Esquire dergisinin mayıs sayısına konuk olan Fişekçi, seksi pozları ve cesur açıklamalarıyla yine kendisinden söz ettireceğe benziyor. İşte seksi ve çılgın ressamın röportajından bir kesit;

Sıra dışı bir kadın, çılgın ressam… Seni, genellikle, bu şekilde tanımlıyorlar. Aslında kimdir, Karolin Fişekçi?

"Çılgın" denince de benim aklıma; boyaları fırlatarak resim yapan, saçı başı dağınık ya da değişik renkte; hayatı "nerede akşam orada sabah" yaşayan bir imaj geliyor nedense. Kendim için, "çılgın" yerine "hafif çatlak" demem daha doğru olur; çünkü genellikle, bu şekilde tanımlıyorlar beni. Ancak şu da var ki; oldukça uyumlu ve hanım hanımcık biriyim. İsteklerim, fikirlerim biraz farklıdır ve o hanım kız, bir anda çatlak bir ressama dönüşebilir. Çok yönlü bir yapı, diyelim.


Nasıl bir aileden geliyorsun; ailenle ilişkilerin iyi midir?

Orta sınıf, burjuva ve çekirdek bir aile diyebilirim. Aile bireyleri, birbirine son derece bağlıdır. Benden küçük bir erkek kardeşim var. Beraberce yediğimiz akşam yemeklerinin, pazar kahvaltılarının önemi büyüktür. Kardeşimle, gündemdeki olayları ve kültür-sanat üzerine çok tartışır, konuşuruz. Özelimizi paylaşmayız. Küçükken çok şımartılmışım ve oldukça yaramazmışım. Her zaman istediğim yönde, burnumun dikine gitmişimdir ama tabii ailemi mümkün olduğunca üzmemeye çalışarak yapmışımdır, bunu.

Bir anda nasıl meşhur oldun?

2010 yılında açtığım kişisel sergim, basında geniş bir yer bulmuştu. O sergi dolayısıyla, altı röportaj vermiştim ve sanatla ilgili kişiler, beni tanıyordu diyebilirim. Fakat 2011 yılında başıma gelen malum olay ya da tesadüften sonra, daha çok kişi tarafından tanınmaya başladım. Son 8-10 aydır, beni o olaydan bağımsız olarak tanıyan ve dolayısıyla sevip takip eden de çoktur; eklemeden geçmeyeyim.



Yaşadığı ilişkilerin yanı sıra, yaptığı tablolar ile de gündeme gelen genç bir kadın olmak; hayatında neleri değiştirdi?

Beni sadece sanat çevresi ya da belli bir kesim tanırken, çok daha rahattım. Ne yaptığımı anlayabiliyorlardı. Aramızdaki sohbetler, farklı bir ortamda ve bağlamda oluyordu; çok daha entelektüel düzeyde. Ancak ne zaman yaptığım işleri kitleler görmeye başladı, doğal olarak ne yaptığım ve yapmak istediğim pek anlaşılmadı. Ne demişler, "Zaman, en iyi ilaçtır." Doğrusu bana karşı olan ön yargılar, işlerimi biraz olumsuz etkiledi ama yapacak bir şey yok; ne olduysa, zamanla hepsi unutulacaktır.

Esquire Türkiye