Koca Erzurum şehrinde, bir avuç taş atıcı çok rahat hareket alanı buldular. Valisi, emniyet müdürü, polisi, jandarması, belediye başkanı ve içişleri bakanı ile cumhurbaşkanı öylece kışkırtıcılığı seyrettiler. Bunun hesabı sandıkta sorulacaktır. Sandıktan; Tayyip Erdoğan’a “sana inanmıyorum- sana güvenmiyorum- seni artık istemiyorum” sonucu çıkacaktır.

Bir avuç hayta.

Dört- beş kışkırtıcı.

Arkanızda biz varız diye yüreklendirilmemiş olsalardı, miting alanına taşlar yağdırma serseriliğini gösteremezlerdi. Bu örgütlü kışkırtıcılık bir uzman çavuşu ordudan kovarak kapatılamaz.

Halkın sabrı tükendi.

96 saat kaldı.

Sandıkta  yeter diyecektir. Mahkemeleri, savcılar ile yargıçları darbe aleti olarak kullandılar. Bu yetmedi, şimdi üç- beş taş atıcıyı da seçim meydanlarını kana bulayacak kışkırtama aleti yapmaya kalktılar.

★★★

Taşlanan otobüsün üstündeki konuşmacı, somut ülke gerçeğini anlatıp halktan oy istiyordu. Özetle şunu söylüyordu: Türkiye dünyadaki yarışın gerisinde kaldı. Bu durum düşük verimli devlet yönetimi, düşük verimli kamu yönetimi, düşük verimli sanayi, düşük verimli tarım, düşük verimli hizmetler, düşük verimli işçilik (istihdam) kalitesiz büyüme, düşük ücret düzeyi, artan yoksulluk, korkunç gelir dağılımı bozukluğu, zengini daha zengin, yoksulu perişan bir düzen getirdi. Türkiye fakirleşerek büyüyen bir çıkmazın içine saplandı. Yoksulluk oranı yüzde 15 bandına yerleşti. Türkiye 12 milyon yoksulu barındıran ülke haline geldi. Hayat pahalılığı kontrol altına alınamadı. Yolsuzluk ve çürümeye karşı duracak namuslu- ahlaklı devlet adamlığı öne çıkamadı, çıkarılmadı. Ücret düzeyi Suriyeli mültecilerin çalışmaya razı oldukları ücrete indirildi.

Bunlar gerçeklerdi.

Halk da kürsüde anlatılanları zaten yaşayarak görmüştü. Halkın yaşayarak gördüğünü maskelemek için Erzurum’da 3- 5 taş atıcı haytayı korumaya alıp miting meydanında kadın ve çocukları taşlatmaya kalktılar.

★★★

96 saat kaldı.

Hesabı sorulacaktır.

20 yılın tüm hesabı; rüşvet, soygun, kişi zengin etme, rantçı peydahlama, ağır vergi yükü, hayasız sömürü, torpil, hısım- akraba- partili kayırma hepsi birden pazar günü kurulacak sandıklarda hesaba çekilecektir. Kılıçdaroğlu; “20 yıl boyunca, ihaleler yoluyla bu ülke halkının sırtından yaklaşık 418 milyar dolar çalındı ve yurt dışına götürüldü” diyor.

418 milyar dolar!

Elde taşınmaz.

Torbaya sığmaz.

Odaya istiflenmez.

Murat Toygar, araştırıp bulmuş: 100 dolarlık 1 tek kağıt banknotun ağırlığı 1 gram çekiyor. Bu hesapla 1 milyar dolar banknotun ağırlığı 10 ton tutar. 1 milyar doları taşımak için 10 tonluk bir kamyon gerekli. 418 milyar doları taşımak için 418 kamyona ihtiyaç var. Bir kamyonun boyu ortalama 15 metre. 418 milyar doları taşımak için 10 tonluk 418 kamyona yükleseniz ve aralarında 20 metre olacak şekilde yola çıkarsanız kilometrelerce uzunlukta bir konvoy tutuyor.

Bu kadar dolar!

Kamyonla değil.

Torbayla değil.

Kasayla da değil.

Bankayla gitti.

Hesaplarda vardır.

★★★

Hesap günü geldi.

96 saat kaldı.

Hesap sorulacaktır.

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!

Bilinmeyen değil!


9 yıl önce 2014 yılının şubat ayında; Başbakan Yardımcısı sosyoloji profesörü Prof. Dr. Beşir Atalay, Kırıkkale’ye gelmişti. “Keskin’de suyun 10 gündür neden kesik olduğunu” açıklamak zorunda kalmış; “usulsüzlük var” demişti. Kırıkkale’nin ve Keskin’in de içinde yer aldığı Başkent EDAŞ sistem ağından iletilen elektrik imtiyazı, devletin elinden alınıp, 1 milyar 225 milyon dolar karşılığında özel sektöre satılmıştı. Beşir Atalay, anlatıyordu: “Vatandaşlarımız mağdur olmasın diye borcun ödenmesi için Ankara’dan bizim partili Keskin Belediye Başkanı’na 3 milyon TL gönderdik. 3 milyonun hepsi elektrik borcuna ödenmesi gerekiyordu. Belediye Başkanı, bunun yarısını elektrik borcuna yatırmış, diğer yarısını diğer işlerde kullanmış. Şimdi ortada yok” dedi. 9 yıl sonra Yeşildağ diye suça batmış bir adam çıktı, video yayınlıyor ve  “Tayyip Abi... Tayyip Abi...”  diyerek Tarım Bakanı ile birlikte Tarım Bakanlığı’nı nasıl soyduklarını anlatıyor. Yeşildağ’ın anlattıkları bilinmeyen değil, 9 yıl önce ilk belirtileri uç vermiş, izleyen yıllarda bakan oğullarının evlerinde kasalardan dolar istifleri çıkmıştı.