Sevgili okurlarım,
Bu haftaya kadar “Halk Arenası”nı sadece perşembe akşamları yayınlıyorduk.
Ancak sizlerden gelen yoğun istek üzerine bundan böyle pazartesi akşamları da ekrana getirmeye karar verdik.
Çeşme’den yaptığımız ilk Pazartesi yayınında ülkemizin dünya çapında saygın bilim insanı, din alimi dostum Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ten bir mesaj aldım. Gönderdiği metni, okurken hata yapmaktan ve hakkını verememekten çekindiğim için, canlı yayında paylaşamayacağımı, ama SÖZCÜ’deki köşemde mutlaka değerlendireceğimi söyledim.
İşte o mesaj:

* * *

İnternet ortamının sarsıntılar yaratan yazarlarından biri, günümüz Türkiye yönetimi ile Arap Emevi saltanatı arasında sürekli paralellik kurmaktadır. Daha ilginci, bugün ‘Cumhurbaşkanı’ koltuğuna oturan zatı, Emevilerin en zalim meliki adudu (zalim halife-kralı) kabul edilen Yezit’le örtüştürmekte ve onu sürekli ‘Yezit’ olarak anmaktadır. Kamu vicdanının geldiği yer işte burasıdır...
Daha dehşet verici paralellikler de kurulmakta.
Örneğin, TBMM’deki siyasal partilerden birinin başkanı, Kaçak Saray sakini zatın, milyar dolarlara ulaşan servetinin esas kaynağının, Türk MİT tırlarıyla Suriye’deki terör örgütlerine ulaştırılan silahlardan elde edilen paralar olduğunu öne sürüyor. (8 Mayıs 2015 tarihli gazeteler)
Hemen hatırlayalım: Emevi zorbası Muaviye, servetine servet katmak için kurduğu bir sistemle gizli yollardan şarap ticareti yapmaktaydı. Bir yandan ‘Müminlerin Halifesi’, ‘Allah’ın ve Peygamber’in yeryüzündeki namazlı niyazlı vekili ve gölgesi’, öte yandan Karuni servetine servet katmak için Kur’an’ın temel yasaklarından birini sürekli çiğneyen bir meliki adud (zalim, azgın kral)!..
Maun Suresi, işte bu tiplerin namazlarını ve bu namazı kılanları lanetleyip dinsiz ilan ediyor. Kur’an bunu yapıyor ama Kur’an’a inandığını söyleyen raiyyeleşmiş kitleler, bunun gereğini bir türlü yerine getirmiyor.

* * *

Selahattin Demirtaş, Maun Saray sakini zatın, tıpa tıp bir Emevi oyunu olan Kur’an’ı eline alıp meydanlara fırlayarak halkın kandırılışında tenezzül edilen tavra da dikkat çekiyor. Emevi, Kur’an’ın sayfalarını baş üstünde meydan meydan gezdiriyordu ama hükümlerini sürekli ayaklar altında çiğniyordu. Aynen günümüzün saltanat dincilerinin yaptıkları gibi.
Demirtaş’ın haklı şikayeti o ki, “Saray sakini”, alelacele bir emirle Diyanet’e tek bir nüsha Kürtçe Kur’an bastırmış ve eline alıp, Kürt halkına hitap ettiği meydanlarda seçim afişi gibi sallamıştır. (8 Mayıs 2015 tarihli gazeteler) Demirtaş’ın bu tespiti, Kur’an’ın alet edildiği bu “Allah ile aldatma oyununda” Diyanet İşleri’nin de ‘suç ortağı’ olarak tescilini gerektirir.

* * *

Özetleyelim:
Son zamanlarda art arda, Arap-Emevi tandanslı şirk tabloları izliyoruz. Parti liderlerinin ‘Allah’ın bütün vasıflarını taşıdığının’ ilanı, şirkin belirgin özelliklerinden biri olan ‘yedek Kabeler’ inşası, ardından Kur’an’ın ve Kabe’nin pastalaştırılıp yenmesi ve nihayet, Kur’an’ın Allah ile aldatma aracı olarak basit bir pazar yeri metası gibi meydanlara indirilmesi...
Kırk yılını bu meseleleri tetkike adamış bir ilim ve fikir adamı sıfatıyla şunu söylemeyi bir vicdan borcu sayıyorum:
Kur’an’a savaş açmış, eski Mekke şirki ve onu temsil eden müşrik oligarşi, bugünkü şirk tezahürleri yanında gerçekten çok basit kalmaktadır.