Televizyonda bazı tartışmaların tam anlamıyla içi boş. Gerçeğin ne olduğundan, yasal yönünden habersiz olanlar da konuş babam konuşuyor... Yayın sırasında telefonuna gelen mesaj, sanki gerçeği yansıtıyormuş gibi onun üzerine yorum yapıyorlar. Bunun son örneği; CHP TBMM Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile sert bir tartışmaya giriştikleri iddiasıyla gündeme geldi. Genel Başkan da Engin Özkoç da dahası Parti Sözcüsü Faik Öztrak da “Kesinlikle böyle bir olay yaşanmadı” diyor ama yorumcular “Böyle bir olay yaşanmış” gibi bir kurgu üzerine konuşuyor.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nu hedef alan sözlerine, aynı sertlikle Engin Özkoç karşılık verdi. Tabii ki hoş olmadı. Genel Kurul’da yaşanan arbedede Özkoç canını zor kurtardı. Ama AKP’li Vahit Kiler, “Onun burada elini-ayağını kırmak lazımdı. O yüzden içim soğumadı” diyor ve o kavganın devamının geleceğinin işaretini veriyor. Özkoç’u bir milletvekilinin tehdit etmesi de kabul edilecek bir şey değil.

OTOBÜS BAŞINA RÜŞVET!

Milletvekilliği döneminde araştıran, soruşturan ve en kritik konuları TBMM ve basının gündemine taşıyan Atilla Kart, ünlü bir Alman otobüs firmasının 1998 ile 2008 yılları arasında 22 ülkede rüşvet dağıttığını, bunlar arasında Türkiye’de de 7 belediye bulunduğunu, yabancı ülke resmi belgelerine dayanarak, 25 Mart 2015’te TBMM’de düzenlediği basın toplantısında açıklamıştı. Kart, kamunun 70 trilyon lira zarara uğratıldığını ve her otobüs satışından alındığını öne sürdüğü rüşvet miktarını da açıklamış, dosyanın nasıl sümen altı edildiğini duyurmuştu. Bunun üzerine rüşvet aldığı öne sürülenler arasında adı geçen dönemin bir büyükşehir belediye başkanı, Atilla Kart hakkında tazminat davası açtı. Kart, 20 bin lira tazminat ödemeye mahkum edildi. İstinaf, temyiz, kanun yararına bozma derken sonuçta kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Burada gerekçe de önemliydi. Çünkü, Atilla Kart o açıklamayı TBMM çatısı altında yapmıştı.

961 FEZLEKE

Halen TBMM’de 176 milletvekiliyle ilgili 961 fezleke bulunuyor. Dokunulmazlığı olan vekiller, haklarındaki iddialar nedeniyle yargılanamıyor. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç hakkında, dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin fezleke, “Jet hızı”yla hazırlanıp TBMM Başkanlığı’na gönderildi.

Hesapta, 35’i AKP’lilere ait olmak üzere 960 dosyaya ayrı, CHP’li Engin Özkoç’a ise ayrı muamele yapılmak ve hemen dokunulmazlığı kaldırılmak isteniyor. Başında da belirttim, ne Cumhurbaşkanımız diğer siyasi parti genel başkanlarına, ne de CHP’li Grup Başkanvekili de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı’na benzer ifadelerde bulunmamalıydı. Bunlar olmuyor. Peki, AKP Milletvekili Vahit Kiler’in tehdit kokan açıklamasına ne demeli? İnanıyorum ki Erdoğan’ın da Özkoç’un da Kiler’in de o ağır sözlerini AKP’lilerin çoğu asla kabul etmemiştir.

Hakkında fezleke hazırlanan milletvekilinin dosyası, TBMM Adalet ve Anayasa Karma Komisyonu’na geliyor. Burada üç kişilik bir komisyon oluşturuluyor. Onlar fezlekeyi inceleyip dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin rapor hazırlıyor. Rapor TBMM Genel Kurulu’na geliyor. Teamül, dosyanın görüşülmesinin dönem sonuna bırakılması yolunda. Yani, gelecek seçime kadar dosya ile ilgili hiçbir işlem yapılmıyor, dokunulmazlık kaldırılmıyor. Ama eğer niyetlenilirse 151 oyla dokunulmazlık kaldırılabiliniyor.

YARGITAY KARARI

TBMM’deki sözleri nedeniyle Engin Özkoç hakkında ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla ceza davası açıldı açılmasına ama Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 18 Kasım 2016’da verdiği önemli bir karar var. O karardan bölümler aktarıyorum:

“Meclis çalışması deyimi sadece Meclis’in Genel Kurul toplantılarını değil, komisyon toplantıları ve siyasi partilerin grup toplantılarıyla, TBMM çatısı altında yapılan basın toplantılarını da kapsar. Meclis içi konuşmalar, Meclis dışında açığa vurulması ‘parlamenterlik’ ve ‘Sorumsuzluk’ kurumlarının doğal bir uzantısıdır. Yasama sorumsuzluğu kurumu Anayasa’nın 83. Maddesi’nde düzenlenmiştir. Anayasa’nın bu hükmüne göre oy, söz ve düşüncelerin yasama göreviyle doğrudan irtibatlı olması mutlak bir zorunluluk olmayıp, milletvekillerinin TBMM’de ve TBMM çalışmaları kapsamında dile getirdikleri ve bu hususta Başkanlık Divanı’nın teklifi üzerine TBMM tarafından alınan bir kararla yasaklanmamış olmak kaydıyla TBMM dışında da tekrarladıkları her türlü söz ve düşünce açıklamalarının yasama göreviyle irtibatlı olduğunun kabulü gerekmektedir.”

“Özkoç’un dokunulmazlığı kaldırılsın” diyenlerin, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin verdiği kararı incelemeleri gerekir. Ama, kararlar dönemine göre değişiyorsa da ne diyeyim?