Pınar Türenç on yılı aşkındır Basın Konseyi başkanı...

2002 yılında gazeteciliği bıraktı siyasete atıldı; ANAP’tan milletvekili adayı oldu. Kazanamadı.

2004 yılında ANAP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu. Kazanamadı.

Sonra Basın Konseyi koltuğuna oturdu. Bazıları “koltuğu” pek seviyor! Neyse.

Bir sohbeti sırasında şu sözlerine tanık oldum:

-“Seçim döneminde nereye gitsem, insanların tek sözü oldu; ‘Bana ne vereceksin?’ Seçmen siyasetten sadece kişisel menfaat bekliyor!”

O sohbette Pınar Türenç’e söyledim mi, yoksa kafamdan mı geçirdim hatırlamıyorum, dedim ki:

-“Halkın politikayı kişisel menfaat görmesinde; son yıllarda siyasetin, salt paraya araç edilmesinin etkisi yok mu?”

Kabahatli seçmen mi? Siyaseti toplumsal değil, kişisel faydaya dönüştüren düzeni kimler kurdu?

Bugünlerde görüyoruz; yerel seçimde partilerin ittifak görüşmelerinde tek gündem var:

-Bana ne vereceksin?

“Nasıl belediyecilik yapacaksınız” gibi toplumcu ilkeler üzerinden görüşme yok. Tek talep var, “bize ne menfaat sağlayacaksınız!”

İdeoloji-siyaset değil, çıkar görüşmeleri yapılıyor. İtibariyle menfaat ortaklığı üzerinden adaylar belirleniyor...

Bu çıkar ortaklığına dönük siyaset anlayışı insanların karakterini bozdu. Ahlâk bakımından yanlış olan, siyaset açısından doğru görülmeye başlandı.

★★★

Hürriyet gazetesinde pazar yazıları yazıyordum.

11 Mayıs 2008 tarihli yazımın konusu, “Baş Davası Ahlâk Olan Müslüman Sosyalist Nurettin Topçu” idi...

Atatürk’ün yurtdışına gönderdiği öğrencilerden olup, felsefe üzerine Paris ve Strasbourg’ta akademik çalışmalar yapan, “isyan ahlâkını” savunan, kurtuluşun “sosyalizm” ile mümkün olduğunu yazan, Nakşibendi Abdülaziz Bekkine’nin “tedrisatından” geçmiş tasavvuf aşığı bir aydındı Nurettin Topçu...

Dergi çatısı altında toplanan “Hareket” fikirleri her daim özgün oldu.

“Ahlâk nizamını” savunan Hareket felsefesiyle yetişen talebeleri, 1995 yılından itibaren eserlerini/külliyatını yeniden yayınlıyor.

İki değerli düşün insanı Ezel Erverdi ve İsmail Kara dört ay önce, “Hareket’in Sakladığı Sır: Kitaplara Girmemiş Yazılar” kitabını çıkardı.

Sayfaları çevirdikçe kafamda sürekli bir soru oldu; “dünden bugüne ne değişti?”

Rahmetli Topçu’dan alıntı yapayım:

-“Bazıları siyasetin her zaman hile ile yalan sanatı olduğunu söyler. Bu ruh düşkünlüklerine çok kere fitne ile iftira tezviri de (kara çalma) ilave ederler. Bilmezler ki, bu murdar ve sefil vasıtalar hangi zeminde kullanılırsa orada yangın çıkarır...”

★★★

Ahlak filozofu Nurettin Topçu, Müslümanlar dâhil insanların yozlaştırılmasının kaynağı olarak ne gördü?

-“Üç yüzyıldan bu yana ilim ve felsefe kapılarını kapatarak Müslümanlık adına halkın boynuna boyunduruk geçirenler, din adamları sınıfını teşkil edip, halkı duymayan ve düşünmeyen bir sürü gibi önlerine kattı...

-“Seçim bahşişlerini ne pahasına olursa olsun dağıtma yolunu tutanlar, halkın iman iradesini, insan ruhunu istismar etti...

-“Büyük İslam dini onların sermayesi oldu. Cehaletleri ile birleşen kazanç hırsları yüzlerinde utanma diye bir şey bırakmaz hale geldi...

-“İslami denen neşriyatın büyük çoğunluğu ortaçağ tipinde vesikalar. Dini denen gazeteler İslam’ı bu topraklarda tamamen yıkmaya kabiliyetli vasıtalar...

-“Din esasında bir iç eğitimi olduğu halde bunların davranışları hep dışa çevrik gösteridir.”

Nurettin Topçu gibi ne az aydınımız var...

Seçime iki ay kala yaşananlar nasıl da kanıksandı?

“Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde

Ne çirkin yüzleri örtermiş meğer bir incecik perde...”

 (Mehmet Akif)