Babam anlatırdı:
Pantolonların diz kapakları içten
yamalıydı...
Ayaklarında dipsiz ayakkabılar vardı.
Kolları artık kısa gelen rengi solmuş ceketleri, koltuklarının altında eski gazetelerle kaplanmış kitapları...
Yola koyuldular...
Üstleri-başları yoksuldu...
Albümlerinizdeki eski fotoğrafları açın; cumhuriyeti kuran kuşaklar objektife asla gülmeden ve nedense hep boyunlarını bükerek bakmışlardı...
Babam “Onuncu Yıl Marşı’nı kendi yaptığımız teneke düdüklerle çalardık...” derdi...
Her anlattığında babamın
gözleri dolardı...

*

Kendi yaptıkları teneke düdüklerle, yeryüzünün en donanımlı, en muhteşem, en inançlı, en gururlu bandosunu kurdular...
Teneke düdüklerle; yer kürenin en anlamlı senfonisini çaldılar...
Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyet’in yoksul ama yürekli çocukları, teneke düdüklerin marşları ile işte böyle yola çıktılar...

*

Bugün Cumhuriyet Bayramı...
Kutlu olsun...

*

Ama artık hepimiz biliyoruz ki; anılarının yok edilmesinin, kurumlarının bitirilmesinin, ilkelerinin silinmesinin peşinden... Ordusundan eğitimine, yargısından üniversitesine kadar temellerinin yıkılmasının arkasından...
Sıra; birkaç ay içinde cumhuriyetin anayasa üzerinde kaldırılmasına geldi...
Hazırladıkları yeni anayasada; Cumhurbaşkanlığı, TBMM olmayacak...
Başlangıç kısmındaki; laiklik yok...
“Türk Milleti” vurgusu yok...
“Atatürk devrimleri” yok...
Yeni bir rejim, başkanlık sistemi var...

*

Kabul edilirse...
Bu son Cumhuriyet Bayramı’dır...

*

Eski fotoğraflara yeniden bakın...
O yoksul, üstsüz, başsız, tüm olanaklardan mahrum, yüreklerindeki inançtan ve heyecandan başka hiçbir şeyleri olmayan insanlar kurmayı başardılarsa, biz de yaşatmayı başarabiliriz...
İlk işimiz; bu cumhuriyeti bitirme
tuzaklarına çığlık çığlığa “hayır”
demektir...
Cumhuriyet sevdası, onu kuranlardan -biraz olsun- kalmıştır bize...
Eski fotoğraflara bakın...
Boyunlarını öyle bükmesinler...

*

Bugün Cumhuriyet Bayramı...
Teneke düdükler çalsın...