Çanakkale Deniz Zaferi’nin 106. yıl dönümünde “Genç Atatürk” kitabının yazarı ABD’li bilim insanı George W. Gawrych’ten çarpıcı açıklamalar...


Değerli okurlarım,

Bugün 18 Mart...

Tarihin akışını değiştiren Çanakkale Deniz Zaferi’nin 106. yıl dönümü...

34 yaşındaki gencecik bir Osmanlı zabitinin inanılmaz askeri başarılarını tanımaya başladığımız kahramanlık destanını kutladığımız bu güzel günde, Ata’mızın sınırlarımızı aşan, başka ülkelerde derslere konu olan liderliğiyle ilgili araştırmalar yapmış, onun örnek liderliğini paylaşmak için Türkçe’ye de çevrilen Genç Atatürk kitabını yazmış, ABD’li bilim insanı George W. Gawrych’le yapılan bir söyleşiyi sunuyorum.

ABD’nin Teksas eyaletindeki, Baylor Üniversitesi’nde, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. George Gawrych’le SÖZCÜ için konuşan eğitimci Berna Bridge’e teşekkür ediyorum.

Berna Bridge, Prof. Dr. George Gawrych’le Atatürk’ü ve Çanakkale Zaferi’ni konuştu.


★★★

BERNA BRIDGE (B.B.): Sayın Gawrych, Atatürk’ün liderliği konusundaki düşüncelerinizi alabilir miyim?

GEORGE GAWRYCH (G.G.): Mustafa Kemal, bir kumandanın askerlerine her biri kendi öz oğluymuşçasına değer veren, dolayısıyla kumandası altındakilerle duygudaşlık kurabilen bir baba portresi çiziyordu. Çatışmanın ortasında inisiyatif ve zorlu kararlar almak zorunda kalacak askerlere insan gibi davranılması uyarısını yapıyordu. Savaşın dehşeti ve bizzat katıldığı Balkan Savaşları’nın katliamlarını tartışmak yerine, yüksek mesleki ölçütlerle subayın gelişimine odaklanıyor ve itici güç olarak şeref, yurtseverlik, özveri kavramlarını yüceltiyordu.

Ayrıca güçlü Türklük duygularına değiniyordu. Hülagü, Timur ve Cengiz gibi Türk kahramanlarının adını andıktan sonra Türk analarını, oğullarını Türklerin geçmişiyle gurur duymaya teşvik etmeye çağrıyordu.



CESUR, KARARLI VE ÇOK ÇALIŞKAN BİR SUBAYDI

Sanders anılarını yazarken Mustafa Kemal’i şöyle betimleyecekti: “Sorumluluk almasını seven, görevine bağlı bir komutan, çok müstesna yetenekli, yetkin ve cesur bir subay. Kırılmaz bir direnç ve inatla şiddetli taarruzlara karşı durdu. Kararlılık ve çalışkanlığına tamamen güvenebilirim.”

Alman Albay Hans Kannengiesser de onu şöyle övüyordu: “Berrak düşünen, ne istediğini bilen, etkili, sakin bir kişiliğe sahip. Buna uygun olarak çok az konuşur ve soğukluğa varmamakla birlikte daima ketum ve münzevi, bedensel olarak azim dolu enerjisiyle çok sağlam, askerlerinin selametine ciddi özen gösteren...”

Kannengiesser, savaş sonunda şunu ekledi: “Psikolojik güçler fiziksel olana, manevi olan da maddi güçlere galebe çaldı...”

(B.B.): Çanakkale’nin düşmesi ne anlama geliyordu?

(G.G.): Mustafa Kemal Çanakkale’yi imparatorluk adına savunmanın stratejik önemi olduğuna yürekten inanıyordu. Kumandası altındakilere şunları telkin ediyordu: “Benimle beraber burada savaşan bütün askerler kesinlikle bilmelidirler ki bize verilen namus görevini tam olarak yerine getirmek için bir adım geri gitmek yoktur. Rahatlıkla uyuma yolunu aramanın, bu rahatlıktan yalnız bizim değil bütün milletimizin ebedi olarak yoksun kalmasına neden olacağını hepinize önemle hatırlatırım. Bütün arkadaşlarımın fikir birliğinde olduğuna ve düşmanı denize dökmedikçe yorgunluk belirtisi gösteremeyeceklerine şüphem yoktur...”

Çanakkale’nin düşmesinin İstanbul’un teslim edilmesi ve payitahtın Anadolu’ya taşınmasıyla sonuçlanacağı neredeyse kesindi. Osmanlıların savaşmak için ülkelerinden çok uzaklara gelmiş hasımlarından daha güçlü nedenleri vardı.

(B.B.): Bu savaş süresince Atamızın duygusal durumu nasıldı?

SERT KARAKTERİNİ YUMUŞATABİLMEK İÇİN ROMANLAR OKUYORDU

(G.G.): Her an ve elle tutulan bir gerilimin varlığı muhakkaktı. Çatışma stresi duygusal durumunu etkilemekteydi. Seferin üçüncü ayında, 20 Temmuz 1915 tarihinde Corinne Lütfü ismindeki arkadaşına “Gerçekten de cehennem hayatı yaşıyoruz. Olayların gidişatı sonucu edindiğim sert karakteri biraz olsun yumuşatmak için roman okumaya karar verdim” diye yazdı. Bu anlamda Corinne’den insanlığını biraz olsun korumak için okuması gereken kitaplar konusunda tavsiyelerini, ismini verdiği kitapları kendisi için İstanbul’da satın alabilecek arkadaşına aktarmasını rica etti.

Bu, insanlığını ve karakterini korumak, böylelikle savaşın psikolojik yaralarını sınırlamak için zaman ve çaba harcama gereksinmesini bizzat hissettiğini gösteriyordu. Mustafa Kemal Gelibolu’dan ruhunda çatışma gerilimlerinden kaynaklanan bir nasırlaşmayla ayrılacaktı.

(B.B.): Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşı’nda hangi madalyaları aldı?

ÇANAKKALE’DEKİ BAŞARILARI NEDENİYLE ÜÇ MADALYA ALDI

(G.G.): Mustafa Kemal’in kumandanlığı defalarca takdir gördü, Çanakkale’de üç madalya aldı. Bunlar, 1. Wilhelm’den saygın Demir Haç (28 Aralık 1915) padişahtan ise biri Gelibolu savunması için Gümüş (1 Eylül 1915) diğeri de Anafartalar Kumandası için Altın (17 Ocak 1916) liyakat madalyalarıydı.

Eşitleri bile onun üstünlüğünü kabul etmişti. Esat Paşa’nın Kurmay Başkanı Fahrettin (Altay) Mustafa Kemal’in seferin en kritik ilk günlerindeki isimsiz tepesini Kemalyeri olarak adlandırarak silah arkadaşına duyduğu minneti dile getiriyordu.

Niteliklerinin takdir edildiği bu ortamda Mustafa Kemal 1 Haziran’da miralaylığa (Albay) terfi ettirildi; iki ay sonra ise Anafartalar Grup Komutanlığı’na getirildi.   

(B.B.): Kitabınızda Atamızın yazdığı Kolordu Emri’nden söz ediyorsunuz. Atamızın liderliği açısından bu bölüm dikkatimi çekti.

KOMUTANLIĞINI YAPTIĞI KOLORDUNUN BABASI GİBİYDİ

(G.G.): Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale Savaşı’ndan sonra subaylar için bir kılavuz yazdı. Bu önemli belgeye damgasını vuran öz ve berrak bir anlatım, mantıklı bir akıl yürütmedir. Metin kolay anlaşılması için kısa cümlelerle kurulu yedi sayfadır. Daha ilk cümlede zekasının işleyişini ortaya koyar. Bir taktik meselesini çözmek için her şeyden önce mesele sakin kafayla başından sona birkaç defa okunmalıdır. Bu akıl yürütme süreci subayların hislerine gem vurmasını ve yalnızca önlerindeki meseleye odaklanacak şekilde sükûnete kavuşmasını gerektirir.

Bu tür zihinsel disiplin önemli konuları unutmayı önler ve savaştaki iki tarafın durumu tam olarak akla yerleşir. Kolordu Emri kesin bir karara ulaşmanın yollarını gösterir. Düşünülmesi gereken temel meseleleri ortaya koyduktan sonra kişinin içgüdülerine kulak vermesini önerir ve aşırı özgüvenin tehlikesine işaret eder.

Daha sonra liderliğe ilişkin müthiş bir sınav fikrini ortaya atar, bir düşmanla savaşmak onun eylemlerinin öngörebilecek bir hayal gücü gerektirir. “Zihnen düşman tarafına geçmek, kendini onun yerine koymak ve meseleyi onun bakış açısından çözmek, yani kendi birliklerinizi ve düşmanınızı tanımak.”

Kolordu Emri’nde ayrıca Mustafa Kemal kolordu babası rolünü benimsiyordu. Pratik bilgileri harmanlarken iyi bir baba olmanın, askerlerine elini uzatmayı ve onlarla doğrudan temas kurmayı gerektirdiğini düşünüyordu. Üst düzey kumandan olmanın getirdiği şöhret ve büyüklük, Mustafa Kemal’in küçük birlikleri göz ardı etmesine yol açmamıştı...”

★★★

Çanakkale Deniz Zaferi’nin 106. yıl dönümünü kutlarken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu kutsal toprakları korumak için bedenlerini siper eden tüm şehitlerimizin aziz hatıralarını minnet ve rahmetle anıyorum.

Bu söyleşi için çok teşekkür ederiz.