12 vatan evladının şehit olması...

Kimilerinin Şeyh Sait’i olumlaması...

HÜDA PAR’ın özerklik-federasyon sözleri...

Meclis’te İsveç’e NATO üyeliği yolunun açılması...

Bunlar birbirlerinden farklı konular değil aslında! Temelde yatan bir türlü görünmüyor!

Niye böyle?

Türk sağ düşüncesinde “emperyalizm” teorisi/kavramının ortaya çıkışı çok eski değil:

Türkiye, 1952’de NATO’ya üye olmasıyla ABD’nin vazgeçilmez müttefiki oldu. Soğuk Savaş’ta ABD dünyanın üç yanında “anti-komünist” merkezli sacayağı kurdu:

Latin Amerika’da Brezilya, Asya’da Güney Kore ve Ortadoğu’da Türkiye...

Türkiye’nin “milli güvenlik belgesinin” ana omurgası komünizmle mücadele oldu. Türk-İslam sağı, Amerikan merkezli bu doktrine “komünizm tehdidi” korkusuyla eklemlendi. İflah olmaz Amerikan severliği başladı. 6’ncı Filo’yu protesto eden solcuları katletmek gibi nice kanlı eylemlere başvuruldu!

Türk sağı tarihsel “soy kütüğüne” yönelik özeleştiri yapmadan gündemi nitelikli yorumlayamaz. Son dönem sıklıkla ifade ettiği “tam bağımsız Türkiye” talebi siyasi popülizmi aşamaz!

İşte... Halen, güvenlik politikaları da bu yüzeysellikten kurtulamıyor, derine kazıp emperyalizm olgusuyla yüzleşilmiyor. Ve:

Zihinlerinin kökündeki sol düşünceyi hâlâ “yıkıcı güvenlik tehdidi” olarak gördükleri için -mesela- tek yaptıkları CHP’ye/sola ağır söylemlerle yüklenmek oluyor! (Bu arada, İsveç’in NATO üyeliği oylamasında AKP-MHP-CHP’nin ortak siyasi karar alması, ülkemizde küreselci neoliberalizmin nasıl siyasi hegemonya oluşturduğunu ispatlıyor. Kendini sağcılaşmadan koparacağını açıklayan yeni CHP yönetiminin son NATO tavrı ayrı eleştirel yazı konusudur.)

Konumuza dönersek:

★★★

Türk-İslam mahallesine “emperyalizm” kavramını Müslüman Sosyalist Nurettin Topçu soktu. Söylemi Milli Görüş yaygınlaştırdı.

Ama bu bakış açısı, -ekonomi politiğin tekelci aşaması- emperyalizm ideolojisini kavramaktan uzaktı. “Batı, Müslüman düşmanıdır” söylemi dışına pek çıkamadı. Ki:

Hareketin ikinci kuşağı, bu “gömleği” çıkararak, AB, NATO, IMF, Dünya Bankası gibi küreselci güçlerin gölgesine sığınarak iktidar oldu. (FETÖ darbesinden sonra “dünya beşten büyüktür” gibi söylemlerle yollar ayrılmaya başlasa da, -Batı’nın ağır iktisadi baskısıyla- son seçimden sonra tekrar kavuşma yönünde adımlar atıldığı sır değil.)

Lafla peynir gemisi yürümez:

-Küreselleşmeyi/ tekelci sermayeyi hedef alınmadan anti emperyalist olunmaz.

-Gerici feodalizmi hedef alınmadan anti emperyalist olunmaz.

-Her türlü sömürü hedef alınmadan anti emperyalist olunmaz.

Bu bakış açılarına sahip olmadan ülke gündemine gelen/getirilen olaylar doğru analiz edilemez. Aksine emperyalizmin aparatı olunur ancak...

Ne yapmak lazım peki?

★★★

Türk sağı, Türk solunun da yurtsever/milli ve meşru olduğunu görmeli artık...

Solu, her an pusuda bekleyen düşman olarak görmemeli artık...  

Türk sağı her “öteki” gördüğüne “işbirlikçi dış mihrak” yaftası koyma komplosundan kurtulmalı artık...

Bunlar emperyalizmin psikolojik harp argümanlarıdır.

Sola dair/ kendi gibi düşünmeyenlere karşı eylemi, “kapatın gitsin” “hapsedin gitsin” söylemi dışına çıkarması lazım. Görüyoruz: Şehit cenazesine katılanları engellemek, protesto etmek dinen bile caiz değildir.

Ülkeyi “hapishane” yapmak isteyen agresif- reaksiyoner politik şiddet bırakılmalı artık... Çünkü bu tam da emperyalizmin isteği, “böl ve yönet” siyasetine uygundur.

Politik paranoya emperyalizm cephesini büyütüyor.

Gündeme getirilen meseleleri/konuları kavram kargaşalığıyla ele alıp hamaset dışına çıkmadan anti emperyalist olunmaz.

Emperyalizm ülke siyasetini sandıkla/oyla teslim alıyor, görmüyor musunuz?

Türk sağı (ve kimi solcular) için 2024 aydınlanma yılı olsun.

Her düşünceden herkese iyi seneler.

Yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın.