Sözcü'ye yönelik 19 Mayıs 2017 tarihinde düğmesine basılan ve daha sonra mahkemede çürütülen ilk algı operasyonuna değinen Aytunç Erkin "Fehmi Koru aylar sonra geldi. "Şaka yaptım, ciddi bir şekilde yazmadım" dedi. "Belgen var mı?" diye soruyor savcı "Yok "diyor. Ama bizim var, mektup taşıdı Pensilvanya'ya." dedi.

"Bize FETÖ'cü diyenler, FETÖ'nün yayın organlarının manşetlerinden inmedi. Bizi bir yere oturtmak için çok zorladılar ama yapamadılar." diyen Erkin programda şunları kaydetti; "Emin Çölaşan'a sen FETÖ'cü diyorsun sadece ona değil Metin Yılmaz'a, Mustafa Çetin'e, Yücel Arı'ya Necati Doğru'ya da. Doğru, darbeden sonra bir yazı kaleme aldı, 'Naylon darbe' derken yazısını anlarsanız, halk direndi, Cumhuriyet kazandı, FETÖ kaybetti diyor.  Bu yazı iddianemede delil olarak konulmuş ancak bu yazıyı okuyup anlayamamışlar. Bizi 17-25 Aralık'ta FETÖ'nün yayın organı gibi davranmışız bizi bununla suçluyorlar. Ortada bir delil yok, sanırım savcı bu iddianemeyi kahve falına bakarak yazmış öyle düşünmüş Sözcü'nün FETÖ'cü olduğunu. Saygı Öztürk için de FETÖ'cü dediler ancak sonra takipsizlik verdiler. Bu akıl tutulması değil mi?"

İddianemede yer alan "Yazarları Atatürkçü, şekil olarak da FETÖ'ye karşı ama bu örgütün gizlenme biçimi" ifadesine değinen Erkin "Savcılık tel tel dökülen bir iddianeme yazmış. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu hatadan dönmelidir. Devlet adı altında iktidarın arzusu ile bunlar oluyor." diye konuştu.