“Biz dış borç almadan yaşayamayayız” inancı, bu ülke halkının ve özellikle okumuş kesimin bir numaralı “Öğrenilmiş Çaresizliği”dir. Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin veya toplumun karşı karşıya olduğu sorunu çözmekten aciz olması değil “çözemeyeceğine inanmasıdır”. Bunun sebebi geçmişte uğradığı başarısızlıklardır. Son zamanlarda bu hükmümden şüphe etmeye başladım. Belki de bu, bir “öğrenilmiş çaresizlik” değil “öğrenilmiş kurnazlık” idi. Pek tabii yanlıştı. Neyse. Mesela CHP’nin genel başkanı son seçimlerden önce, “masadaş”larından bağımsız olarak tek başına yurt dışından 300 milyar dolar getirdiğini (getireceğini değil, getirdiğini) söylemişti. Bununla da yetinmemiş, AKP iktidarında halktan çalınan 418 milyar doları da son kuruşuna kadar geri alıp halkın cebine koyma sözü vermişti. Seçmenin çoğunluğu, bu “718 milyar dolar gelecek” masalına inanmadı ki, petrol zengini Araba çoraba ülkenin varını yoğunu satıp, taş çatlasın 30-40 milyar dolar para getirecek birini, tam yetkiyle iş başında tutmaya karar verdi.

DÖVİZE ÇEVRİLEBİLİR MEVDUAT (DÇM)

1967’de de Türkiye bermutat dövize sıkışmıştı. Döviz açığı sorununun, yüksek faiz ile çözüleceğine inanan “faizci iktisat üstatları”nın aklına Almanya’daki işçilerin döviz tasarruflarını “yüksek faiz vererek” Merkez Bankası rezervlerine ekleme fikri geldi. O yıl “Döviz Tevdiat Hesapları” (DÇM) 1976’da da Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesapları (KMDTH) icat edildi. 1981’de DÇM’leri kıyasıya eleştirip “gelecek nesiller bundan ders çıkarmalı” diyen ama “dış borç almadan kalkınamayız” fikrinin abonesi olan Turgut Özal, 11 Ağustos 1989’da Başbakan’ken, ülkeye sıcak para çekmek için Merkez Bankası’nın karşı çıkmasına rağmen “Sermaye Hareketlerini” (32 Sayılı Kararname) ile serbestleştirdi. Buna göre, yabancılar ülkemize getirdikleri dövizlerini TL’ye çevirip Türk varlıklarına yatırabilecek ve istedikleri zaman tekrar dövize çevirip yurt dışına çıkarabilecekti. Türk vatandaşları da TL tasarruflarını dövize çevirip yurt içinde DTH açabileceği gibi isterse hepsini yurt dışına yollayabilecekti. Yurda giren dövizden fazlası açılan kapıdan dışarı çıktı. Bu kurnazlık da işe yaramadı. Türkiye doğal olarak yine dövizsiz kaldı.

DÖVİZ TEVDİAT HESABI ASLINDA KUR KORUMALI MEVDUATTIR

Türk ekonomisi 1990’dan beri tam anlamıyla çift paralıdır. Fiyat artışını (enflasyonu) belirleyen de “döviz/dolar” fiyatıdır. Ekonomist Cumhurbaşkanımızın ekonomide yaptığı en vahim hata “faizi indir” emrini dinlemeyen Naci Ağbal’ı Merkez Bankası Başkanlığı’ndan alıp, faizi düşürmesidir. Faiz düşünce döviz fırladı. Çünkü halkımız TL’nin faiz indirimini “dolar çıkacak” olarak anladı ve dolar aldı. Bu da söndürülmesi çok güç bir enflasyon yangınına sebep oldu. Zaten tüm dünyada döviz fiyatını kısa vadede “ticari döviz talebi değil, sermaye hareketleri” belirler. Halen cari fazla veren Rusya’nın parası rublenin, yükseltilen faize rağmen değer kaybetmesinin sebebi Rus halkının birikimlerini dolara çevirme arzusudur. Kaldı ki; döviz rezervi “eksi” olan bir ülkede “Döviz Tevdiat Hesabı” bir saadet zincirdir. (Ponzi Oyunu) Dövize hücumu durdurmak için 20 Aralık 2021’de ihdas edilen “Kur Korumalı Mevduat”ın Merkez Bankası’na maliyeti sıfırdır. Çünkü DÇM’den KKM’ye geçen mevduat sahibi aslında “dolarını Merkez Bankası’na sıfır faizle ödünç vermektedir”. Bu bir tür swap işlemidir. Tekrar DTH’a dönmek isterse KKM’daki TL birikimiyle, Merkez Bankası’ndan dolar satın almış olacaktır. KKM’ler bankaların etik olmayan opsiyon kurnazlığıyla raydan çıkmış, döviz faizleri %25 gibi bir düzeye fırlamıştı. Tasfiye edilmesi gereken buydu ve edildi. DTH’lar ve Eurobondlar var oldukça, KKM’ler de orijinal haliyle var olabilir. Tüm bu saçmalıklardan kurtulmanın tek yolu cari açık vermeyen bir ekonomi kurmaktır.

SON SÖZ: Alana gelir olmayan, verene gider değildir.