyoruz. Bir bakan imza atıyor ise onu çok dikkatli izlemek gerek, acaba o bileği hangi cemaatin eli tutuyor? O imzayı o mu atıyor, yoksa bir tarikat, cemaat mi? ■ Dindar, mütedeyyin vatandaşlarımız da dahil olmak üzere toplumun geniş kesiminin iktidara eleştiri ve tepkilerinin hayli arttığını gözlemliyoruz. Sizce siyasal dinciliğin çöküşüne mi tanık oluyoruz? Fas, Tunus, Sudan, Mısır gibi ülkelerde Müslüman Kardeşler Örgütü’nün iktidarları çöktü. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i çökertip, yerine böyle bir düzen kurmak isteyenler ham hayal içindedir. Laik, demokratik Cumhuriyet’ten rövanşist duygular ile intikam almak isteyenler çok yanlış yoldan yürüyorlar. Sevmek varken, anlaşmak varken, kardeşçe yaşamak varken, nedir bu kin ve öfke? ■ Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı? Kim olduğundan çok, ilk önce ilkeler ve kazulet başkanlık rejimine karşı nasıl bir sistem oluşturulacağı belirlenmeli. Neo-liberal politikalar terk edilmeli. Parlamenter demokratik sistem; laiklik temelinde, sosyal devlet, sosyal adalet ve eşitlik ekseninde tesis edilmeli. Çağdaş demokrasiye uygun olarak Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yeni bir anayasa oluşturulmalı. Ama bütün bunlar şimdiden konuşulmalı, anlatılmalı.
Yüksel Çakmur: “Cumhurbaşkanlığından belediye başkanlığına kadar hangi makam olursa olsun, bir makamda göreve geldiğiniz zaman, eğer elinizi ve vicdanınızı kirletmedi iseniz, bu en yüksek makamdır ve gerçek zenginlik budur.”
■ Belediye başkanlarının ne yapması lazım? Belediye başkanları sadece kentlerinin altyapı ve benzeri işleri ile ilgilenmemeli, demokratik rejimi ve hukuku da savunmalıdır. Genelde ve yerelde iktidar erki toplumun tüm bireylerinindir. Erk, halk ile paylaşılmalıdır. Cesur, akılcı ve dayanışma içinde olmaları lazım. Totalitaryen otoriteye karşı birlikte davranmak güçlü bir sinerji yaratır. ■ Örnek verir misiniz? Buna güzel bir örnek Aliağa’daki termik santral direnişidir. ■Ne olmuştu? ANAP Hükümeti, 1990 yılında Aliağa’nın Gencelli mevkiinde termik santral yapımına izin vermişti. Bu tesis ciğerleri mahvedecek, toprağı zehirleyecek, yörenin tarım alanlarına da çok zarar verecekti. Bakırçay Yöresi’nin bütün belediye başkanları ile toplandık, ne yapabileceğimizi düşündük. Ön seçim ile gelen, halkın gücünü taşıyan, ideolojileri olan demokrat belediye başkanları omuz omuza verdi. Milletvekilleri, muhtarlar, sivil toplum kuruluşları, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar ve İzmir halkı ile bütünleşildi. Büyük bir protesto eylemi kararlaştırıldı. Katılım yüzbinleri buldu. El ele insan zinciri oluşturuldu. Kesintisiz zincirin bir ucu Aliağa’da, diğer ucu Konak Meydanı’ndaydı. İlkti. Türkiye’nin ilk büyük çevre hareketi olarak tarihe geçti. Ders niteliğinde hukuk mücadelesi verildi. Ve başarıldı. Hükümet o termik santralin yapımından vazgeçmek zorunda kaldı.

29 yaşında belediye başkanı seçildi

1942 yılında İzmir’de dünyaya gelen Yüksel Çakmur, 1969’da İzmir İktisadi ve Ticari Bilimler Yüksekokulu’ndan diplomasını aldı. Ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Avukat oldu. İlk gençliğinde aktif siyasete girdi. 1971 yılında Buca Belediye Başkanı seçildiğinde 29 yaşındaydı. 1973 ve 1977 genel seçimlerinde İzmir Milletvekili seçildi. İki kez Gençlik ve Spor Bakanlığı görevinde yer aldı. Üniversite bulunan bütün illerde öğrenci yurtları yaptırdı. 1989 – 1994 yılları arasında SHP üyesi olarak İzmir Belediye Başkanlığı yaptı. İzmir Körfezi’nde yolcu taşımacılığını başlatarak, Büyük Kanal Projesi ve metronun temelini atarak, süpermarket zinciri TANSAŞ’ı hayata geçirerek iz bıraktı.

Eylem adamı olun sokak sokak dolaşın

Çakmur, belediye başkanlarının yanı sıra üyesi olduğu CHP’nin yönetici ve milletvekillerine de şu önerilerde bulundu: ■ Halk ile konuşmak, dinlemek, aydınlık yolu birlikte bulmak gerek. Sadece televizyon ekranlarında konuşmak, karşı taraf bir fikir söylediği zaman o fikre yanıt vermek değil… Yalnızca parlamentoda nutuk atmak değil, sadece basın toplantısı düzenlemek değil… Oturduğun yerden slogan atmak yetmez. Oturduğunuz yerde demokrasi savunulamaz. Goethe’nin dediği gibi; “Demokrasilerde uyuyanlar, diktatörlüklerde uyanırlar.” ■ Eylem adamı olacaksınız. Sokak sokak, kapı kapı dolaşmalıyız. Mezralarda olmalıyız, tarlalarda olmalıyız. Üretici ile beraber olmalıyız. Bir AKP seçmeni çiftçi ile başka bir parti seçmeni çiftçinin dertlerinde ne fark var? O da eziliyor, bu da eziliyor. ■ Halkın içinde olacaksınız, dinleyeceksiniz, beraber yol alacaksınız. İçtenlikli olacaksınız. Önce inanacaksınız, sonra inandıracaksınız, mücadeleci olacaksınız. Sadece çalışmak da yetmez, yaratım gücünüz olacak. ■ Birlik olacaksınız. Korkmayacaksınız. Yılmayacaksınız. Bertrand Russel’ın dediği gibi; “Eğer doğru düşünüyorsan, doğru yoldaysan birçok kötülük yaparlar. Ne yaparlar ise yapsınlar, doğru yoldan dönme.” ■ Bize bağımsızlık ve özgürlüğü getiren Mustafa Kemal’in, hakkında ölüm fermanları yazıldığı halde korkmadığını görüyoruz. Mustafa Kemal ve yoldaşlarının felsefesi ve mücadele ruhu örnek alınmalıdır. ■ Türkiyenin bu karanlık döneminde, sizin ve gazeteniz SÖZCÜ’nün yaptığı gibi bir mücadelenin çok önemli olduğunu görüyorum. Böyle olmalıdır.
Yüksel Çakmur’un eşi, emekli öğretmen Gülay Hanım uzun yıllar sonra SÖZCÜ için objektif karşısına geçti. Yüksel Çakmur, Gülay Hanım için şöyle dedi: “Onca yıl bakanlık yaptım, milletvekilliği yaptım, belediye başkanlığı yaptım, eşim hiçbir makam odasını bilmez. Bir kez bile makam aracı veya devletin imkanlarını kullanmamıştır.”