Seçimler yapıldı, iktidarın halkın gönlünde çöküşe geçtiği görüldü. İçinde şu cümlelerin geçtiği bir hayıflanma yazısını ben okudum: “Ayıptır, yazıktır, günahtır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sırtına binmişler, artık yeter! Bu adaylarla, bu teşkilatla AK Parti’nin belediyeleri kaybedeceği belliydi.”

Kim sırta binmiş?

Niçin izin verilmiş?

Biniciler!

Kime özenmişler?

Soruların cevabı yok.

Sadece gocunma var.

★★★

Oysa 2002 yılının öncesinden beri “Ömerler arıyoruz. Kimsesizlerin kimsesiyiz. Tehditler, sürgünler, mahpuslar, aşağılanmalar, ötekileştirmelere uğrayanların sahibi ve temsilcisi biziz. Türkiye’de batıcıların yokluğa mahkum ettiği dindarların, muhafazakarların iktidarıyız” diyorlardı.

Belediyeler el değiştirdi.

Ara ki, Ömer bulasın!

★★★

AKP’li yönetim sırasında belediye binalarının içine yuva yapmış; kaynaklar arsızca ve hayasızca harcanarak gösteriş tüketimi şaha kalkmış örnekler halkın gözü önüne döküldü.

Saltanat.

Şatafat.

Büyüklenme.

Şişkin ego, kibir.

Batı özentisi.

Halkı hakir görme.

Ömer’in esamesi yok.

★★★

Çok pahalıya mâl olmuş saray özentisi belediye binaları, padişah dönemini akla getiren şatafatlı başkan odaları, belediye binasında her başkan yardımcısı için ayrı ayrı duşakabinler, şark köşeleri, abdest alırken kolaylık olsun diye özel tasarım lavabolar, 300 araçlık makam otosu filoları, altın varaklı koltuklar, süslü pahalı mobilyalar...

Yaz yaz bitmez.

Geriye ne bırakmışlar?

100 milyar TL borç.

★★★

Bunlara bir de Meclis’e AKP’den girmiş milletvekillerinin Rolex saat düşkünlüğü ile ıstakoz seviciliği örnekleri de eklendi. İsminin yazılmasını istemeyen okurlarımdan birinin önerisi var. Diyor ki, “Meclis lokantası menüsüne ıstakoz da konulusun” Çünkü Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, “Milletvekili öyle arkadaşlarımız var ki, sadece bir tek maaşları var. Bütün masraflarını bu tek maaşın içerisinden kendileri yapıyorlar” demişti. Bu açıklamaya göre; milletvekili maaşı ile ıstakoz yenilemez, Rolex saat da alınamaz.

★★★

Bu yüzden Meclis Lokantası menüsüne ıstakoz konulmalı ve milletvekillerine sefer taslarıyla evlerine Meclis lokantasından hazır pişmiş ıstakoz alıp götürebilme hakkı da tanınmalı. Buna ilave olarak ayrıca milletvekillerine Hazine’den bir defaya mahsus olarak Rolex saat parası hibe olarak verilmelidir ki, eşitsizlik giderilsin. Böylece AKP’nin Ömerlerin, gariplerin, kimsesizlerin kimsesi ve “ıstakoz bile yiyemiyor- Rolex saat bile alamıyor” diye horlanıp ötekileştirenlerin partisi olmaya devam ettiği inancı devam etsin.

★★★

Gidip görenler anlatıyor. 22 yıllık AKP iktidarı döneminde; caddelerinde ithal lüks makam araçlarının hız denemeleri yaptığı lüks, pahalı gökdelenler ile rezidansların yükseldiği, kamu binaları oto parklarında çakarlı makam araçlarının yan yana dizildiği, kiralanmış hazır bekletilen uçaklar, üç koltuklu, beş koltuklu, on beş koltuklu partili bürokratlar, 1100 odalı Külliye Sarayı ile farklı bir Ankara var. Sanki AKP iktidarı döneminde Ankara’nın tamamı ıstakoz sevici, hepsi Rolex bağımlısı oldu... Meclis Lokantası menüsünde ıstakoz da olmalı ki, Ömerlerin ve kimsesizlerin kimsesi iktidarın 2028’e kadar yaşayabileceğine halk inansın.

Kıbrıslı anneler, çocukları için adalet yürüyüşü yaptı!

İki eski apartman yan yanaydılar. Dökülüyorlardı. Bu düzenin yeni parlayan girişimcisi, düzenin siyasetçisi ile anlaştı. İki eski apartmanın dış cepheleri süslü, alımlı, renkli kaplamalar ile birleştirildi. Temel aynı kaldı. Boyu göğe uzadı. 2 kat daha çıkıldı. 2 kat da kaçaktı. Ve otelin lobisi genişlesin diye kolonlar ile kirişler de kesildi. Otel aslında “yapı denetimden” geçmemişti. Namuslu bir devlet memuru geldi, mühürledi. Ama ne olduysa, nasıl olduysa o mühür kalktı. Kaçak iki kat çıkanlar ve lobiyi genişletmek için kolon ve kirişleri kesenler hakkında hiçbir yasal işlem yapılmadı. Adıyaman’da adı “İsias Otel”e depremden birkaç gün önce otele Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Türk Maarif Koleji Yıldız Kız ve Erkek Voleybol takımı, öğretmenleri, antrenörleri ile birlikte kalmaya gelmişlerdi. 35 can idiler. Kıbrıslılar onlara “Şampiyon Melekler” adını verdi. Altın uykularında iken depreme yakalandılar. Kıbrıslı öğrencileri taşıyan otobüs şoförleri, rehberler ve diğer konuklarla birlikte otel enkazı altında hayatını yitirenlerin sayısı 72 candı. 3’ü tutuklu 11 sanıklı davanın ikinci duruşması öncesi Kıbrıslı anneler, depremde can veren çocukları için ellerinde meşalelerle önceki akşam Lefkoşa’da; “Adalete ışık tut” yürüyüşü yaptılar; “Bizim tek dayanağımız hukukun üstünlüğü, Türkiye adaletinden de tek beklentimiz bu...” dediler.