Ahlatlıbel’deki yemek masası boş kalmıyor.

Bir yıl boyunca Altılı Masa’nın altı liderini ağırlayan Ahlatlıbel, dün Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun buluşmasına sahiplik etti. Bu üçüncü görüşmeleri.

‘OMBUDSMANIMIZ OLUN’

Baba-oğul arasındaki ikinci görüşme 4 Haziran’da gerçekleşmişti. İmamoğlu, “Genel başkanlık da dahil değişim şart. Bu değişime önderlik edebilirim. Olumlu sonuç vermesi için kamuoyuna sizin duyurmanız isabetli olur” dedi.

Kılıçdaroğlu, “Koltuğa yapışacak biri değilim” diye yanıt verdi.

İmamoğlu da “Sizden her zaman yararlanmak isteriz. Ombudsmanımız olabilirsiniz” diye ekledi.

Görüşme olumlu bitmişti ancak...

Kılıçdaroğlu ertesi gün MYK’sına İmamoğlu’na yakın Gökhan Zeybek ve Özgür Karabat’ı almadı.

İpler koptu.

Hiçbir iletişim kurulmadı.

Ta ki Kılıçdaroğlu, 9 Haziran’da SZC TV’ye çıkıp sorularımızı yanıtlayana kadar. CHP lideri o yayında İmamoğlu’nun İBB’de kalması gerektiğini söyledi.

TEKRAR GÖRÜŞECEKLER

Bu açıklamalar üzerine İmamoğlu, grup toplantısının yapıldığı sabah liderine mesaj göndererek aralarındaki diyalogu hatırlattı.

“Medya yoluyla değil, yüz yüze konuşalım” dedi.

Kılıçdaroğlu, “Görüşebiliriz” diye karşılık verdi.

Baba ve oğul, bu yazışma sonunda Ahlatlıbel’de buluştu.

Görüşme bir buçuk saat sürdü.

Hava olumluydu.

İddiaya göre İmamoğlu, değişime ilişkin önerilerini tekrarladı.

Kılıçdaroğlu, “Çalışma yapın, getirin” dedi.

İmamoğlu çalışmasını tamamladıktan sonra önümüzdeki hafta bir daha görüşecekler.

Şimdilik herkes kendi pozisyonunu koruyor.

HANGİ LİMAN?

Kılıçdaroğlu, grup toplantısında “Gemiyi sağlam limana götürmek yine kaptanın görevidir” diyerek belirsiz bir rota çiziyor.

Sahi, liman neresi?

Kılıçdaroğlu, genel başkanın seçileceği kurultayı Mart 2024’teki yerel seçim sonrası yapmak istiyor. Başarı kazanırsa 2028’e yürümeyi umuyor. Çünkü asla “Bir daha cumhurbaşkanı adayı olmayacağım” demiyor.

Peki, kurultay seçim öncesinde yapılırsa?

Kılıçdaroğlu aday olacaktır. O takdirde belediye başkanları ve milletvekillerinin belirlediği delegelerle yarışı kazanır.

GÜL FORMÜLÜ

İmamoğlu da geçen hafta değişim iddiasını yineleyip “Menzile gitmekte kararlıyım” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun limanı ne kadar belirsizse...

İmamoğlu’nun menzili de o kadar dolaşık yollardan ilerliyor.

İmamoğlu, CHP liderliği için de olsa istifa ederek, İBB’yi kendi elleriyle AK Parti’ye teslim etmek istemiyor.

İstanbul’un ‘değişim’ için kalkış noktası olduğunu biliyor.

CHP’den ayrılmayı, başka partiye geçmeyi ve yeni parti kurmayı aklından geçirmiyor.

O halde?

İmamoğlu ve ekibi farklı senaryolar üzerinde duruyor.

Bir senaryoya göre ‘değişimi’ kadro hareketi olarak tasarlıyor. Liderliği İmamoğlu yaparken, CHP’nin genel başkanlığını başka isim üstlenebilir.

Bu senaryo AK Parti’nin kuruluşundaki Erdoğan- Gül formülünü andırıyor. Ancak İmamoğlu’nun Gül’ü kim olacak, o belli değil.

Özgür Özel mi dediniz?

Hiç sanmıyorum.

ÖZEL VE İMAMOĞLU

Lider adayları arasında adı geçen Özel, İmamoğlu’nun araladığı değişim kapısından girdi.

Özel’in yalnız olmadığını, Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın onunla hareket ettiğini biliyorum. Grup başkanlığına getirilmesiyle bugün en kudretli isim haline geldi, Özel.

Kuşkusuz, doğal lider adayı.

Ancak “Kaybeden takımda santrafor olmak yerine kazanan takımda her mevkide oynarım” sözünü boşuna söylemedi.

Özel, şartlar gerektirdiğinde, İmamoğlu ile hareket edebileceğini düşündürüyor.

İmamoğlu, sözünü ettiği kadroya partinin ‘ana damarını’ temsil eden Özel’i alır; aksayan ‘sol’ mevkisini Değişim İçin Biz grubu lideri İlhan Cihaner ile takviye ederse, eli güçlenecektir.

SALICI SUSKUN

Bu arada CHP’de üçüncü bir ağırlık merkezi daha var ki henüz konuşmuyor.

Onlar ise Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, MYK üyeleri Zeynel Emre ve Gökçe Gökçen’den oluşuyor.

Adı liderlik için anılan Salıcı’yı aradım.

Yorum yapmak istemedi.

Salıcı ve arkadaşları, Kılıçdaroğlu’ndan yana duruyor.

İTTİFAKLAR BATAĞI

Anlaşılan CHP yerel seçimlere Kılıçdaroğlu’nun kaptanlığında gidecek. CHP liderinin başta İstanbul olmak üzere büyükşehirleri korumak için ittifaklar stratejisini uygulamaktan başka çaresi yok.

Bu stratejinin arkasında şu mantık var:

Türkiye, 2002 yılından 2011’e kadar AK Parti’nin yüzde 40’lar üzerinde seyreden galibiyetlerini gördü. CHP muhafazakarlar, milliyetçiler ve kürtlerle bağ kuramadı. CHP’nin tek başına iktidar olamayacağı fikri kanıksandı ve bu toplumsal baraj ittifaklarla aşılmak istendi.

Strateji 2019 yılında büyükşehirleri getirse de 14-28 Mayıs’ta duvara çarptı. CHP, 39 milletvekilini kandil şekeri gibi ortaklarına dağıttı.

Aynı mantık Mart 2024’te hezimet getirir.

Çünkü İyi Parti ve HDP, 2019’dan farklı olarak aday çıkarmayı planlıyor. Eğer ittifaka girmeyi kabul ederlerse büyük taleplerle masaya otururlar.

İyi Parti İstanbul’a karşılık Ankara’yı, Adana’ya karşılık Mersin’i isteyebilir. HDP ise İstanbul karşılığında birkaç ilçede destek bekleyebilir.

CHP bu taleplere “Evet” der mi?

Demezse belediyeleri...

Derse siyasal varlığını ve tüzel kişiliğini kaybedebilir.

MUHALEFETSİZ TÜRKİYE RİSKİ

CHP’nin tek çıkış yolu, yönetimini ve örgütünü yenilemesinden, kendisini toplumun bütününe açmasından ve “halkın ortalamasını alan” bir siyasal hüviyete kavuşmasından geçiyor.

CHP, ittifaklar stratejisinden vazgeçerek, kendi kimliği ve öz gücüyle iktidar olma hedefini önüne koymazsa, varlığını ve doğrultusunu kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.

Erdoğan, “Bir daha hiçbir güç CHP’yi sandığın dibinden çıkaramayacak” derken, bu ihtimali temenni ediyor.

CHP, değişimini gerçekleştiremezse muhalefetsiz bir Türkiye kalıcılaşacaktır.

Ondan sonra...

Bu gemi ne bir limana yanaşabilir.

Ne de menzilini bulabilir.