Savaş, askeri taktik ve strateji içeren sanattır.

Kazanmanın önceliği, düşmanı tanımaktır.

O halde:

Karşımızda PKK mı var, yoksa ABD başta olmak üzere küresel güçler mi?

Her saldırı ardından lanet ve kınama dışında gerçek düşmanı tanımaya odaklanmalıyız. Örgütün silahlı unsurlarının yok edilmesi tali konudur. Çünkü: Devlet müdahale eder, tehdidi öyle ya da böyle bertaraf eder, teröristi itlaf eder. Ama konu bununla sınırlı değildir, mesele derindir...

PKK, emperyalizmin koçbaşıdır.

Bilmiyor muyuz:

Terörün hamisi kim?

Terörün finansörü kim?

Teröristin eline silah veren kim?

Teröristi eğitmek için kamp kurduran kim, buraların güvenliğini sağlayan kim?

Teröre küresel medya katkısı sunan kim?

Terör örgütüne “sivil toplum kuruluşu” algısıyla tüm lojistik olanakları sağlayan kim?

PKK’ya “devletçik” kurdurmak isteyenleri tanımıyor muyuz?

Evet, kirli ve kuralsız kanlı oyunu sergileyen “küresel ağababalar” ile hesaplaşmadan terör bitmez. Kanımız ve gözyaşımız akmaya devam eder. Ki bu hiç yeni değildir:

★★★

Emperyalizm “Kürt kartını” yeni açmadı.

Yüz yıl önce bunu İngilizler, -Şeyh Saitler ile- hayata geçirdi.

Yüzyıl sonra bunu Amerikalılar, -PKK YPG ile- hayata geçiriyor.

Kukla bir devlet kurmak istedikleri gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Ki:

12 şehit verdiğimiz katliam ile Şeyh Sait ayaklanması arasındaki tarihsel ilişkiyi kuramayanlar terörü bitiremez.

Dün Üsteğmen Erzurumlu Mehmet Seyfettin ile bugün 12 Mehmetçik’i şehit edenler “aynıdır” ve bu hiç sır değildir:

Düşman bellidir: Yaşıyoruz ki bunlar, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına bütünüyle aykırı olan bu kanlı süreci engelleme yönünde hiçbir ciddi girişimde bulunmayandır. Ve hatta tersine buna ekonomik, siyasi, askeri olarak katkı sağlayanlardır...

Gözümüze sokuyorlar; -örneğin- Amerikan Ordusu, PKK ile ortak askeri tatbikat yapıyor. Uçak uçak silah taşıyorlar. Neler neler!..

Dün “Kürt Lawrence” diye bilinen İngiliz Binbaşı Edward W. C. Noeller faaliyette idi... Bugün sayıları hayli çok “Amerikan Conileri” görev başındadır...

Biz neyi tartışıyoruz, neye tepki gösteriyoruz: CHP kınama bildirisine imza atmadı! Geçiniz efendim geçiniz...

Baş düşman da bunların hedefleri de bellidir:

★★★

Özeleştiri yapmalıyız: Kandırıldık.

Ve bu hiç yeni değil. Hangisini yazayım? Mesela:

TBMM, 1991’den başlayarak her üç ayda bir -Silopi merkezli-  “Çekiç Güç’e” (Poised Hammer) onay verdi.

TBMM, 1997’den itibaren her altı ayda bir “Keşif Gücü’nün” (Operation Northern Watch) sınırımız içinde olmasına izin verdi.

Muhalefetteyken bu emperyalist güçlere karşı çıkanların, iktidar olunca var güçleriyle bu planları desteklemeye başlamasına ne demeli?

Bu konuda onurlu çıkışını TBMM, (yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için hükümete yetki verilmesine dair) 1 Mart 2003 tezkeresine “hayır” diyerek gösterdi.

Yaşadık:

Irak’ın kuzeyinde Barzani’ye de facto “devlet” kurduruldu. Şimdi Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya de facto “devlet” böyle kurdurulmak isteniyor. Bu sebeple:

Son 12 şehit katliamını iyi analiz etmek şart; Ortadoğu sınırlarını değiştirmek arzusundaki emperyalist güçler, Türkiye ile -üçüncü taraf vasıtasıyla- vekalet savaşı yapmaktadır.

Artık laf sokmaya, söz dalaşına son verelim...

Artık bildiri enflasyonuna son verelim...

Yurdumuzu parçalamak isteyen küresel güçlere karşı tek yumruk olmak için Kuvayı Milliye ruhunu tekrar ortaya çıkarmak zorundayız.

Bunun ilk adımı, İsveç’in NATO üyeliğine “hayır” demektir.