“Anadolu turnesine çıktık, kış turnesi müthiştir. Eksi 15, eksi 20 derecede. Sıcacık bir örnek vereyim! Otobüsle seyahat ediyoruz. Gazla çalışan, bacası olmayan Alaaddin sobaları vardı. Duman çıkarmazdı. Otobüsün kaloriferi yetmediği için o sobalardan biri benim kucağımda, biri Metin’in kucağında. Birimiz otobüsün orta yerinde, diğerimiz öbür tarafında oturup içeriyi ısıtıyoruz. Ama soba hep kucağımızda çünkü hareket halinde yere bırakamıyoruz! Arada sobayı ön cama tutuyoruz ki buzlanmasın!

Turneden kazandıklarımızla önceki tiyatro işlerinden kalan borçları ödedik ve ‘kendi tiyatromuzu kurana kadar hiçbir iş yapmayacağız’ dedik. Böyle kahramanlık taslamak kolay, fakat para çabuk bitiyor!

Hadi ben bekardım, annemle oturup onun yaptığı yemekleri yiyordum. Ama Metin, beş senelik falan evliydi! Para yok, pul yok. İnanmayacaksınız tahta kaşık oyup üzerine figürler çizip turistik eşya dükkanlarına vererek geçindim. Halaskargazi’de bir dükkanın vitrinindeydi kaşıklardan biri, her geçtiğimizde orada dururdu. Bir gün geçerken baktık kaşık yok! Satılmış, para alacağız diye sevinçle Metin’le beraber girdik içeri, bir baktık orada duruyor kaşık! Üzücüydü, açız yahu!”

8 Mayıs 2015’te yitirdiğimiz büyük oyuncu, sinemacı, yazar, yönetmen, iyi insan Zeki Alasya ‘tiyatro serüvenlerinden’ bir kesiti böyle anlatmıştı yıllar önce.

***

İktidar şakşakçısı olmamak; memlekette nerede bir olumsuzluk var onu bulup çıkarmak, haksızlık, plansızlık, arsızlık, yüzsüzlük, şımarıklık var onu yazmak mıdır diye sürekli soruyorum!

Soruyorum, ama yine de ‘neremiz doğru ki’ diyerek bir tuhaflığın ardından giderken buluyorum kendimi. Bugün de öyle oluyor. Zeki Alasya ile başladım, bak konu nereye gidiyor...

***

2022’nin mayıs ayında 2 bin 54 şirket kapısına kilit vurmuş. Yılın ilk 5 ayında kapanan şirket sayısı 7 bin 597 olmuş. 2022’de kapanan şirket sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 259 artmış! Kapanan kooperatif sayısı da yüzde 671 yükselmiş...

Ekmek teknelerinin kapısına kilit vurulması dert edilirken ‘perde kapatanlar’ arada kaynayıp gidiyor. Bu defa durum fena, arada kaynamasın!

Dara düşen herkese 20 yıldır tam zamanında yetişen hükümetimiz, Kültür Bakanlığı eliyle pandemide sıkışan Türk tiyatrosunu ve sinemasına büyük destek çıkmış(!)

Bravo da, sonuç?

Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne kayıtlı 608 özel tiyatrodan sadece 105’i aktif faaliyet gösteriyormuş artık. 503 tiyatro ise perde kapatmış!

Millet devamlı yoksullaşır, alım gücü düşerken milli gelirimizin ‘rekor’ seviyede artması gibi bir şey, desteklendiği söylenirken batmak...

Dürüstçe para kazanmak zor. Sanat, hele sanatın yanında tiyatro işletmek hepsinden zordur.

Görev yapıyorum ayaklarına ‘rol’ yapabilirsiniz. Bakan atanabilirsiniz, üç-beş maaş alacak bir kapıya kapılanabilirsiniz ama tiyatroya ancak izleyici olarak gidersiniz.

Tiyatrocu kolay yetişmez. Tiyatrolar kolay kurulmaz. Gizlisi, açığı sansürün, engelin, çengelin alası vardır Türkiye’de. Kayan yıldız gibidir çoğu. Bir umutla yola çıkılır, sonra...

Tiyatroya izleyici olarak bile gitmemiş ama rol kesmede festivallik oyun çıkaranların idare ettiği memlekette 503 tiyatro kayıp gitmiş işte.

Oynanan kara komedinin sonu; ikisi de rahmetli Münir Özkul’un Haldun Taner’in ‘Sersem Koca’nın Kurnaz Karısı’ oyununda seslendirdiği muhteşem tiradı gibi...

Zaten aktör dediğin nedir ki? / Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz o boş kubbede, bir hoş sada olarak kalır. / Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız. / Görooorum hepiniz gardroba koşmaya hazırlanıyorsunuz. / Birazdan teatro bomboş kalacak. / Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. / Çünkü Statenik’in bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır. / Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. /  Hiranuş’la Virjinya’nın bir diyalağu eski kostümlerin birinin yırtığına sığınmıştır. / İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler. / Artık kendimiz yoğuz. / Seyircilerimiz de kalmadı. / Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar. / Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. / Ve perde!

***

Biliyorum, bu tirat fazla naif kaldı kabalıkları, bize dayatılan çoraklaşmayı anlatmak için. Ne yapayım peki, ‘20 yıldır sahneye konan muhteşem oyun’ diye CİMER’e mi yazayım?