Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan- namı diğer Reis- Kahramanmaraş’taki deprem konutlarının temel atma törenine uzaktan canlı yayınla katılmıştı.

Vaatlerini sıraladıktan sonra, sözü her zaman olduğu gibi CHP’ye getirdi ve şöyle dedi:

“CHP ve şürekâsının kentsel dönüşüm projelerine yönelik saldırılarının gerisinde iş bilmezlik değil halk düşmanlığı vardır. -Bunlar vatandaşa hizmet etmezler, vatandaşın refahını, hayat kalitesini, yaşam standartlarını yükselmesini de istemezler.”

Dinlerken inanın kulaklarıma inanamadım.

Kahramanmaraş merkezli depremden 11 kentimiz etkilendi.

Kentler yerle bir oldu.

O kentlerin fay hatlarına kurulduğu, bina stokunun depreme dayanıksız olduğu ve depremin eli kulağında olduğu birçok rapora yansıdı.

Ancak inşaat ekonomisini temel yöntem olarak belirleyen AK Parti ve Erdoğan iktidarları bu kentlere dayanıksız, denetimsiz konut yapmaya devam etti.

O kentlerde “kentsel dönüşüm” adı altında “rantsal dönüşümler” yapıldı.

Bu illerde 700 bin bağımsız konut oturulmaz hale geldi.

İnsanlar arama kurtarma faaliyetleri yetersiz olduğu için enkaz altında “kurtarın bizi” diye bağıra bağıra öldüler.

Resmi rakamlara göre 51 bin insanımız öldü. Hala kayıplarını arayan vatandaşlarımız var.

100 binden fazla insanımız yaralandı, sakatlandı.

Yaklaşık üç milyon kişi evsiz, açıkta kaldı.

Böyle bir ortamda bu sonucu ortaya çıkaran rantsal dönüşümün baş mimarı olan siyasetçinin hala suçu CHP’ye, muhalefete atması resmen aklımızla alay etmek.

Bunu bu kadar rahat yapıyor olması da biz vatandaşlar açısından trajik bir durum.

Son 20 yılda başımıza gelen bütün sorunların mimarı olan, hayat kalitemizi düşüren, refahımızı elimizden alan bir iktidar ve başındaki siyasetçi kendisini bu kadar kolay temize çekiyor ve suçu bu kadar kolay başkalarına atabiliyorsa bu işte bir tuhaflık yok mu?

Elbette var!

Ancak, Ana muhalefet partisi CHP’nin yönetimi (Erdoğan’ın da konuşmasında dediği gibi) kendi seçmenini her koşulda tıpış tıpış gidip oy verecek insanlar gibi gördüğü, her türlü değişim talebine direndiği ve iktidara bu fırsatları altın tepside sunduğu sürece, Erdoğan ve ekibi aklımızla daha çok dalga geçer.

Yerlikaya’nın listesi veto mu yedi?


Bugün biraz devlet işleri kulisi paylaşayım istiyorum.

Malumunuz, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 57 ile vali ataması yapıldı. Daha önce Emniyet Müdürleri Kararnamesi’yle ses getiren yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Valiler Kararnamesi konusunda aynı rahatlığı yaşayamadığını öğrendim.

Mülki idare camiasında konuşulanlara göre bu sonucun ortaya çıkmasının en önemli nedeni Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bazı isimlere vetosu ve listeye müdahalesi olmuş.

Diğer taraftan eski İçişleri bakanları Süleyman Soylu ve Efkan Ala da listeye müdahale etmiş.

Edindiğim bilgiye göre valiler kararnamesinin yayınlandığı günden bir-iki gün önce, “İçişleri Bakanlığından Cumhurbaşkanlığı’na giden” bir valiler listesi bazı valilere sızdı.

Bunun üzerine Ankara’da hızlı bir trafik yaşandı.

Bazı valiler, siyasi referanslarının kapısını çalarak Merkez’e alınmaktan kurtuldular.

Bazı valiler de listede gitmeleri öngörülen illeri değiştirmeyi başardı.

Diğer taraftan listede değişmesi öngörülen Konya, Kocaeli, Çanakkale ve Diyarbakır gibi illerin valileri yerlerini korumayı başardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, beğendiği isimleri değiştirmezken, bazı isimlere geçit vermedi, bazı valileri de Yerlikaya’nın listesinde yer alan illerden daha büyük illere vali atadı.

Bu arada yeni Edirne, Düzce ve Burdur valilerinin eski bakan Soylu’nun referansıyla atandığı, Kayseri ve Van valilerinin yerlerini korumasının da Soylu’nun etkisiyle olduğu yapılan yorumlar arasında.

Ayrıca, Ali Yerlikaya’nın Ankara’ya da yeni vali atamak istediği, ancak Ankara Valisi Vasip Şahin’in ilk MGK toplantısının ardından MGK Genel Sekreterliği’ne atanacak olması nedeniyle MGK toplantısını beklemek zorunda kaldığını duydum.

Kabine ilk kurulduğunda Erdoğan’ın Yerlikaya’ya atamalar konusunda sonsuz yetki verdiği konuşulmuştu. Valiler kararnamesi gösteriyor ki bu bilgi doğru değilmiş.