Arapçadan dilimize yerleşen sözcüklerden biri de “Vefa”dır. Kişisel ilişkilerde içtenliği, sıcaklığı ve bağlılığı, bir değerli yakınlığı anlatır. Tersi de “Vefasızlık” nitelemesiyle anlatılan ilgisizlikten nankörlüğe değin uzaklığı, soğukluğu, hattâ karşıtlığı özetler. Yaygın durumu, toplumsal bozulmanın belirtilerinden biridir.

Osmanlı artıkları, kendilerini dindar sanan köktendinciler, sömürücüler, lâik cumhuriyet karşıtı padişah-halifeciler, Türkiye düşmanları, devletimizin kurulmasıyla birlikte edindikleri, kazandıkları, yaşadıkları olumlulukları unutup bizi karanlıktan aydınlığa çıkaran, yok olmaktan, kölelikten kurtaran Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarını karalayıp suçlayarak unutup unutturarak yadsımalarını (inkârlarını) her gün kimi saçma sapan konuşmalar, kimi utandıran tutum ve davranışlar, kimi işlem ve eylemlerle sürdürüyorlar.

O kanıdayız ki tüm isteklerini gerçekleştirme olanağını elde etseler Anıtkabir’den başlayıp Atatürk anıtlarını, heykellerini, büstlerini toplumu dinle kandırıp aldatarak yıkıp yok edecekler. Dünyanın örnek ve eşsiz liderlerinden birine sahip olmanın kıvancı ve gururuyla dolu, ona yaraşır atılımlar içinde olmak varken onu kötülemeye kalkışmanın insanlıkla, dindarlıkla, yurtseverlikle, usla (akılla), vicdanla ilgisi olabilir mi? ATATÜRK’ün değerini bilmeyen kimselerden ülkeye, ulusa ne yarar gelir? Külliyecilerin Atatürk karşıtlıkları değişik çirkin söylemler ve gereksiz karşılaştırmalarla tiksinti veriyor. Değil Türkiye’de, dünyada hiç kimse Atatürk’le karşılaştırılamaz, ona eş tutulamaz, eserleri karalanıp kötülenemez.

İZLENENLER

Değerbilirlik, nitelikli insan öğelerinden biridir. Kendini bilen, görgülü, terbiyeli, ahlâklı, ıralı (karakterli), bilgili insanlar değerbilir. İyinin, doğrunun, yararlının, olumlunun değerini bilmeyenler, ölçülerini ters alanlar, insancıl yaklaşımların dışında kalanlardır. Siyasal ya da başta çıkar olmak üzere başka nedenlerle değerbilmezlikle kararırlar. Yalanları, yadsımaları başlıca araçları, yöntemleridir. Onların gerçekle ilgileri ancak kendi varlıkları ve çıkarlarıyla sınırlıdır.

Kişiselleştirmekten kaçınarak olumsuz örneklere yer vermek istemiyoruz. Bir yakınımızın izlettiği internet iletileri içinde hakkımızda gerçekle hiçbir ilgisi olmayan, yalanlanan, TV konuşması ve yazılarla kanıtlanan yayınların ve hiç geçmemiş olaylarla sürdürülen saldırıların yer aldığını gördük. Karalamak ve suçlamak için olaylar uydurulup değerlendirmeler yapılarak kötülemek yolu yeğlenmiş. Değerbilirlik konusunda eski dille vefa ve vefasızlıkla ilgili nice atasözleri, deyiş ve deyimler vardır. Yalanları yakınları tarafından yüzlerine çarpılanların, ideolojik uyumsuzluk nedeniyle sataşanların insanlık ve ahlâkla ilgilerini bizi tanıyanların özgörüsüne (takdirine) bırakıyoruz.

Verdiğimiz sözü tutmadığımız, gerçek dışı savlarda bulunmadığımız, yansızlığımızı yitirmediğimiz, kimseye düşmanlık beslemediğimiz, ahlâk ve adalet dışı bir düşkünlük ve düşüklüğümüz olmadığı için yüzümüz ak, alnımız açık, doğru bildiklerimizi söylemeyi sürdürüyoruz. Gardiyanlığa soyunan yalancı, uydu, uşak, sahteci ve bağnazı sevindirmeyiz.

UYARI ve ÖNERİ

Göz gördüğüne, kulak duyduğuna inanır. İçinde bulunmadıkları olaylarda adı geçenlere sorulmadan, araştırıp incelemeden her savı ve her yazıyı gerçek sanarak yayım yapmak insanlık özellikleriyle ve basın ahlâkıyla bağdaşmaz. Çalakalem, gelişigüzel yazmak tembelliği, bir tür saldırı ve kötüye kullanmadır. Her yayını izlememiz, okumamız, adımız geçenlerden bilgilendirilmemiz beklenemez. Tek yanlı yayım, amaçlıdır ve zararlıdır. Özen ve duyarlık herkes içindir.

Yineleyelim: Değer bilmeyenin değeri yoktur. Yalanla, yalancıyla yaşanmaz.

BAŞSAĞLIĞI:

A.Ü. Hukuk Fakültesi önceki dekanlarından Prof. Dr. Ali Naim İNAN’ın yitimiyle duyduğumuz üzüntü büyüktür. Ailesi ve yakınlarına başsağlığı, kendisine de Tanrı’dan engin rahmet dilerim.

sozcu-banner-1