Son günlerde sağ elde bıçak, sol elde çatal kuralına karşı mırıldanmalar başladı. Bu kuralı tanımadığını söyleyenlerin gerekçesi ise sol elin çatalı tutmaya elverişli olmadığı yolunda.

Aslında sol elimizle aramız pek iyi değildir.

Solaklar dışında sol el üvey evlat gibidir. Sağ elin karşısında eziktir, boynu büküktür. Beceriksizle itham edilir, aşağılanır. Bazı inanışlarda yemek sağ elle yenir, kıç sol elle temizlenir. Yani sağ iyi işlere layıktır, sol ise bir kölenin kaderini paylaşır.

Ama modern çağla birlikte sofralarda yer alan çatal, nedense bu yeteneksiz ele teslim edilmiştir.

Bıçağın kestiği parça, onun yardımıyla çatala konur ve ağıza götürülür. Bunu becerebilmek herkesin harcı değildir. Tabaktan alıp ağıza kadar olan uzun yolu, çatalın üstündekileri dökmeden götürmek beceri ister, alışkanlık gerektirir. Hele eliniz biraz titriyorsa, tabakla ağız arasındaki mesafe uzadıkça uzar, lokmayı çatalın üstünde tutmak, sekiz kuvvetindeki bir depremde ayakta kalmak kadar zorlaşır.

Konuya tekrar döneceğiz. Önce yemek yemenin geçmişinde biraz dolaşalım.

Bıçak, yemek yemenin ilk aracıdır. Kesmeyi, parçalamayı binlerce yıllardan beri bıçak üstlenmiştir.

İnsanoğlu sulu yemekleri keşfedince, devreye kaşık da girer. Kaşık niyetine ilk kullanılanlar ise midye ve salyangoz kabuklarıdır. Binlerce yıl sofralarda çatal görülmez. Ta ki M.S 100 yılına kadar. İlk görüldüğü yer ise Orta Doğu'dur. İşin garip yanı, o zamanlar yemeği çatalla yiyen Orta Doğu halkı, şimdi yemek yemek için sağ ellerinin üç parmağını tercih ediyorlar.

Bazı yemek araştırmacılarına göre çatal Avrupa’ya ilk kez Venedik üzerinden, Bizans prensleri tarafından götürülmüştür.

Bizanslıların kullandığı çatal, iki uçlu ve genellikle eti kesmekte bıçağa yardımcı oluyordu.

Çatalın Fransa'da sofralarda görülmeye başladığı tarih ise 1560'lı yıllar. Fransa'yı çatalla tanıştıran ise ünlü Medici ailesinin fettan kızı Catherine de Medici.

Çatal,16. yüzyılda hükümdarların akşam yemeği sofralarında bile oldukça nadir görülüyordu. Çatal kullanıldığına dair ilk yazılı kayıt 14. yüzyıl İtalya’sında karşımıza çıkıyor.

Çatalın soyluların sofralarında değişmez bir alet haline gelmesi 16. Ve 17. yüzyıllara rastlıyor. Ama çatal kullananlara iyi gözle bakılmıyordu. Toplum fetvacıları, çatalla yemek yemenin kadınsı bir eylem olduğu konusunda uyarılarda bulunuyorlardı. Yani çatalla yemek yiyen erkeklerin karizması çizilebilirdi. Bu yüzden İngiliz deniz askerleri o günden beri yemek yerken çatal kullanmamaya özen gösteriyorlar.

Fransa’da, Versailles sarayında da XIV. Louis, kendi torununun çatal kullanma adetini benimsemesine onay vermediğini belirtiyordu. Çünkü, dindarlar çatalın şeytanın silahı olduğunu öne sürüyorlardı.

Tüm bu suçlamaları yenip, sofradaki yerini alan çatal, beceriksizle suçlanan sol ele emanet edildi nedense. Bıçak kesecek, çatal ise kesilen parçayı ağıza götürecekti. Bu adeti kimin başlattığı çok net değil. Venediklilerin ve Fransızların marifeti olduğunu söyleyenler çoğunlukta.

Dünyadaki çatal-bıçak dostluğuna bakarsak:

Amerikalılar, çatalın sol elde tutulmasına hala alışmış görünmüyorlar. Onlar en kibar sofralarda bile çatalı, sol ellerinde bir kama gibi tutup ete saplıyorlar. Sonra sağ el bıçakla eti kesiyor. Sonra bıçak bir kenara bırakılıyor. Çatalı el değiştirip sağa geçiriyor ve kesilen lokmayı parmak yardımıyla çatalın üstüne itilip, ağızlarına atıyorlar. Bu el değiştirme işi, yemek bitinceye kadar devam ediyor.

Bazıları ise gelen büyük eti, önce çatal bıçak yardımıyla küçük parçalara bölüp, sonra sağ ele geçirdikleri çatalla afiyetle yiyorlar. Yani sol el lokmayı ağıza götürmekte hiç bir zaman kullanılmıyor.

Uzak Doğuluların ise böyle bir derdi yok. Çünkü sofralarında ne bıçak ne de çatal var. İki uzun çubukla her şeyi hallediyorlar.

Onların yemekleri, iki çubukla yenecek biçimde tasarlanmış.

Görüldüğü kadarıyla, dünyanın neredeyse yarısının çatal-bıçak sorunu bulunmuyor.

Orta Asya'da da bu sofra adeti pek görünmüyor. Orada sofranın kralı bıçak ve parmaklar. Isırılan et, bıçakla küçük lokmaya bölündükten sonra ağıza giriyor. Genellikle de sağ elin üç parmağı kullanılıyor.

Biz Türklerin de çatal-bıçak ikilisini kullandığımız pek söylenemez. Özellikle Anadolu'da, evlerde çatal, sağ eldeki hakimiyetini sürdürüyor. Aslında bizim sofralarımıza gelen etleri yemek için bıçağa pek gereksinim olmuyor. Çünkü bizde eti büyük parçalar halinde sofraya getirme alışkanlığı yok. Et genellikle kavurma, güveç, köfte, tandır, dürüm olarak geliyor.

Hele tandırın çatalla yenmesi neredeyse ayıp sayılıyor. İyi pişmiş tandırı, kemikten ayırmak için silkelemek yeterli. Sonra
parmaklar yardımıyla lavaşın içine koyup yemek mümkün. Bizde bıçak yerine çatalın kenarı ile kesmek daha yaygın bir alışkanlık olarak görülüyor.

Şimdi dünyada, sol elde çatal, sağ elde bıçak kuralına karşı bir başkaldırı var. Bu isyanın başlatıcıları da İngilizler. Son yapılan araştırmaya göre, özellikle gençler arasında çatalı sol eline alanların sayısı yüzde 23 kadar azalmış durumda.

Avrupalılar, yeme-içme konusunda kabalıkla suçladıkları Amerikalıların peşine takılmış gibi görülüyorlar. Sloganları ise şöyle:

Önce doğra sonra ye.

Yani çatallar sağ ele.