Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 1935’te yapılan CHP 4. Kurultay’ının açılış konuşmasında “Türk Genel Devrimi” diye tanımladığı süreçleri şöyle özetlemişti:

“Uçurum kenarında yıkık bir ülke... Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar... Yıllarca süren savaş... Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler...”

Bu sözler aynı zamanda “Kurtuluş” ve “Kuruluş” ruhunun özetiydi.

Yedi düvele karşı sayısız cephede yıllarca mücadele etmiş, Anadolu’yu yurt bilmiş bir ulus...

Büyük bir zaferle uçurumun kenarından aldığı o yıkık ülkeyi ayağa kaldırmaya ant içmiş, nihayetinde içeride ve dışarıda saygı ile tanınan bir ülke yapmayı başarmış bir ulus...

Atatürk, 1931-1935 yılları arasında yaşanan gelişmeleri de şöyle anlatır:

“Bugüne kadar, kültürel ve sosyal alanda başardığımız işler, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal çehresini, keskin çizgileriyle, ortaya çıkarmıştır. Yeni harfleri, ulusal tarihi, öz dili, ar, ilimsel müzik ve teknik kurumlarıyla kadını, erkeği her hakta eşit, modern Türk sosyetesi bu son yılların eseridir.”

★★★

Ne yazık ki o ruhun eseri olan büyük Cumhuriyet, o Atatürk’ün “modern Türk sosyetesi” derken kastettiği Türk toplumu, 100. yılında zaten büyük bir ekonomik krizle boğuştuğu bir dönemde, her türlü gericiliğe karşı ulusal çehresini, kültürel mirasını korumaya çalışırken, 10 şehirde birden yaşanan büyük bir felaketle sarsıldı.

Kaybettiğimiz canların acısı, karşımızda bulduğumuz milyonlarca ton molozun tozu dumanı ortadan kalktığında, son 100 yılda yaşanan büyük felaketler zincirine eklenen bu son halkanın yarattığı büyük yıkımı daha iyi göreceğiz.

Başka neyi göreceğiz?

Atatürk’ün övünerek altını çizdiği o teknik kurumların nasıl bir bir yok edildiğini göreceğiz.

1999’daki büyük felaketten sonra ders çıkarıp önlem alacağımız yerde, daha kötüsünü yaptığımızı anlayacağız.

İnsanlarımız için korunak değil barınak yaptığımızı, inşaat yaparken para ve rant hırsının bilimsel gerçeklerin önüne geçtiğini göreceğiz.

★★★

Bir musibet bazen bin nasihatten iyidir derler ya...

50 bine yakın canımızı kaybettiğimiz bu felaket, bilim insanlarının kulak arkası edilen nasihatlerinden daha etkili bir ders olmalı artık.

Bu Cumhuriyet, bu yıkık kentler, Atatürk’ün 1935’te altını çizdiği o ruhla yeniden kurulmalı.

1923 kurtuluş ve kuruluş yılıydı.

2023 “yeniden kuruluş” yılı olmalı.

Aynı inançla, aynı modernleşme kaygılarıyla, aynı bilimsel ve teknik kurumlarla, daha da önemlisi insanını özgürce, güven ve refah içinde yaşatma kaygısıyla bu ülkenin, yeniden inşa ve ihya edilmesi gerekiyor:

Öyle, bir grup siyasal İslamcının “ikinci cumhuriyet” olarak gördüğü 2018’deki ucube sistemle değil, 1923’te kurulan ve kayıtsız şartsız milletin iradesine emanet edilen Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının başında “ikinci yüzyıl” ruhuyla hem de...

★★★

Bütün liyakatsiz kadrolarıyla 21 yıllık yorgun ve yönetme yetisini kaybetmiş bir hükümetin bunu yapması ne yazık ki mümkün görünmüyor.

Muhalefet partilerinin, parti liderlerinin artık küçük çıkarların peşinde koşmayı bırakıp, büyük resme odaklanıp, “yeniden kuruluş” için güçlü bir duruş sergilemesi gerekiyor.

Cumhuriyet’in 100. yılında (100 yıl önce Atatürk ve silah arkadaşlarının o yıkık ülkeyi 10 yılda ayağa kaldırdığı gibi) bu kentleri yıkık ülkeyi ayağa kaldıracak, bu ulusa müreffeh ve modern bir yaşam sunacak bir motivasyona ihtiyacımız var.

O motivasyonu ortaya koyan, 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde sadece hükümet olmayacak, ikinci yüzyılında Cumhuriyet’i yeniden ayağa kaldırmaya da gönüllü olacaktır.