HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Siyasetçiler “Eski Türkiye’de” böyleydi


Şimdi her şey çok bozuldu.
Tüm değerlerimizin, dini olsun milli olsun içleri boşaltıldı.
Siyaset tamamen şahsi çıkarlar için yapılıyor, lidere bağımlılık ve biat adeta “olmazsa olmaz” olarak tanımlanıyor.
Oysa pek çok olumsuzlukları elbette olmasına rağmen “Eski Türkiye” böyle değildi.
Eskiden de siyaseti kenti çıkarına kullanmaya kalkanlar vardı ama “haysiyetli siyaset yapanlar” çok daha fazlaydı.
İlkeler vardı, omurgalı insanların sayısı omurgasızları fersah fersah aşıyordu.
Bunlardan biri olarak tanıdığım Rifat Serdaroğlu bu tavrı ile sadece kendi neslinin değil gençlerin de çok büyük ilgisini çekiyor.
Sosyal medyada yazdığı yazılar elden ele çok büyük kitlelere ulaşıyor.
Hatta hatırlayacaksınız bir süre önce “gelen yoğun istekler üzerine” Serdaroğlu’nun çok hoş bir yazısını bu sütunda paylaşmıştım.



Serdaroğlu bir süredir yepyeni bir siyasi harekete öncülük ediyor.
“Çoban Ateşi” adını verdikleri bu hareket yakın bir gelecekte somut biçimde ortaya çıkacak.
İşte Rifat Serdaroğlu son yazısında Çoban Ateşi’ne ilgi duyanlara bir müjde verirken bir anısını anlatarak “siyasette haysiyetli duruşa” çok güzel örneklerden birini veriyor.
Birlikte okuyalım isterseniz;
T.C. Devletinin, binlerce yıllık birikimden kaynaklanan ve nesilden nesile aktarılan yazılı-sözlü gelenekleri vardır. Bu nimet başka hiçbir millete nasip olmamıştır. Kıymetini biliyor muyuz? İşte orası tartışmalı bir konudur.
Bazen “Kendisini Devlet Adamı” zanneden cahil kişiler demokrasinin bir cilvesi olarak devlet yönetimine gelirler. Bunlar ne devlet adabı, ne devlet tecrübesi, ne de geçmişimiz hakkında hiçbir şey bilmediklerinden, devletin düzenine uymak istemezler. “Sadece ben bilirim” kompleksine kapılıp, yoldan çıkarlar.
Sonuçta bu kişiler, 5-10-20 sene iktidar olup, Türk Devletine ve Türk Milleti’ne zarar verirler.
Bilmedikleri şudur; bu yıllar, bu zaman dilimleri, insan ömrü için uzun sayılabilir amma devlet hayatında, okyanusta bir damla gibidir. Türk Devletine ve Türk Milleti’ne, şahsi çıkarları için veya ayıplarını gizlemek uğruna kötülük edenler, unutulur giderler. Ne adları kalır, ne izleri! Unutulup yok olur giderler.
Örnek verelim;
Sağlık Bakanlığı makamında çalışırken, Başbakanlık’tan bir kurye geldiğini söylediler. Kurye, büyükçe biz zarf verdi ve beklemeye başladı. Zarfı açtım, içinde Müsteşar değişikliği ile ilgili 3’lü kararname vardı. Başbakan imzalamış, bana da kurye ile imzalamam için göndermişti!
Kararnameyi yırttım, attım. Kuryeyi de gönderdim. 5 dakika sonra Başbakan aradı; “Sayın Bakan, gönderdiğim kararnameyi yırtmışsınız” diye bir soru.
Kendisine nerede olduğunu sordum ve gittim. Gitmeden de istifamı yazdım.
Başbakan ile şöyle bir görüşmemiz oldu;
“Sayın Başbakan! Türk Devletinin bir düzeni var. Başbakan olarak siz bunu bozamazsınız. Üçlü kararname şöyle düzenlenir. Bakan olarak ben, Müsteşar Bey’i değiştirmek istersem, kararnameyi düzenler ve size arz ederim. Siz uygun bulursanız Sayın Cumhurbaşkanı’na arz edersiniz. O da uygun bulur ve imzalarsa, kararname Resmi Gazete’de yayımlanır ve yürürlüğe girer.”
Çiller; “Ama ben sizi Bakan yaptım, benim gönderdiğim kararnameyi yırtamazsınız” dedi.
Bunun üzerine istifamı masaya bırakıp dışarı çıktım. Bakanlığın makam aracını bakanlığa gönderdim. Bir taksiye binip Meclis’teki odama döndüm.
Bir daha da o bakanlığa gitmedim.
Arkadaşlarımın bazıları, benim davranışımı onaylamamışlardı.
Aradan 26 sene geçti! Tansu Hanım’ın siyasette ismi okunmuyor, sokağa tek başına çıkamıyor,
AKP mitinglerinden ve Saray’dan başka bir yere gidemiyor!”
Rıfat Serdaroğlu bu örneği verdikten sonra bugünkü iktidarın aynı yoldan çıkmışlığı devam ettirdiğini belirterek hataları sıralıyor.
Serdaroğlu yazısını şöyle bağlıyor;
“Türkiye’yi içine düşürüldüğü bu durumdan demokratik yoldan çıkarmak için Çoban Ateşi Hareketi’ni başlattık. Önümüzdeki günlerde neler olacağını birlikte göreceğiz.
Yakında bu devir bitecek. Taşlar yeniden yerine oturacak.
Parlamenter Demokratik sisteme yeniden dönülecek.
Yargı yeniden bağımsız hale gelecek ve yanlış yapanlar Türk Devleti’ne mutlaka hesap verecek.
Sultan Süleyman’a kalmayan iktidar gücü, AKP’ye mi kalacak?

BUNU YAZMAK GEREK

Rifat Serdaroğlu kimdir?


1948 yılında İzmir Bergama’da doğdu. Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Maliye Bölümü mezunu. Adalet Partisi Bergama İlçe Başkanlığı yaptı. 1977’de aynı ilçenin belediye başkanlığı görevlerinde bulundu.
1984 yılında DYP İzmir il teşkilatının kurucuları arasında yer aldı. 1985’te ilk kongrede il başkanı seçildi. Parlamento öncesinde serbest çiftçilik yaptı.
1991 Genel Seçimlerinde İzmir 3. Bölge’den milletvekili oldu. 1993 yılında Tansu Çiller kabinesinde Sağlık Bakanı olarak görev yaptı. DYP’de yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılığı ve teşkilatlanmadan sorumlu genel başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. ANAP’a geçti. Yeniden İzmir milletvekili seçildi. Evli iki çocuk babası. İngilizce biliyor.
Halen bağımsız siyasetçi olarak sosyal medyada çok büyük ilgi gören yazılarını paylaşıyor.

DEDİKODU

Erdoğan Bahçeli’ye neden çok bozukmuş?


Seçimler bitti dedikodusu bitmedi, bitmeyecek gibi de görünüyor.
Bir yandan İstanbul seçimlerinin yenilenip yenilenmemesi konuşulurken Erdoğan’ın “Türkiye İttifakı” tanımı da biliyorsunuz en çok konuşulan konuların en başına geçiverdi.
Ankara kulislerinden aldığım bazı dedikodulara göre Erdoğan’ın MHP genel başkanı Bahçeli’ye olan kızgınlığı “Türkiye ittifakı” projesinin hayata geçmesini daha da kolaylaştırabilirmiş.
Türkiye ittifakının Erdoğan tarafından neden ortaya atıldığını dünkü yazımda çok ayrıntılı biçimde anlatmıştım.
Şimdi de Bahçeli’nin bundaki rolünü anlatmak istiyorum.
MHP Genel Başkanı’nın seçimlerden sonra kendi oy oranlarını yüzde 18 olarak açıklaması ve “zafer kazandık” sözleri Erdoğan’ı çok tedirgin etmiş.
Erdoğan danışmanlarına “Nasıl yani, bu durumda partimin oyunun yüzde 33’lere düştüğünü söylüyor bu adam, ne yapmak istiyor?” demiş.
Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu’na linç olayında söyledikleri de Erdoğan’ı çok rahatsız etmiş.
Saray’a yakın kaynaklarımdan aldığım duyuma göre Erdoğan, Bahçeli ve Soylu’nun CHP’yi suçlayan sert açıklamalarından sonra çaresiz kalmış.
Erdoğan danışmanlarına “Bunlar beni de aynı yönde tavır almaya mecbur bıraktı” demiş.
Bu arada Bahçeli’nin de yarın bir açıklama yapacağını ve bu açıklamanın her seferinde olduğu gibi yine siyasette yeni bir dönemi başlatabileceğini duydum.
Bunu Cuma akşamı Twitter’da yazdım.
O kadar çok okundu ve cevap yazıldı ki ben de büyük şaşkınlık yaşadım.
Anladığım şu ki milletin öfkesi burnunda artık.

ÇOK GÜLDÜM

Pazar için üç fıkra


Bu hafta Yıldırım Tuna’dan gelen üç fıkrayı sunuyorum. Keyifli pazarlar dilerim;

Sucuk İmalathanesi...

Adam, sucuk imalathanesindeki işinden kovulunca mahalledeki arkadaşları etrafını çevirip sormuşlar “Neden kovuldun? ” diye.
“Sucuk doldurucusunun sürekli orasını burasını elleyip duruyormuşum” diye cevap vermiş adam.
“Yahu senin işin bu .. Bu nedenle insan kovulur mu?” diye şaşırmış arkadaşları.
“Ne bileyim?” demiş adam, “Üstelik o kızın da işine  son verdiler..!”

Karides Kokteyl

Adam gittiği restoranda garsonu çağırıp “Evladım ‘karides kokteyl’de bir tane bile karides yoktu” diye şikayet etmiş.
“Herhalde” diye cevap vermiş garson sinirlenerek, “Bülbül yuvası tatlısının ortasına bülbül mü yerleştiriyorlar amca? Vezir parmağı isteseniz tabakta parmak mı arayacaksınız? Tövbe tövbe!”

Kedim Pati

Alışveriş merkezinin kalabalık otoparkına park ettim, arka koltuğa uzanmış yatan kedim ‘Pati’ hava alsın diye arka camları ikişer parmak indirdim, arabada huysuzlanıp orayı burayı tırmalamasın diye kapıları kapattıktan sonra sert bir üslupla işaret parmağımı arabaya doğru sallayarak “Bir yere kımıldama… Duydun mu beni!”diye bağırdım…
Tam yanımdaki boşluğa arabasını park eden adam şaşkınlıkla bana baktı, “Sakin olun” dedi beni deli zannettiği kesin, tedirgin bir şekilde, “Sadece motoru durdurduktan sonra arabayı viteste bırakıp el frenini çekeceksiniz.. O siz gelene kadar o öyle durur, sizi bekler!”