HDP aldığı oy sayısına göre, Meclis’e giren dört partinin, sonuncusudur. Ama oylarını yüzde 100 artırma becerisiyle açık ara birincidir. Ancak HDP’nin Türk siyaset sahnesinde “önemli bir aktör” haline gelmesinin sebebi, sadece elde ettiği oy patlaması değildir. Demirtaş’ın dili, “The HDP”nin, Kürt partisi olmaktan çıkmakla kalmayıp, Türkiye’de “yeni sol”u temsil etmeye soyunduğunu göstermektedir. Yani “tırtıl, kelebek olmuştur.” HDP’nin söylemi, kesinlikle bilinçlidir. Bu amaçla HDP için bir kurumsal kimlik çalışması yapılmış “HDP-Bir Türkiye Partisidir” sloganı geliştirilmiştir. Benim bu okumama karşı iki iddia ileri sürülebilir. Birincisi: Kürt siyasi hareketi ezelden beri kelebekti, ama bazıları onu hep tırtıl olarak gördü; dolayısıyla ortada bir dönme-dönüşme yoktur. İkinci iddia şu olabilir: Demirtaş, takıyye yapmaktadır. Yani HDP hâlâ üstünde oturduğu yaprağı yiyen bir tırtıldır. Orta Doğu’daki diğer Kürtlerle birlikte, bağımsız “Büyük Kürdistan” devletini kurma ülküsünden vazgeçmemiştir. Ben bu yazıyı, HDP’nin kelebeğe dönüştüğünü kabul ederek kaleme aldım.


MET NUÇE
Met Nuçe” Hotbird uydusundan izlenebilen ve Türkçe yayın yapan HDP’nin “hamisi/patronu” PKK’nın yandaşı marjinal bir Kürt TV kanalıdır. Geçen pazar akşamı bu kanalda iktisat sohbeti vardı. Ben de “dur bakayım ne diyorlar” diye izledim. Pek tabii bu söylenenler HDP’yi bağlamaz. Ama yine de HDP’nin aydın tabanına hitap eden birilerinin ortaya koyduğu “iktisadi görüşlerin” bir değeri vardır. Peşmerge üniformalı “iktisatçıyı” dinlerken şaşırdım. Bu kadar radikal sol zihniyetle asla Türkiye partisi olunmaz dedim. Size şu kadarını söyleyeyim, yorumcu o kadar kökten komünistti ki; bizim Doğu Perinçek onun yanında kapitalizm vaizi kalır. İktisatçımız, doğada “işsiz canlı” da, “işçi-işveren ilişkisi” de yoktur diyor ve ilave ediyordu: “İşsizlik, kapitalizm sonucu ortaya çıkmış gayri tabii bir şeydir. İşsizliğin çaresi kapitalizme son vermektir.” Yani kendileri iktidara gelince, ülke kapitalist iktisadi sistemden çıkacak ve işsizlik bitecekti.


BUGÜN GÖRÜŞÜLMEYECEKSE,
NE GÜN GÖRÜŞÜLECEK

AKP’nin şişeden çıkardığı “Kürtçülük” cini, kısa sürede “dev-cin” oldu. Davutoğlu “Kürt meselesini çözen başbakan” olmak için, bir acele Kürtlerle “Dolmabahçe Mütarekesi”ni yaptı. Metindeki 10 maddede 12 defa “demokratik” yani “Kürtlerin istediği gibi” ibaresini görünce Erdoğan’nın tepesi attı. HDP’ye balans ayarı verip pazarlığa yukarıdan devam etmek için “Kürt meselesi bitmiştir” dedi. Kürtler bunu yemedi. Bunun üzerine “açılım” ortaklarının arası açıldı. Şurası kesindir ki; HDP ve AKP siyaseten ne söylerlerse söylesinler, bu sorun “ikisinin de eli taşın altında olmadan” çözülemez. Seçim sonuçları bir koalisyon kurulmasını zorunlu kıldı. Bu fırsat kaçmamalı, AKP+HDP Kürt sorunu çözmek amacıyla bir hükümet kurmalıdır. Koalisyon görüşmelerine de idari, iktisadi ve mali konulardan başlanmalıdır. “Merkezi Hükümet-Kürt Yerel Yönetimi” arasındaki hukuki-idari-mali ilişkiler netleşmeli, “hangi vergiyi kim toplayacak” sorusu cevaplanmalıdır.
Son söz: Barış, süreç değil, sonuçtur.