AK Parti’nin önceki dönem milletvekillerinden Aydın Ünal, son yazısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yüz ifadesinden bir analiz yapmış ve şöyle demiş:

Son haftalarda Erdoğan’ın yüzünde farklı bir ifade var. Okunması zor bir ifade. Önceleri ‘Bu ifadeyi okumakta zorlanan bir ben miyim’ diyordum ama çevremde de benzer bir merak olduğunu gördüm. Bildiğimiz, tanıdığımız, aşina olduğumuz bir ifade değil bu.

14 Mayıs seçimlerini kazanacak olmanın verdiği rahatlık mı? Hayır, bunun ötesi...

Zira o kadar çok seçime girdi ki Erdoğan, seçim öncesi yüzüne yansıyan o rahatlığı, o kendinden eminliği çok iyi tanıyoruz. Bu yeni ifadede fazlası var. Çevremde kimileri bunu ‘umursamazlık’, ‘aldırmazlık’ olarak tanımladılar. Öyle mi? Sanmam. Şahsen bu ifadeyi ‘Kader’e teslimiyet’ olarak okumayı yeğliyorum.”

Ünal’ın yazısındaki övgü unsurlarını çıkardığımda geriye şu “ana fikir” kalıyor:

“Erdoğan görevdeki 21 yılında yapacağını yapmış olmanın rahatlığı içinde ve bu nedenle kaybetmesi halinde kadere teslim olacak.”

★★★

Aydın Ünal’la bir dönem kapı komşusuyduk. Kalemi iyidir. O’nun konuşma yazarı olduğu dönemde Erdoğan belagati ve hamaseti en yüksek konuşmalarını yapmıştı.

Erdoğan’ın öfke nöbetlerine, şakacı güler yüzlü hallerine hepimizden çok şahit olduğu için Ünal’ın “bildiğimiz, tanıdığımız, aşina olduğumuz Erdoğan” ifadesini ciddiye alıyorum. Ancak, Erdoğan’ın yüz ifadesiyle ilgili yorumuna katılmıyorum.

Erdoğan, çürük binalar, kötü kentleşme, arama kurtarmadaki yetersizlik gibi nedenlerle depremde 50 binden fazla insanın ölümünü kadere bağlayabilir.

Erdoğan iş güvenliği önlemleri alınmadığı için 300’den fazla madencinin ölmesini de kader planına bağlayabilir.

Erdoğan, yoksulluğu kader olarak görebilir.

Ancak söz konusu olan “seçimler” olunca Erdoğan’ın en son yapacağı iş, “işi kadere bırakma” olur.

Orkestra şefi olduğu bir seçim kampanyasında “Kılıçdaroğlu Kandil’le doğrudan görüşüyor”, “Muhalefet kazanırsa devlet FETÖ’ye teslim edilecek”, “Muhalefet Diyanet’i kapatacak”, “Muhalefet iktidara gelirse erkekle erkek, kadınla kadın, insanla hayvan evlenecek” gibi açık yalanların bilinçli bir şekilde dolaşıma sokulması, rakiplere sürekli belden aşağı vurulması bunun en önemli kanıtı olsa gerek.

★★★

21 yıl sonunda kaybetme ihtimalini ilk kez gören Erdoğan’ın yüzündeki ifade bariz bir “gerilim” ifadesidir.

Kaşlarını hep çatması, konuşurken burnunu yukarı doğru toplaması, ses tonundaki öfke, bu geriliminin yüze vuran ifadesi olsa gerek.

Erdoğan’da koltuğu bırakmama arzusunun beslediği bir hırs var ve bu hırs da yüzüne vuran öfkeyi besliyor.

Açık yalanların tekrar tekrar meydanlarda dillendirilmesiyle ilgili motivasyonun kaynağı da bu hırs olsa gerek.

Bu ruh halindeki bir liderin seçim yenilgisini kader olarak kabullenme ihtimali çok yüksek olmasa gerek. O nedenle ekibindekiler, anti demokratik ya da hukuksuz eylemler de dahil seçimleri kaybetmemek için ellerinden gelen her şeyi yapmak isteyecektir ve Erdoğan da bu eylemler için vize verecektir.

Sanırım Aydın Ünal da Erdoğan ve ekibinin seçimi kaybetmemek için yapabileceklerini öngörebiliyor ve “benim bildiğim Erdoğan kadere teslim olur” diyerek, saray ekibine üstü örtülü bir şekilde “millet iradesi size ‘yeter’ derse, 21 yılda yaptıklarınızdan, eserlerinizden dolayı gönlünüzü ferah tutun ve kaderinize teslim olun” mesajı veriyor.

★★★

Aydın Ünal’ın taşıyıp dolaylı yoldan yansıttığı o kaygı, ne yazık ki muhalefet tabanında da yoğun olarak var.

Erdoğan’ın yüze vuran ifadesinden yola çıkan muhalif seçmenler, “seçimi kaybetmemek için mutlaka kötü bir şey yapacaklar, bir aksilik çıkaracaklar” endişesini, hatta korkusunu taşıyorlar.

Ben bu korku ve endişenin bilinçli bir şekilde iktidar tarafından yayıldığı ve karşılığının olmadığı kanaatindeyim.

Millet kararını değişimden yana kullanırsa (ister kader olarak görsün ister demokrasinin bir cilvesi) Erdoğan’ın sonucu kabullenmekten başka seçeneği kalmayacaktır.

Bakın bir kez daha göreceksiniz:

Millet iradesi ne derse o olacak ve kaybeden sahneden sessizce inecek.