İtiraf ediyorum. Merkez Bankası Başkanı’nın geçen hafta açıkladığı enflasyon raporu bende bir hüsnükuruntu yarattı. Hüsnükuruntu, iyiye yorma, kendine pay çıkarma gibi anlamlara gelen bir ruh halidir. Ama netice itibarıyla bir “kuruntu” dur. Yani gerçek değildir. Özetle, hüsnükuruntu; insanın, kendisinin katkısı olmadan gerçekleşen iyi bir şeyin sanki onun katkısıyla meydana geldiğini düşünmesi demektir. Burada sözü edilen “iyi şey” uzun zamandır genel kabul görmeyen bir doğrunun, nihayet birileri tarafından anlaşılıp, ikrar edilmesi de olabilir. Gelelim geçen haftaki olaya. Merkez Bankası Başkanı, gazetecilerin ısrarla sorduğu “Enflasyonun nasıl düşeceği (artan dolar fiyatının nerede duracağı diye okuyun) hakkında zihninizde bir modeliniz var mı” sorusuna şu cevabı verdi: “Bizim kur düzeyi hedefimiz yoktur. Biz, döviz fiyatının piyasada oluşmasına izin vereceğiz. Bu sayede ihracat artacak, ithalat azalacaktır. Böylece, cari işlemlerden doğan döviz “arzı ile talebi eşitlenecek” ve doların fiyat artışı duracaktır. Dolar fiyatı istikrara kavuşunca, TL cinsinden yurt içi mal ve hizmet fiyatları da “istikrara” kavuşacaktır. Bu da Merkez Bankası’nın esas görevi olan “fiyat istikrarını sağlama” ve istikrarı sürdürme görevini yerine getirmesi demektir.

KURUNTU VE KURUNTU

Bildiğiniz veya bilmediğiniz gibi, bendeniz çok uzun yıllardır “cari açık sıfırlanmadan” fiyat istikrarı sağlanamaz diye yazar dururum. Bunun için de önerdiğim yol “dış borç” alınmamasıdır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımı istemekle, portföy yatırımı yani “sıcak para” çekmeyi birbirine karıştırmayın lütfen. Merkez Bankası Başkanı sanki benim yazılarımdan ilham almış gibi konuşunca bende yukarıda söylediğim “hüsnükuruntu” arız oldu. Annem “İlk ben söyledim diye övünme. Fikrin patenti olmaz, senin düşündüğünü başkası, senden de önce düşünmüş olabilir” derdi. Değil başkanının, Merkez Bankası uzmanlarının herhangi birinin benim yazılarımı okumuş ve onlardan etkilenmiş olması pek muhtemel değildir. Bu olay, annemin dediği gibi sadece tesadüftür. Kaldı ki; bu “hüsnükuruntum”un bir sakıncası yoktur. Tehlikeli olabilecek hüsnükuruntum, AKP hükümetlerinin, Merkez Bankası Başkanı’nın açıkladığı bu yeni “fiyat istikrarını sağlama stratejisini” uygulayabileceğini sanmam olurdu. Endişelenmeyin! O kadar naif değilim.

BU STRATEJİYİ UYGULAMAK SİYASETEN ÇOK ZORDUR

Cari açığı en az 5 yıl süreyle “sıfır” düzeyinde tutup, beklentileri tersine döndürerek, döviz fiyatını istikrara kavuşturmak; sağlam bir irade, nefse hakimiyet, mali disiplin, sosyal politika ve toplum dayanışması gerektirir. Bunlar varsa sonuç almak mümkündür. Pasifik ülkeleri bunu başarmıştır. Eğer bu başarılırsa, enflasyon kendiliğinden düşer. Ancak AKP’nin bunu yapabileceğine hiç ihtimal vermiyorum. Çünkü AKP “israf-koliktir”. Hocam Çobanoğlu’nun tabiriyle “kompleksli ve korapt” Latin Amerika hükümetleri gibi halkın gözünü boyayacak “gösteriş yatırımları” (conspicuis investments) tutkunudur. İşin ilginç yanı, böyle bir stratejiyi, muhalefetin de izleyeceğini sanmıyorum. Pek tabii, Kılıçdaroğlu’nun, Akşener’in, Babacan’ın veya Davutoğlu’nun zihninde (öncelikleri ve ödünleşmeleri farklı) “enflasyonu kalıcı olarak düşürme ve istikrarlı büyüme” modelleri olabilir. Ben henüz “Erdoğan yapamaz, ama ben yaparımdan” başka bir şey duymadım.

Son söz: Yanlışı görmek, doğruyu bilmek değildir.